Deniz Ülke Arıboğan
0 0 0000
Suriye sadece iç meselemiz mi?
Suriye'ye yönelik karar tasarısının beklenildiği üzere BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya ve Çin tarafından veto edilmesi uluslararası gündemi karıştırdı. ABD ve Avrupa'nın yanı sıra Arap Birliği'nin de sert biçimde eleştirdiği bu tavır, dünya siyasetinde yeni dengelerin nasıl kurulacağının da sinyallerini veriyor. Bir yanda elçiler geri çağrılıyor, diğer yanda Rus Dışişleri Bakanı Lavrov'un Suriye ziyaretine ellerinde Rus bayraklarıyla on binlerce Suriyeli destek veriyor. Dünya yeniden ikiye bölünmüş bir görüntüde. Ve Türkiye de bu yeni yapının içerisinde kendisine pozisyon arıyor. Suriye meselesi bu bakımdan oldukça kritik. Kısaca analiz edelim.
1- Suriye meselesi çeşitli sebeplerle Türkiye için herhangi bir dış politika mevzusundan farklı. Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz yılın ağustos ayında sarf ettiği şu sözler önemli: 'Suriye meselesi bizim bir iç meselemizdir. Çünkü Suriye ile 850 kilometre sınırımız var. Akrabalık, tarih, kültür bağlarımız var. Dolayısıyla burada olanlar, bitenler asla bizim seyirci kalmamıza fırsat vermez. Tam aksine oradaki sesleri duymak zorundayız, duyuyoruz ve gereğini yapmak zorundayız.' Buradan hareketle Suriye'yi kendi iç meselesi olarak gören bir politik anlayışın bugün Esad rejimi tarafından uygulanan baskıya karşı duyarlılık göstermesi normal. Bu nedenle Türkiye hem uluslararası örgütler platformunda hem de ikili ilişkiler çerçevesinde etkin ve yönlendirici bir rol oynamaya çalışıyor.
2- Bölge halkının Rusya, Çin ve ABD hakkındaki fikirlerinin Suriye üzerinden değiştirilmesi kimileri için bir fırsat. 11 Eylül sonrası çöken Amerikan imajının ikamesi olarak şimdilerde 'diktatörleri destekleyen Rusya' imajının parlatılma zamanı. Bölge halkının psikolojisinin şekillenmesi konusunda en etkili ülke ise Türkiye. Nitekim Başbakan Erdoğan'ın veto gücünü kullanan Çin ve Rusya'yı 'zalimin eline öldürme lisansı vermekle' suçladığı dünkü eleştiri ve açıklamaları da karşılığını buldu. Hedef Suriye halkına olduğu kadar tüm Ortadoğu coğrafyasına da mesajın iletilmesiydi. Rusya ve Çin'in katliama sessiz kalması, üstelik müdahale etmek isteyenlere de set çekmiş olmasının halklar nezdinde ciddi bir repütasyon kaybına yol açacağı açık.
3- BM'deki tasarının veto edilmesi, Suriye konusundaki müdahalenin NATO çerçevesinde gelişmesine zemin hazırlayabilir. Türkiye'nin böyle bir durumda en kritik noktada duracağını görmek için fazla çabaya gerek yok. Gerek olası savaş ortamında sivillerin korunacağı bir sığınak oluşturmak, gerek insani yardım sağlamak, gerekse askeri bakımdan lojistik destek vermek adına, bu kritik rolü üstlenmek Türkiye için stratejik bir karar olacak. Görünen, Türkiye'nin bir savaş moduna doğru evrildiği. Ahmet Davutoğlu'nun Washington'da yapacağı görüşmelerde de muhtemelen esas olarak bu konu ele alınacak. ABD'nin Suriye'ye müdahale konusunda Türkiye'nin yanında durması beklenen bir gelişme olmakla birlikte, Obama'nın Suriye için askeri müdahalesiz çözümü desteklediğini açıklaması ve vaktiyle Saddam'ın Kuveyt'e girişinin de teşvik edildiği akıldan çıkarılmamalı. Askeri çözüme gelene kadar tüm yolların tüketilmiş olması çok önemli. Dünyanın öbür ucundaki bir süper gücün bile askersiz çözümü desteklediği bir durumda, savaşın yan etkilerinden en fazla muzdarip olacak Türkiye'nin bu kadar savaşkar olması mantıksız.
4- Türkiye'nin Suriye'ye yönelik bir askeri müdahalesi Suriye halkının geniş kesiminden destek görebilir. Nitekim Müslüman Kardeşler Örgütü Genel Başkanı Riyad Şükfa, kasım ayında 'dış müdahalenin bir zorunluluk haline gelmesi durumunda, Suriye halkının, Batı'dan değil, Türkiye'den gelecek bir müdahaleyi kabul edebileceğini' söylemişti. Lakin konu Suriye ile bitmeyecek. Irak ve İran'ın durumları da önümüzdeki dönemde masada olacak. Bu mücadele katliama karşı duruş, toprak fethi, akrabalarımıza destek mücadelesi falan değil. Dünya dengeleri yeniden kuruluyor ve bunu fark edemeyen avcı, her ana ava dönüşebilir.
akşam
Bu yazı 1,438 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
21 Eylül 2012
Düşünce ve ifade özgürlüğünden nefret söylemine
-
17 Eylül 2012
Ciddi bir temizlik harekatı yapılıyor
-
31 Ağustos 2012
Terörle mücadele meselesi!
-
29 Ağustos 2012
Neymiş bu sıfır sorun?
-
27 Ağustos 2012
Suriyeli mülteciler ve tampon bölge
-
17 Ağustos 2012
Hüseyin Aygün'ün kaçırılması konusu
-
13 Ağustos 2012
Türkiye'de iç siyasetin dönüşümü
-
3 Ağustos 2012
Dünya nereye gidiyor?
-
4 Temmuz 2012
Kürt sorunu mu?
-
8 Haziran 2012
Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesi
-
6 Haziran 2012
Suriye'de son tango!
-
2 Mayıs 2012
Yeni Ortadoğu'nun İsrail'i
-
20 Nisan 2012
Dış politikada ilkeler
-
28 Mart 2012
Nükleer Güvenlik Zirvesi ve Suriye
-
23 Mart 2012
Ekonomik kriz milliyetçiliği besleyecek mi?
-
21 Mart 2012
Afganistan ne için?
-
7 Mart 2012
Putin'in üçüncü dönemi
-
22 Şubat 2012
Xi Jinping Türkiye'de!
-
10 Şubat 2012
Devlet devletin kurdu mu?
-
8 Şubat 2012
Suriye sadece iç meselemiz mi?
Yorumlar
+ Yorum Ekle