En Sıcak Konular

Nasuhi Güngör


Nasuhi Güngör
0 0 0000

Suriye’nin dostları, Kürtler ve gelecek



İstanbul’da gerçekleşen Suriye’nin Halkının Dostları Grubu toplantısı, Pazar gününe damgasını vurdu. İlki Tunus’ta gerçekleşen zirvenin İstanbul halkası, Suriye’nin geleceğine dair önemli işaretler verdi. Fakat bir o kadar da kafa karışıklığının ve belirsizliğin yansımasıydı.

İstanbul toplantısında Türkiye’nin sesinin daha gür çıkmasının elbette ‘saha’ avantajıyla ilgisi var. Ancak Ankara’nın ‘Gerek bölgesel anlamda, gerekse uluslararası düzeyde yaşanan kafa karışıklığının bedelini Suriye halkının ödediği’ yönündeki duruşu önemli.

Diğer yandan Türkiye bir gerçeğin de farkında olmak zorunda. Suriye’deki rejimin gitmesi ve yeni bir sistemin kurulması yönündeki çabalar, küresel ve bölgesel ölçekte çok sayıda farklı tezin ortaya çıkardığı kafa karışıklığı yüzünden, beklenenden çok daha ağır ilerleyecek bir süreç. Hesapları buna göre yapmakta fayda var.

Kifayetsiz muhterisler

Arap dünyasının ‘kifayetsiz muhterisleri’ni vitrine çıkarmaktan başka bir işe yaramayan Arap Ligi’nin temsilcileri, dün olduğu gibi bugün de, petrol ve büyük banka hesapları denkleminde bağlı oldukları uluslararası sistemin ardına saklanmaktan başka birşey yapmıyorlar.

Yapamazlar da. Kimin hangi dengeyle kime yakın olduğunun önemi yok. Arap dünyasındaki herhangi bir özgürlük, adalet ve haysiyet mücadelesinin başarıya ulaşması, onların tahtının da sallanması anlamına geliyor.

İran’daki kritik görüşmelerin ardından İstanbul’da önemli bir zirve gerçekleştiren Türkiye, masanın etrafında kimlerle oturduğunun elbette farkında. Özellikle de Arap Ligi’nin Suriye sorununda ‘sadra şifa’ bir katkısı olmayacağını biliyor.

Eğer bu toplantının ve ardından ortaya çıkacak gelişmelerin, ‘Dostlar Suriye’de görsün’e dönüşmesini istemiyorsak, sorunu gerçek muhataplarıyla konuşma yönünde daha fazla adım atmamız gerekiyor. Türkiye; Moskova-Tahran hattındaki gücünü ve ilişkilerini, ‘Böyle bir Suriye’nin arkasında durmak size artık zarardan başka bir şey getirmez’ tezi üzerinden kullanmalı.

‘Kürt kimliğini tanımak’

Suriye Ulusal Konseyi (SUK), İstanbul toplantısının ardından pek çok ülke nezdinde ‘meşru’ temsilci pozisyonunu elde etti. Kuşkusuz bu muhalefet açısından önemli bir adım. Ancak muhalifleri bir araya getiren konseyin, bir hedef ve görüş birlikteliği sağladığını söylemek hala çok zor. Tunus ve İstanbul’un ardından üçüncü toplantının Paris’te yapılması üzerinde ayrıca durmaya değer.

Hemen altını çizmekte yarar var. Fransa, Suriye’deki rejimin gitmesi konusunda kararlıymış gibi görünse de, özellikle Beşer Esad sonrası kimin iktidar olacağı sorusunun getirdiği endişeler yüzünden sık sık savruluyor. Fransızların, Müslüman Kardeşler hareketinin merkezinde olduğu bir Suriye’ye özlem duyduklarını söylemek, herhalde gerçekle alay etmek olur.

Paris, muhalif hareketlerin, daha laik karakterli bir liderlik altında yola devam etmesini savunuyor. Daha önce Esad rejimiyle birlikteyken, iktidar kavgası yüzünden ayrılmış kimi isimleri masada tutmasının nedeni de bu.

Bu arada toplantıdan cımbızla çektiğim bir cümleyi aktarmak istiyorum. Suriye Ulusal Konseyi’nin başındaki isim Burhan Galyun konuşmasında şu sözleri sarfetti:

‘Kürt kimliğini benimsemekteyiz. Kürt meselesini ulusal meselemizin bir parçası olarak görmekteyiz.’

Bu sözler bana yıllar önce siyasi yasaklıyken Süleyman Demirel’in ‘Kürt realitesini tanıyoruz’ çıkışını hatırlattı. Suriye’deki iktidar mücadelesi, ilk bakışta Sünni Arapları merkeze alan bir çatışma gibi görünse de, işin asıl şifresi ‘Kürtler’. SUK Başkanı Galyun bunun farkında olmalı.

Bakalım biz farkında mıyız.

star

Bu yazı 1,374 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
    • 27 Eylül 2012 Ordu neden değişmek zorunda
    • 21 Eylül 2012 Eylül ayının kara listesi
    • 14 Eylül 2012 Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
    • 13 Eylül 2012 Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
    • 3 Eylül 2012 Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
    • 30 Ağustos 2012 Ankara-Paris rekabeti
    • 24 Ağustos 2012 İstihbarat zaafı var mı?
    • 23 Ağustos 2012 BDP niçin çıldırdı?
    • 17 Ağustos 2012 Fırsat treni telaşı
    • 16 Ağustos 2012 Yola nasıl devam edeceğiz?
    • 10 Ağustos 2012 ‘Gergin Barış’ın sonu mu?
    • 6 Ağustos 2012 PKK’nın intiharı
    • 27 Temmuz 2012 Henüz vakit varken
    • 20 Temmuz 2012 Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
    • 19 Temmuz 2012 Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
    • 28 Haziran 2012 Türkiye itibar mı kaybediyor?
    • 22 Haziran 2012 Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
    • 21 Haziran 2012 Müzakere akıldır, güçtür
    • 14 Haziran 2012 Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,821 µs