En Sıcak Konular

Abdülkadir Selvi


Abdülkadir Selvi
0 0 0000

Deviren de yoktu, devrilen de



Ankara Adliyesi'nin önündeki havuzun etrafını, 12 Eylül'de idam edilenlerin ya da işkenceden yaşamını yitirenlerin fotoğraflarıyla çevirmişler.

 Bir yandan slogan atılıyor diğer taraftan da otobüsün üzerinden konuşmalar yapılıyor.

 Biraz tuhaflık var.

 12 Eylül referandumu öncesinde aynı araçların üzerinden, aynı topluluğa Anayasa'ya hayır oyu verilmesi için konuşmalar yapılıyordu.

 Anayasa referandumunun tartışıldığı günlerde yayına çıkıyorlardı. Ama orada, darbeyle, 12 Eylül'ün işkenceleriyle, idamlarla hesaplaşmak için Anayasa değişikliğine evet diyeceğiz sözü ağızlarından çıkmıyordu.

 Kemal Kılıçdaroğlu gibi, "Bunlar 12 Eylül'ü yargılayamaz" gibi afilli cümleler kuruyorlar ama şöyle yürekli bir şekilde, "Evet" diyemiyorlardı.

 Ama Ankara Adliyesi'nin önünü bir festival alanına çevirmişlerdi.

 Varsın olsun.

 Hukuk Evren'e de lazım oldu. Darbelerle hesaplaşabilen demokrasi, CHP'ye de, KESK'lilere de, Eğitim-Sen'lilere de,78'liler Vakfı'na gerekli oldu.

Mahkeme salonunun içindeki görüntü ise ilginçti.

 DGM döneminde karşı salonda DEP ve Sivas davalarını izlemiştim.

 Bu kez de salonun içi tıklım tıklım doluydu.

 DGM dönemlerinde çok disiplinli bir hava olurdu. Sıkıyönetim mahkemesi gibi...

 Orhan Karadeniz, "Sizi dışarı atarım" diye azarladı mı, salondan çıt çıkmazdı.

 Çok nahoş şeyler yaşanırdı.

 Ama bu yargılamada da bir parça kargaşa hakimdi.

 Ayrıca mahkeme var ama sanık yoktu.

 Kenan Evren'in avukatının savunması dahi, bu ülkede sivil bir Anayasa'nın ne denli gerekli olduğunu ortaya koydu.

 Partilerin bu savunmayı önlerine koyup, yeni Anayasa'nın ertelenmez bir görev olduğu üzerinde mutabakat sağlamaları gerekiyor.

 Bülent Acar, "12 Eylül'ün yaptığı Anayasa ile ülkeyi yönetiyorsunuz. Bu Anayasa yürürlükte olduğu sürece Evren'i yargılayamazsınız" dedi.

 Sadece darbecilerin kendilerini savunma mekanizmasına son verme açısından olsa dahi, darbe anayasasını yürürlükten kaldırmak gerekiyor.

 Şili'deki Pinochet'ten Arjantin'deki Videla'ya İspanya'daki Franco dikdatörlüğünden Evren'e kadar darbeciler hep bu tür şeylere sığındılar.

 Yargılanmamak için kendi dönemlerini kapsayacak şekilde af mı çıkarmadılar, yaşlılığı bahane ederek hastanelere mi yatmadılar.

 Ama sonuç itibariyle darbe, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilip, darbeciler yargılandı.

 Bugün darbecilerin kendilerini savunabilecekleri imkanları, boşluklarından yargılanabilecekleri yasaları ve kendilerini dinleyecek mahkemeleri var. Yaşı büyütülüp, dosyası öne çekilip idam edilenlerin hangi imkanı vardı?

 Darbe mağduru olan demokrasimiz açısından dün tarihi bir gündü.

 27 Mayıs'ta başbakanı asılmış, 12 Mart'a üç fidanı idam edilmiş, 12 Eylül'de 51 genci ipe çekilmiş, binlerce insanı işkencelerden geçirilip, çatışmalarda hayatını kaybetmiş bir ülke olarak, darbeyi sanık sandalyesine oturtmayı başardık.

 Ama bu süreç yeni başlıyor.

 Nürnberg mahkemelerinden İtalya'da kurulan olağanüstü mahkemelere kadar çok önemli bir nokta vardı. Yargılamanın saptırılmaması.

 Bu kanaate ilk günkü yargılamalar sırasında vardığımı belirtmeliyim.

 CHP'nin avukatlarını dinledim.

