En Sıcak Konular

Ahmet Taşgetiren


Ahmet Taşgetiren
0 0 0000

Normalleşme



Başbakan, iktidarının ancak 10'uncu yılında Harp Akademileri'nde subaylara hitap edebiliyor ve tabii bu önemli bir haber oluyor.

Bunun, diyelim budan 8 yıl, 5 yıl, belki hatta iki önce yapılması bile akla gelmiyor olabilirdi.
 
Bu, Türkiye'nin demokrasisinin normalleşmekte olduğunun göstergesi.
 
Okullara seçmeli Kur'an ve Siyer dersi konması da dünlerde değil, bugün gerçekleşebildi ise, o da normalleşmede mesafe alındığını ortaya koyuyor.
 
Cumartesi günü Haber Türk gazetesinde Yavuz Semerci, "Cuma günleri namaz arası versek" başlıklı bir yazı yazmıştı. "Kur'an dersi"ni "henüz bir başlagıç" olarak niteliyordu. Semerci, 'kamu hizmeti verenlerin dini simge taşımama anlayışının çöpe atılmasını, beş vakit namaz kılmak isteyecekler için işyerlerinde gerekli düzenlemelerin yapılması'nı da öneriyordu.
 
Bunu söylerken üslubunda öfke seziliyordu ama "karından konuşmama" adına, "halkın taleplerini yerine getirme" adına bunların yapılmasını da "tutarlı" buluyordu.
 
Semerci'nin burukluk ya da öfke diye tanımlanabilecek duygusunu, şu anda pek çok insanın paylaştığı farz edilebilir. Oysa yadırganan gerçekte "Türkiye'nin normali"dir.
 
Anormal olan
 
'Anormal'de ne var?
 
'Anormal'de mesela başörtülü milletvekili seçilememek var. Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın eşlerinin başörtülü olmaları ne zaman makul ve meşru görülmeye başlandı, bir düşünelim. Ondan biraz daha önce, yani şu 28 Şubat günlerinde kaymakam, vali, subay eşlerinin başörtülü olması bile kocaları için kıyım sebebiydi. O zamanın 'anormaller'i de onlardı.
 
Şimdinin 'anormal'i içinde, hâlâ, başörtülü kamu görevi yapamamak var.
 
Hatta başörtülü eğitim görmenin bile ancak "fiili" bir planda gerçekleşiyor olması ve bu yüzden bazı üniversitelerin hâlâ başörtüsü yasağı uygulaması var.
 
'Anormal'de ne var?
 
Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü kararında, "Laik yönetimde çoğunluğun iradesi, dini gerekçelerle özgürlük talebi için meşru kabul edilemez" hükmünün duruyor olması var.
 
Türkiye, geçtiğimiz on yıllar içinde "anormal" bir sistemin, yani toplum gerçeğiyle örtüşmeyen bir sistemin tüm sancılarını yaşadı. O sürece 60 yılda 5 askeri müdahalenin girmesi, anormal yapı ile halk iradesi arasındaki derin çelişkiden doğdu.
 
İşin özünde ne var?
 
İşin özünde de bana göre, Türkiye'nin bir "İslam ülkesi", halkın büyük çoğunluğunun da "Müslüman" olduğu gerçeğinin kabul edilmemesi ve statükonun bütünüyle bu çarpık kabule dayalı olarak kurulması bulunuyor.
 
Yani birileri işin başında bu ülke halkının "Müslüman karakteri"ni göz ardı ederek statükoyu oluşturmuşlar ve "Biz bu toplumu zaman içinde yukarıdan aşağı yeniden biçimlendiririz" demişler.
 
Siyaseti, eğitimi, hukuku, tüm kamusal alanı, bu 'üst irade'ye uygun olarak tanzime yönelmişler.
 İşte bu, "anormalliğin sistem haline gelmesi" demektir.
 
Bu da taa baştan tüm toplum-devlet ilişkilerini zehirlemiş.
 
Üstelik bu yapıya, askeri iradeyi de ekleyince, zaman zaman askerin toplumu dövmesinin "durumdan çıkarılan vazife" haline geldiği durumlar ortaya çıkmış.
 
"Toplumun yüzde 99'u bile şöyle istese, bu laikliğe aykırı ise, meşru talep olarak kabul edilmez" gibi bir yaklaşımın neresi 'normal'dir?
 
Bu, "Laikliği, toplum değerleriyle bütünleştiremediniz" anlamına gelmiyor mu?
 
Çoğunluğun her talebinin "Çoğunluk diktası" söylemiyle geri püskürtülmesi, bunun için laikliğin gerekçe olarak gösterilmesi çoğunluğun ezildiği ya da "çoğunluğa rağmen" bir düzen kurmak anlamına gelmiyor mu? Ve bu da demokrasiyi demokrasi olmaktan çıkarmak demek olmuyor mu?
 
Ortadoğu normalleşiyor, Türkiye normalleşiyor. Tarihin akışı şimdi bu yöne. Kimse bu akışı engellemesin, bu coğrafya daha fazla tarih dışı kalmasın.

bugün


Bu yazı 1,130 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2012 Vesayet tortusunu silmek...
    • 20 Eylül 2012 Ana gündem: Terörü yok etmek
    • 12 Eylül 2012 Gültan Kışanak kaçırılsa...
    • 11 Eylül 2012 AK Parti formatının önemi
    • 9 Eylül 2012 Ne kadar çok ''keşke'' diyoruz
    • 7 Eylül 2012 ''Akil adam'' enstrümanı
    • 28 Ağustos 2012 MGK ne yapacak?
    • 26 Ağustos 2012 Düşme, düşersen üzerine çullanırlar
    • 19 Ağustos 2012 Bayram nostaljisi
    • 14 Ağustos 2012 Aygün ve bölgenin çıplak gerçeği
    • 12 Ağustos 2012 115 asker ölseydi...
    • 9 Ağustos 2012 ''Güvenlikçi politika''
    • 7 Ağustos 2012 Şemdinlili bir ananın Karayılan'a mektubu
    • 2 Ağustos 2012 ''Daha büyük harita''
    • 27 Temmuz 2012 Ortak mutluluğu planlamak
    • 26 Temmuz 2012 Ortadoğu'da ne oluyor?
    • 24 Temmuz 2012 Bölgesel Kürt yapılanması
    • 19 Temmuz 2012 Erdoğan'ın kurgusu ne?
    • 18 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu için son raunt
    • 27 Haziran 2012 Türkiye sınanıyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,596 µs