İsmail Küçükkaya
0 0 0000
Oslo üzerinden MİT krizi analizi...
Başbakan Erdoğan, hiç beklenmedik 'ifade krizine tam ve kesin bir müdahale yaparak' kararlılığını ortaya koydu, Müsteşar Hakan Fidan'ı harcatmadı.
Fidan göreve atandığından bu yana saldırı altındaki bir isimdi ve Başbakan dört ayrı defa onun için 'kefilim' demişti.
Öte yandan, o tecrübeye sahip savcılar ve polis yetkilileri ise herhalde bu manzarayı önceden okuyorlardı. Buna rağmen sonuçlarını göze alarak şoke edici adımlarını atmaktan neden geri durmadılar? Neye inandılar?
'Güçler savaşı' diyenler bir yanda, 'Emniyet, MİT'e yetkisini kaptırmak istemiyor' görüşünü savunanlar karşıda, 'MİT Başbakan'a çok yaklaştı, rahatsızlık yarattı' fikrinde ısrar edenler ve 'Terörle mücadelenin nasıl yapılacağı, PKK'nın nasıl tasfiye edileceği konusunda görüş ayrılığı yaşanıyor' argümanına sarılanlar diğer köşelerde...
Bana kalırsa, yaşanan devlet krizinde, bunların her birinin belli ölçüde etkisi var.
Peki aslında ne oldu, esas kıvılcım nerede çaktı?
MİT ile PKK yöneticileri arasında Oslo'da yapılan görüşmelerin basına sızması milat.
O metni dün yeniden önüme aldım, satır satır ve tekrar tekrar okuyarak kaosun başlangıç noktasını ve tarafların pozisyonunu anlamaya çalıştım. Bakın neler çıkıyor?
Toplantının açılış konuşmasını yaparken dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, Hakan Fidan'ı şöyle tanıtıyor:
'Zamanı geldiğinde siyasi iradeye daha yakın kişilerin bu platformda yer alabileceğini zaten belirtmiştik. Sayın Fidan bizimle birlikte bu toplantıya katıldı. Kendileri Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, onun da ötesinde Başbakan'a en yakın kişilerden biri.'
Sonra Fidan'ın heyeti selamlaması...
O dönemde Başbakan'ın özel temsilcisi olan Hakan Fidan, 'ekibin yeni üyesi' olduğunu hatırlatarak söze giriyor. Öcalan'la İmralı'da görüştüğünü belirtiyor. Ortadoğu'da Türkiye'nin arabuluculuk faaliyetlerinde bizzat görev aldığını söylüyor. Sonra kendisinin neden devreye girdiğini şu sözlerle açıklıyor:
'Arkadaşlarımın bu ana kadarki çalışmalarını takdirle karşılıyorum. Ama bir noktadan sonra verilen raporlar çerçevesinde olayın teknik görünen bir çalışmadan öte, daha siyasi içerikli, daha farklı bir boyuta taşınması ihtiyacı hasıl olunca Sayın Başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi.'
Burası kilit. Siyaseti kim yapar, oyunun kurallarını kim koyar?
Fidan daha sonra Başbakan Erdoğan'ın samimi ve kararlı olduğunu, her türlü riski üstlenerek bu sorunu çözmeye niyetli olduğunu belirtiyor.
Bu bölüm bize olayın özü hakkında ciddi fikirler veriyor. Sürprizi de yok. Kamuoyu, görüşmenin sızmasından sonra aşırı tepki göstermemişti. Dün STAR Gazetesi'nde manşetten yayımlanan bir ankette 'MİT'in PKK ile terörü bitirmek için görüşmesini doğru buluyor musunuz?' sorusuna halkın yüzde 64 oranında evet dediği duyuruluyordu.
Başbakan, kendi ifadesiyle 'kanın durması ve anaların ağlamaması için' devletin -hükümetin değil ama- herkesle görüşebileceğini defalarca söylemişti.
HANGİ TALEPLERİ REDDETTİ?
Görüşmenin ilginç bir başka bölümünde PKK yöneticileri, Hakan Fidan'a Öcalan'la yaptığı görüşme ve izlenimleri hakkında sorular yöneltiyorlar. Belli ki bazı talepler dile getirilmiş. Bunlarda nereye gelindiğini Fidan şöyle açıklıyor:
'Ona (Öcalan) şunu da söyledik, biz Türkiye'deki siyasi rejim ve şartları dikkate aldığımız zaman şu an hiç kimsenin özellikle Sayın Başbakan'ın çıkıp böyle bir şeyi ifade etme şansı yok.'
Metinden, Oslo'da dört görüşmenin yapıldığını, beşincisinin planlandığını anlıyoruz. PKK tarafı 'Kürt sorununda adım atılacak deniliyor ama bunlar hep söyleniyor' sözleriyle hayal kırıklığına uğradıklarını belirtiyor.