 "Hükümet bu davaya müdahil olamaz, çünkü onlar bu işin mağduru değil."

 Peki 12 Eylül'ün muhatabı kimdi? O günkü Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve parlamentosu.

 Hükümet devrilmiş, parlamento kapatılmıştı. Öncelikle onların müdahil olması gerekmez mi?

 Hele Şenal Sarıhan'ın bir savunması vardı ki, cumhuriyetle birlikte padişahlık sistemine son verilmesinden girdi, emperyalizme karşı verilen mücadeleden çıktı.

 Mahkemeler maddi deliller üzerinden yürür.

 Bu tür tavırlar olayı sulandırmaktan başka bir işe yaramaz.

 Türkiye tarihi bir fırsat yakalamışken, parlamentoda ve meydanlarda bunu engelleyemeyenler, sulandırmak suretiyle rayından mı çıkarmak istiyor diye düşünmedim değil.

 Çok doğru şeyler de oluyor.

 Hasan İlter'i gördüm. İşkenceden organlarını kaybetmiş bir insan. Remzi Çayır oradaydı. Mamak'ta işkence gören ülkücülerden biri olarak. Sivas, Maraş ve Çorum olaylarından zarar gören üç eski milletvekili de salondaydı.

 Evren ve Şahinkaya yoktu ama bir avukat, Mısır'da olduğu gibi kafes içerisinde ye da sedyeyle getirilmelerini önerdi.

 Sağlık görevlileri hazır bulundurulmak suretiyle neden olmasın?

 Darbelerin yargılandığı ülkelerde izlenen yol üç aşağı beş yukarı aynı olmuş.

 1-Mali telafi ve tazminat.

 2-Dava açma yoluyla hukuksal telafi

 3-Devlet temsilcilerinin özer dilemesiyle, simgesel telafi.

 Yargılamaların hukuksal boyutunda ise iki nokta ön plana çıkıyor.

 1- Darbe fiilinin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilmesi ve yargılanması.

 2- Kişisel acılar yaşamış, işkencelere maruz kalmış mağdurlarının açtığı davalarla, darbeler konusunda bir toplumsal hafıza oluşturulması.

 Bu aynı zamanda bir, mağduriyet arşivinin oluşmasına hizmet etmiş. Kişisel mağduriyetler kayıt altına alınmış.

 Bizdeki yargılamanın simgesel boyutun ötesine geçmesine ihtiyaç var.

 Darbe fiili yargılanıp, cezalandırılmalı. Ama kişisel mağduriyetler kayıt altına alınıp failleri cezalandırılırken bu konuda bir toplumsal hafızaya hizmet edecek tarzda bir bellek oluşturulmalı.

 Mahkeme salonuna girince elbette ki gözüm Kenan Paşayı aradı. Ama devrik başbakan olarak Süleyman Demirel de gelmiş mi diye bakmadım değil.

 Deviren de yoktu, devrilen de.

 Evren hastaneden, Demirel evinden dışarı çıkmadı.

 Ama demokrasi ve hukuk o salondaydı.

yenişafak

Bu yazı 1,174 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Eylül 2012 Başbakan'ın açılımı ne olacak?
    • 25 Eylül 2012 Karakolda teknoloji var
    • 24 Eylül 2012 21 Eylül demokrasi bayramı
    • 19 Eylül 2012 Yetmez ama evet
    • 17 Eylül 2012 Suriye, Bosna mı?
    • 13 Eylül 2012 Yazamayacağım takvim...
    • 12 Eylül 2012 Kılıçdaroğlu adına açılan sayfada ne yazıyor?
    • 10 Eylül 2012 Kuruculara 3 dönem muafiyeti
    • 5 Eylül 2012 Numan Bey neye şaşırdı
    • 4 Eylül 2012 Beytüşşebap göstere göstere geldi
    • 30 Ağustos 2012 İstihbarat var, operasyon yok
    • 27 Ağustos 2012 Cumhurbaşkanı'nın sağlığı
    • 22 Ağustos 2012 Melisa'nın katili Esed
    • 16 Ağustos 2012 Suriye şoklaması
    • 15 Ağustos 2012 Bedel
    • 6 Ağustos 2012 Gül, görüşmeyi hangi hareketle anlattı?
    • 5 Ağustos 2012 Şura'nın sürprizleri
    • 2 Ağustos 2012 Sever'in açıklamaları nasıl karşılandı
    • 1 Ağustos 2012 Komutanın durumu
    • 31 Temmuz 2012 Yeni parola

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,709 µs