Bülent Korucu
0 0 0000
Dindarların talebi özgürlük
Başbakan Tayyip Erdoğan ile anamuhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki 'imam hatip liseleri' (İHL) polemiği bir anda dindarlık ve dinî yaşantı tartışmasına dönüştü. Tartışmanın başı ve zemini kaybolunca içerik de hepten anlamsızlaştı.
İHL'lerin de içinde olduğu meslek liselerini yıllardır mağdur eden katsayı, eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın giderayak yaptığı düzenleme ile düzeltilmişti. CHP'li iki milletvekili, düzenlemenin iptali için Danıştay'a gitti. Başbakan'ın eleştirisine Kemal Bey alışık olmadığımız şekilde cevap verdi ve parti olarak bu müracaatın arkasında olmadıklarını beyan etti. CHP liderinin dindar kitlelerin hassasiyetini dikkate aldığını gösteren ilk örnek de değil bu. Kılıçdaroğlu, Kürt ve laiklik siyaseti konusunda zaman zaman klasik CHP'den ayrışıyor. Dindarlık ve İHL'ler iç içe geçmiş kavramlar. Karşıtları 'bu kadar din adamına ihtiyaç mı var?' diye kapatmaya çalışırken bile İHL'lerin çocuğunu dindar yetiştirme arzusunun sonucu olduğunu biliyordu. 'Hangi okulun mevcudu devletteki kadrolara paralel' savunmaları bir yana, muhafazakâr kesim de İHL'lerin din adamı yetiştirmek üzere açılmadığını belirtiyordu. Kılıçdaroğlu da bu gerçeğin farkında olarak okulları doğrudan hedef almıyor.
Tartışmanın geldiği nokta kafaları iyice karıştırdı. Çizilen manzara, toplumu dindarlaştırmak için devletin imkânlarını arkasına almış dayatmacı bir iktidar ve ona direnen özgürlük yanlıları. Dinin temel metni yani Kur'an-ı Kerim "Dinde zorlama yoktur" derken gerçek bir dindarın bundan farklı düşünmesi beklenemez. Din bir tercih işidir ve sadece iradi yönelimin kıymet-i harbiyesi vardır. Dinî kaynaklar, zorlamanın küfürden daha ağır sonuçları yani münafıklığı doğuracağını anlatır. Ayetin ikinci kısmı olan "Artık doğru ile yanlış apaçık ortaya çıkmıştır." ifadesi dindarların talep edeceği şeye işaret ediyor diyebiliriz. O da her şeyin apaçık ortaya konulabileceği bir hürriyet ortamıdır. Nitekim Başbakan Erdoğan, Zaman'ın 25. yıl merasiminde yaklaşımını şöyle özetlemişti: "Düşüncesine güvenen düşünce özgürlüğünden, inancına güvenen inanç özgürlüğünden korkmaz."
Erdoğan, polemiğe yol açan konuşmasındaysa şunları söylemişti: "Sayın Kılıçdaroğlu, sen bizden, muhafazakâr demokrat parti kimliği sahibi AK Parti'den ateist bir nesil yetiştirmemizi mi bekliyorsun? Biz muhafazakâr ve demokrat, milletinin, vatanının değerlerine, ilkelerine, tarihten gelen ilkelerine sahip çıkan bir nesil yetiştireceğiz. Bunun için çalışıyoruz." AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla ve il başkanları toplantısında yapılan konuşmanın iki açıdan yanlış olmadığını düşünüyorum. Birincisi, Başbakan aynı zamanda bir partinin lideri olarak ona uygun zeminlerde parti politikalarını seslendirebilir. AK Parti'yi taşıyan asıl kitle muhafazakârlar yani çocuğunun dindar yetişmesini isteyenler. Bu kitlenin beklentilerine hitap eden cümleler kurması normal. İkincisi demokrasi teorisi açısından amaçlara rengini araçlar verir. Dindar nesil amacı hiçbir şekilde gayrimeşru değildir. Ancak araçlar buna halel getirebilir. Konuşan kişi söz konusu amacı gerçekleştirmek için araç olarak özgürlüklerin genişletilmesini söylüyor. Pratik de bunu doğruluyor. 10 yıldır ülkeyi tek başına yöneten, Parlamento'da kanun çıkarma yetkisine sahip bir partiden söz ediyoruz. Bazı hatalarına rağmen dindarlık dayatması anlamına gelecek icraatını hatırlamıyoruz. Hatta yer yer daha sağdaki partilerden aksi yönde eleştiri alıyorlar. Sözün özü devlet sopasıyla empozeyi din de reddediyor, dindarlar da. Karşı görüşün özgürce ifade edilemediği ortamda benim düşüncemin de bir kıymeti kalmıyor.
zaman
Bu yazı 1,374 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
28 Eylül 2012
Emri verenle alan bir olur mu?
-
11 Eylül 2012
Siyasette sonuçsuz arayışlar
-
4 Eylül 2012
PKK'yı kim cesaretlendiriyor?
-
3 Ağustos 2012
Özkök Paşa'nın tarihî tanıklığı
-
31 Temmuz 2012
Kılıçdaroğlu, koltuğunu sağlamlaştırdı
-
27 Temmuz 2012
Anketler ne diyor?
-
6 Temmuz 2012
Ahmet Şık, Ahmet Şık'ı yalanlıyor
-
26 Haziran 2012
Karayılan söyledikleri mi kaçırdıkları mı?
-
15 Haziran 2012
Özal'ın ölümü aydınlanacak mı?
-
22 Mayıs 2012
Anayasanın dili
-
11 Mayıs 2012
Başkanlık Türkiye'de uygulanabilir mi?
-
8 Mayıs 2012
CHP'de yerel seçim mücadelesi
-
4 Mayıs 2012
AİHM, mahkemeyi ibra etti
-
17 Nisan 2012
Balyoz'da acı fren!
-
27 Mart 2012
Balyoz'a ABD'den destek gelmiş!
-
16 Şubat 2012
MİT tartışmasındaki toz bulutu
-
8 Şubat 2012
Dindarların talebi özgürlük
-
3 Şubat 2012
CHP'liler dama oynuyor
-
31 Ocak 2012
CHP'de anomali doğumun yan etkileri
-
20 Ocak 2012
Mahkeme aslında 'örgüt var' diyor
Yorumlar
+ Yorum Ekle