Demek ki 'devlet yer yer zamana da oynuyor.'
Sonra Öcalan'ın muhatap alınıp alınmaması tartışma konusu yapılıyor. PKK'lılar Türkiye'yi büyük devlet olarak gösterip, Öcalan'la görüşülmesinin Türkiye'nin çıkarına olacağında ısrar ediyorlar.
Afet Güneş devreye girip, devletin taleplerle ilgili değerlendirme yaptığını, hangilerinin yerine getirilip hangilerinin zamana yayılacağı üzerinde çalıştığını belirtiyor. Son derece çarpıcı bölümler...
DEVLET UZLAŞMASI SAĞLANDI MI?
Tam bu noktada Afet Güneş'e devlet organları arasındaki uyum soruluyor ve mutabakata varılıp varılamadığı hakkında görüşlerini anlatması isteniyor.
Güneş, 'Ordunun şu anda planlı bir operasyonu olmadığını' söyleyerek yanıt veriyor. Ardından şöyle çarpıcı bir açıklaması oluyor:
'Bizim bugüne kadar yürüttüğümüz, karşılıklı çalışmalarla gelinmiş olan bir süreçtir. Kendi kendine falan olmadı. Bu birlikte yürüttüğümüz çalışmaların sonucu. Gerek devletin hazırlanmasında, gerek toplumun hazırlanmasında, gerekse örgütün hazırlanmasında şu masada yürüttüğümüz çalışmaların çok büyük katkısı olmuştur.' Ardından taleplerle ilgili 'anayasa değişikliğinden Öcalan'ın serbest bırakılmasına kadar çok geniş bir skala olduğunu' hatırlatıyor.
ARACILIK SUÇ MU DEĞİL Mİ?
Görüşme tutanağından anlaşılıyor ki; MİT, PKK ile Öcalan arasındaki mektup ve mesaj trafiğini organize etmiş. Bu suç mudur değil midir, tartışılıyor.
Habur'un kırılma noktası olduğu Oslo'da uzun uzun konuşuluyor. Başbakan Erdoğan'ın siyasi bedel ödemeyi göze aldığını Hakan Fidan söylüyor. 'İktidarı sıkıntıya sokacak uygulamaların olmaması lazım' uyarısını kayda geçiriyor.
Hakan Fidan görüşme boyunca PKK'nın eylemsizliğini şart koşuyor. Bu da önemli.
Örgütü siyasi zemine çekmeye çalıştığını da şuradan anlıyoruz:
'Ben demokratik mücadele içine girip de başarılı olmamış tek bir hareket bilmiyorum.'
Tutanaklarda benim kanımı donduran bölüm ise Afet Güneş'in 'metropolleri, bu arada patlayıcılarla doldurdunuz' sözleri. İtiraz gelince de 'hepsini biliyoruz' demesi.
Özetle Oslo metninden bunları çıkardım. Tarafların neden ve nasıl davrandığını buradan anlamak mümkün. Suç nerede başlar, nerede biter, istihbaratçının misyonunun sınırları nedir, siyaset nerede devreye girer? İşte meselenin özü bu sorularda gizli.
akşam
Bu yazı 1,523 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
12 Haziran 2012
ABD denklemin neresinde?
-
27 Nisan 2012
Siyaset neden dine tutuldu?
-
11 Nisan 2012
İşte baş döndüren Suriye diplomasisi
-
1 Nisan 2012
Türk futbolunu kurtarma paketi
-
5 Mart 2012
İşte önümüzdeki 6 ayın yol haritası: Başbakan'ın 'tek devlet' stratejisi
-
13 Şubat 2012
Oslo üzerinden MİT krizi analizi...
-
6 Şubat 2012
Kimlerin uzun tutukluluğu bitiyor?
-
21 Kasım 2011
Türkiye bölünür mü büyür mü?
-
23 Mayıs 2011
MHP neden hedef tahtasında?
-
18 Nisan 2011
'Doğu Çözümü'
-
11 Nisan 2011
Başbakan'ın liste stratejisi
-
17 Mart 2011
Başbakan'dan 'askerle diyalog' yorumu: 'Çok yakın çalışıyoruz'
-
28 Şubat 2011
Erbakan'dan sonra Türk siyaseti
-
21 Şubat 2011
Seçimin sürprizi ne olabilir?
-
4 Şubat 2011
Başbakan Erdoğan'ın planı
-
5 Ocak 2011
2011'de nasıl bir MHP?
-
22 Kasım 2010
CHP ile MHP arasını açmalı
-
13 Ekim 2010
Sarı Lacivert'in Doğu açılımı
-
16 Ağustos 2010
Şehitlerimiz ve referandum...
-
13 Mayıs 2010
Operasyona açık siyaset
Yorumlar
+ Yorum Ekle