Ergun Babahan
0 0 0000
Washington’ın Türkiye’ye bakışı
Washington DC-
Amerika’nın başkenti soğuk. Hem de çok soğuk... Ayaz insanın kemiklerine işliyor.
Oysa bir kaç gün öncesine kadar bahar havası hakimmiş, son iki günde bu hale gelmiş.
Salih Memecan’la Washington’un geniş kaldırımlarında yürürken soğuğu içimizde hissediyoruz açıkçası.
Ancak öğleden sonra yumuşuyor biraz hava, kulaklarınızı yakan o soğuk yerini insanı o kadar da rahatsız etmeyen bir ısıya bırakıyor.
Türkiye’nin görünüşü de böyle.
Kimle, nerede görüştüğünüze göre yapılan değerlendirmeler var.
Ancak ilişkilerin genel gidişatına, Türkiye’nin son 10 yılda yaşadığı değişime ilişkin değerlendirme ortak: Mükemmele yakın.
Zurnanın zırt dediği yer, basın özgürlüğü, uzun süren tutuklu yargılamalar, anayasa değişikliği.
Bu arada, polis ve yargının MİT’e yönelik son operasyonu burada da kafaları iyice karıştırmış.
Herkesin de kendisine göre bir teorisi var elbette.
İşin özeti şu; Türkiye ile ilgili Amerikalılar, ülkemizde gazeteciliğin özgürlüğü konusunda son 10 yılda müthiş yol kat edildiğinin farkındalar.
Eskiden tabu olan Kürt meselesi, askerin düzendeki rolü ve yeri, Ermeni meselesi, yargısız infazlar konusu gibi alanlarda zincirlerin kırıldığının farkındalar.
Ancak gazetecilerin ve gazeteciliğin, siyasi iktidar ve yargı tarafından büyük bir baskı altında tutuluyorlar.
Bu yaklaşımın temel nedeni, burada ve Türkiye’de konuştukları gazeteciler. Bu gazeteciler,
genelde tutuklanma korkusuyla düşündüklerini yazamadıklarını savunuyorlar.
Gerçi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Tuncay Özkan’ın başvurusuna ilişkin kararı, özellikle Ergenekon Davası konusundaki kuşkuları gidermiş.
Ama tutukluluk sürelerinin uzunluğu konusundaki düşüncelerini açıkça dile getiriyorlar.
Bu arada, kimi generallerin Pentagon’daki meslektaşlarına “Bize niye sahip çıkmıyorsunuz? Yıllarca aynı cephede yer aldık, bizi ortada bıraktınız” diye yakındıkları da kulağımıza çalınıyor ama ülkemizle yakından ilgili olan insanlar, askerin kışlasına dönmüş olmasından mutlular.
Evet, Türkiye’nin Washington’daki algısı Çin veya Rusya gibi değil açıkçası ama Avrupa Birliği üyesi bir ülke gibi de değil.
Basın özgürlüğü konusunda ciddi rahatsızlıkları var. Önümüzdeki günlerde bu konuyla doğrudan ilgili kurumlarla da görüşüp bakışların anlamaya çalışacağız.
Ancak Washington’dakilerin tam göremediği veya çok öne çıkarmadığı noktalar da var.
Türkiye’de basının 10 yıl öncesine göre, daha çok sesli olduğu kesin.
Ancak, özellikle eski Türkiye gerçeği nedeniyle, mesleki ilerlemelerini askerle ilişkileri üzerine kurmuş basın mensuplarının ciddi bir endişe taşıdığı da kesin.
Darbe girişimleri, iktidara yönelik komplo girişimlerinin yargı önüne gelmiş olması, bu endişeleri daha da artırıyor açıkçası.
Ancak Amerika’da endişe katsayısını asıl artıran neden Ahmet Şık, Nedim Şener, Ragıp Zarakol, Büşra Ersanlı gibi isimlerin de tutuklu yargılanıyor olması.
Hepimizi rahatsız eden, kitaptan bomba çıkarma yaklaşımı burada da Türkiye algısını olumsuz etkiliyor.
Haklı oldukları nokta, Türkiye’nin henüz liberal bir demokrasi olmadığı yolunda.
Liberal demokrasinin önünde 1980 Darbesi ile yapılmış Anayasa, Terörle Mücadele Yasası gibi örnekler var.
Son MİT krizinde, şike davasında görüldüğü gibi, sorunlar kişiye veya duruma özel düzenlemelerle aşılmaya çalışılıyor zaman zaman, genel düzeltmeye gidilmiyor.
Ergenekon, Balyoz gibi davalarda büyük cesaret örneği gösteren yargı ve polisin şimdi siyasi iktidara bile cephe alacak noktaya gelmesi de bu tutumdan kaynaklanıyor belki de.
Ama basın özgürlüğü açısından en büyük sıkıntı, medyanın yapısında.
Asıl geliri medya dışı işlerinden sağlayan ve bu işleri genelde Ankara desteğine ihtiyaç duyan medya patronları, iktidarı memnun etme peşinde.
Editöryal özgürlüğün olmadığı ülkemizde bu gerçek, medya patronlarının sansür talep etmesi noktasına bile varıyor.
Yani, kabahatin çoğu sende kardeşim.
star
Bu yazı 1,409 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Mayıs 2012
Adalet talebinden tahrik olan bir ordu! Astsubaylar direnin
-
4 Nisan 2012
Benim darbecim insanlık suçu işlemez
-
24 Mart 2012
Ergenekon ve psikolojik savaş
-
14 Mart 2012
Kürt meselesinde tarihi uyarı
-
7 Mart 2012
Türkiye, AB için neden önemli!
-
4 Mart 2012
Medya nasıl kurtulur?
-
3 Mart 2012
Medya eliyle hükümet devirmek de darbedir!
-
19 Şubat 2012
Sayın Başbakan 3’üncü dönemler hep zor geçer!
-
15 Şubat 2012
Washington’ın Türkiye’ye bakışı
-
14 Şubat 2012
Gazetecinin suç işleme özgürlüğü
-
7 Şubat 2012
Tencere dibin kara
-
5 Şubat 2012
Sadece ordu yetmez devleti sıfırdan kurmalı
-
22 Ocak 2012
Barlas, Özkök’ü neden uyarmıştı!
-
3 Ocak 2012
Bu facia AK Parti için çok ciddi alarm
-
13 Aralık 2011
Siyaset ve sadakat
-
11 Aralık 2011
Bu iddianamede ciddi şike var!
-
6 Aralık 2011
İşte kahramanınız Kozinoğlu!
-
22 Kasım 2011
CHP, Dersim ve Ermeni kırımı!
-
19 Kasım 2011
Atatürk milliyetçiliği ‘Ne Mutlu Türküm’ demektir
-
15 Kasım 2011
Ulusalcılara bir iyi bir de kötü haber
Yorumlar
+ Yorum Ekle