En Sıcak Konular

Nasuhi Güngör


Nasuhi Güngör
0 0 0000

Rusya, Türkiye ve Dugin



Tam bir yıldır Suriye’yi konu alan onlarca yazı yazdım. Pek çok toplantıya konuşmacı ya da müzakereci olarak katıldım. Hasılı okudum, yazdım, konuştum, dinledim. Yine de sınır komşumuzda neler olacağına dair öngörüde bulunmak hiç kolay değil.

Yıllar boyu Türkiye’nin etrafındaki hemen tüm ülkelere sayısını hatırlamadığım kadar seyahatte bulundum. Benim için Trabzon’la Halep yahut Diyarbakır’la Kerkük birbirinden farklı sayılmaz. Her birinde arkadaşlarım, haberleştiğim kaynaklarım ve her defasında bir başka kaygıyı paylaştığım dostlarım var. Geriye dönüp bakınca, dün cesaretle gidip bin türlü zorluk altında dolaştığım şehirlere, bugün hadi deyince gidecek cesaret bulamıyorum kendimde.

Dışarıdan nasıl görünüyor bilemem. Lakin gazeteci daima kolay hedeftir, acımasızca harcanacak adamdır. Bunda medyada geçmişten beri gelen bazı alışkanlıklarının ve ısrarla devam ettirilen yanlışların rolü yok mu, elbette var. Ama gazeteciye yönelik acımasızlığın, bundan çok daha öteye geçtiğini de hatırlayalım bir kez daha.

Gündemi takip edenler, bu satırları niçin yazdığımı çoktan anlamıştır. Bir yandan yazıyla boğuşurken, diğer yandan da Suriye’de günlerdir kendilerinden haber alınamayan iki genç meslektaşımın durumunu takip ediyorum.

Son gelen bilgi ya da iddia, Adem Özköse ve Hamit Coşkun’un, Suriye istihbaratı El Muhaberat’ın elinde olduğu yönünde. Umutla ve duayla bekliyoruz. Elinizde kumandayla saniyeler içinde kanaldan kanala zıpladığınız yahut bilgisayarda bir tuşla birinden diğerine geçtiğiniz haberlerin, bilgilerin ve yazıların hangi zorluklar altında, yeri geldiğinde can pahasına yazıldığını hiç olmazsa bir an için düşünmenizi rica ediyorum hepinizden.

Adem ve Hamit’in bir an önce sevdiklerine ve ailelerine kavuşmalarını diliyorum.

***

Madem Suriye ile başladık, oradan devam edelim.

Rusya’nın Suriye konusunda giderek ağırlığını daha fazla hissettirdiğini, özellikle rejimin değişim sürecinde kilit rol oynamak istediğini daha önce değerlendirmiştik. Dün Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ‘Esad yönetiminin reformları gerçekleştirme konusunda geç kaldığını’ ifade etti. Rusya bir yandan Suriye’ye yönelik bir askeri müdahaleyi engellemeye çalışırken, diğer yandan da bu ülkede bazı reformların hayata geçirilmesi yönünde baskı uyguluyor. Dahası Suriye’deki rejimle, muhalefet arasında da köprü rolünü üstlenmek istiyor.

Bunlar sürpriz mi? Kesinlikle değil. Zira Putin Rusya’sının başından itibaren İslam dünyasına nasıl baktığını, o dönem İslam Konferansı Örgütü (şimdi İslam İşbirliği Teşkilatı) ile yakınlaşma çabalarını, daha da ötesi, yeri geldiğinde bir ‘hami’ rolü oynamak istediğini yakından takip edenler biliyor.

Burada Rusya açısından en temel zorluk, ABD öncülüğündeki uluslararası sistemin, Şii-Sünni ayrışması üzerinden algıladığı, hatta dayattığı tabloyu nasıl okuyacağı. İran’a yönelik Rus politikasının, Suriye’de ortaya çıkacak bir rejim değişikliğinden etkileneceği kesin. Ancak Rusya-İran ilişkilerini bundan ibaret görmek büyük yanılgı olur.

Putin-Medvedev eksenindeki büyük gücün, İslam dünyasındaki hesaplarından kolayca geri adım atmayacağı, Suriye örneğinde çok daha belirgin biçimde ortaya çıktı. Dostlarımı kızdırmak pahasına ifade edeyim ki, Türkiye en az ABD ile kurduğu stratejik ilişki kadar, hatta yakın gelecekte ondan daha fazlasını Rusya ile kurabilecek bir yeni politik kurgunun sinyallerini veriyor.

Türkiye’de devam eden kritik davaların seyrinin, bu yeni politik kurguyla ilgisi var mı diye soranlara cevabım şimdilik şu: Biraz Aleksandr Dugin okumanın zamanıdır.

star

Bu yazı 1,520 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
    • 27 Eylül 2012 Ordu neden değişmek zorunda
    • 21 Eylül 2012 Eylül ayının kara listesi
    • 14 Eylül 2012 Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
    • 13 Eylül 2012 Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
    • 3 Eylül 2012 Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
    • 30 Ağustos 2012 Ankara-Paris rekabeti
    • 24 Ağustos 2012 İstihbarat zaafı var mı?
    • 23 Ağustos 2012 BDP niçin çıldırdı?
    • 17 Ağustos 2012 Fırsat treni telaşı
    • 16 Ağustos 2012 Yola nasıl devam edeceğiz?
    • 10 Ağustos 2012 ‘Gergin Barış’ın sonu mu?
    • 6 Ağustos 2012 PKK’nın intiharı
    • 27 Temmuz 2012 Henüz vakit varken
    • 20 Temmuz 2012 Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
    • 19 Temmuz 2012 Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
    • 28 Haziran 2012 Türkiye itibar mı kaybediyor?
    • 22 Haziran 2012 Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
    • 21 Haziran 2012 Müzakere akıldır, güçtür
    • 14 Haziran 2012 Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,141 µs