En Sıcak Konular

Deniz Ülke Arıboğan


Deniz Ülke Arıboğan
0 0 0000

Putin'in üçüncü dönemi



Vladimir Putin 2000 yılında Rusya Devlet Başkanı olarak ilk defa göreve geldiğinde Rusya çok sorunlu bir on yılı geride bırakıyordu. 1991'deki başarısız darbe girişiminin ardından Sovyetler Birliği dağılmıştı. Doğu Avrupa'nın ardından Baltıklar'daki cumhuriyetlerin de kopup gitmesine seyirci kalan Rusya, hem etrafındaki diğer eski Sovyet cumhuriyetlerini kontrol altında tutmaya çalışıyor hem de içerideki ayrılıkçı hareketleri kontrol altına almaya çalışıyordu. Çeçenistan'da savaş patlamıştı ve Rusya yeni bir Afganistan'la yüz yüze gelme endişesi yaşıyordu. Ekonomik alanda da görüntü bir o kadar karanlıktı. 1997 Asya krizi enerji fiyatlarında çöküşe ve finansal piyasalarda gelişmekte olan ülkelerden kaçışa yol açmıştı. Her iki gelişme de zaten kırılgan bir dengede yürüyen, devletçi bir ekonomiden piyasa ekonomisine geçmek isterken mafya yapılanmalarına teslim olan Rus ekonomisinin iflahını kesti. 1998'de Rusya kendi para biriminden borçlarını bile ödeyemeyeceğini ilan ederek dünyayı şaşkınlığa sürükledi.
 
Putin'in bu ahval ve şerait içinde ülke yönetimini devraldığını düşünürsek, Rusların neden bir kez daha kendisini iktidara taşıyacak teveccühü gösterdiğini anlayabiliriz. Çünkü son 10-12 yılda Rusya sadece dağılmanın eşiğindeymiş gibi görünen bir dinamiği arkada bırakmakla kalmadı, aynı zamanda eski Sovyet cumhuriyetleri üzerinde de (Baltık cumhuriyetleri hariç) etkin olduğunu kanıtladı. Ukrayna ve Gürcistan'ın başkaldırı girişimleri tatlı sert müdahalelerle kontrol altında tutulabildi. Bir dizi enerji anlaşması ile Kafkaslar ve Orta Asya'nın Rusya ile ilişkileri sağlam kazığa bağlandı. Üstelik yükselen enerji fiyatlarının da yardımıyla Rusya ekonomisi son derece parlak bir performans gösterdi. Rus halkı 1990'lı kabus yıllarının ardından nihayet istikrarlı bir büyüme sayesinde refahtan pay alma şansına sahip oldu.
 
2008-2012 arasında Medvedev'in başkanlığı döneminde de başbakan olduğu düşünülürse 2000 yılından günümüze kadar geçen dönemin tamamıyla Putin'in damgasını taşıdığını düşünebiliriz. Dolayısıyla Rusya'nın bu süreçte izlediği politikaların bütünlük içinde anlaşılmasına bir sakınca yok. İçerideki dengeleri kurduktan sonra, Putin dışarıda da geleneksel etki alanlarında Rusya etkinliğini sürdürmek için aktif bir politika izlemeye başlamıştı. Bu politikanın uzantılarını bugün İran-Suriye ekseninde yaşanan krizde görebiliyoruz. Ekonomik ve konvansiyonel askeri gücü ABD'nin gerisinde olsa da Rusya nükleer silahlara sahip, BM Güvenlik Konseyi'nin de veto yetkisine sahip beş daimi üyesinden biri. Dolayısıyla Batı'nın geniş Ortadoğu coğrafyasındaki yeniden tanzim çabalarının karşısında Putin'in Rusya'sının kendi çıkarlarını savunmaya devam edeceği kesin görünüyor. Suriye üzerindeki baskıya direnci bu çerçevede değerlendirilebilir. Türkiye'nin de Suriye krizine daha aktif bir şekilde müdahil olma seçeneklerini incelerken Rusya ile olan ilişkilerini hesaba kattığını düşünebiliriz.
 
Rusya'nın yüksek enerji fiyatlarının beslediği ekonomik performansı, bu direnci görünür bir gelecekte sürdürebileceğini gösteriyor. Dolayısıyla kısa vadede Rusya bölgede mutlaka etkisi dikkate alınması gereken bir güç olarak var olacak. Uzun vadede ise ekonomisinin petrol ve doğalgaza olan aşırı bağımlılığı, nüfusun yaşlanması ve küçülmesi gibi etkenler Rusya'nın etkisinin azalmasına neden olabilecek gibi gözüküyor. Üstelik Asya'nın diğer devleri birkaç yüzyıllık kısa bir aradan sonra yeniden büyük güçler olarak dünya sahnesine dönüyor. Ama bunlar Putin'in üçüncü döneminde kafasını takmasını gerektiren konular değil. Seçimlerdeki başarısının keyfini çıkaramadan Suriye ve İran meselelerine eğilmesi gerekecek.
 
akşam


Bu yazı 1,255 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 21 Eylül 2012 Düşünce ve ifade özgürlüğünden nefret söylemine
    • 17 Eylül 2012 Ciddi bir temizlik harekatı yapılıyor
    • 31 Ağustos 2012 Terörle mücadele meselesi!
    • 29 Ağustos 2012 Neymiş bu sıfır sorun?
    • 27 Ağustos 2012 Suriyeli mülteciler ve tampon bölge
    • 17 Ağustos 2012 Hüseyin Aygün'ün kaçırılması konusu
    • 13 Ağustos 2012 Türkiye'de iç siyasetin dönüşümü
    • 3 Ağustos 2012 Dünya nereye gidiyor?
    • 4 Temmuz 2012 Kürt sorunu mu?
    • 8 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesi
    • 6 Haziran 2012 Suriye'de son tango!
    • 2 Mayıs 2012 Yeni Ortadoğu'nun İsrail'i
    • 20 Nisan 2012 Dış politikada ilkeler
    • 28 Mart 2012 Nükleer Güvenlik Zirvesi ve Suriye
    • 23 Mart 2012 Ekonomik kriz milliyetçiliği besleyecek mi?
    • 21 Mart 2012 Afganistan ne için?
    • 7 Mart 2012 Putin'in üçüncü dönemi
    • 22 Şubat 2012 Xi Jinping Türkiye'de!
    • 10 Şubat 2012 Devlet devletin kurdu mu?
    • 8 Şubat 2012 Suriye sadece iç meselemiz mi?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,530 µs