İlter Türkmen
0 0 0000
İslam Konferansı Örgütü ve Türkiye
AKP Hükümeti, İslam Konferansı Örgütüne (İKÖ) daha önceki hükümetlerden çok daha fazla önem veriyor.
Bu örgütün uluslararası alanda ciddi bir ağırlığı olduğuna, İslam ülkeleri arasında etkin bir dayanışma yaratabileceğine inanmak istiyor. Oysa, örgütün yürütme kurulunun geçen hafta Kuala Lumpurda Lübnandaki krizi ele almak üzere yaptığı zirve toplantısı, bir kere daha umut kırıcı oldu.
Toplantıya Lübnan buhranıyla doğrudan ilgili başlıca Arap ülkelerinin devlet veya hükümet başkanları katılmadılar. Buna çok şaşırmamak gerekir. Arap ülkeleri, kendilerini ön planda ilgilendiren konuları Arap Ligi içinde tartışmayı daima tercih etmişlerdir. Kaldı ki bu defa Arap hükümetleri iki ateş arasındalar.
Bir yandan HAMAS ve Hizbullahın tasfiye edilmesini temenni ediyorlar, diğer yandan kamuoylarının bu iki İslamcı örgüte gittikçe daha fazla sempati duymasına engel olamıyorlar. Kuala Lumpur toplantısının aceleye geldiğini ve iyi hazırlanmadığını da belirtmek gerekir. BM Güvenlik Konseyinde İsrail ile Lübnan arasında bir ateşkes sağlanması çabalarının yoğunlaştığı bir anda İKÖnün sesine ne kadar kulak verilebilirdi?
Konferans sonunda yayınlanan bildiride medeniyetler çatışması uyarısının da fazla yankısı olmadı. Bir medeniyetler çatışması tehlikesinin herkes farkında. Fakat bunun İKÖ tarafından bir tehdit olarak algılanabilecek şekilde ifade edilmesinin isabeti sorgulanabilir. İKÖ şimdi Kuala Lumpurda aldığı kararların uluslararası bir konferansta ele alınmasını talep ediyor. Bakalım bu girişim ne kadar başarılı olacak.
***
İKÖ yalnız bugün değil, eskiden beri gerçekçilikten uzak ve uygulanma şansı olmayan seri halinde kararlar almak alışkanlığındadır. Bu sefer de aynı şey oldu. Örneğin bildiride savaş suçları nedeniyle İsrailin cezalandırılması, bu konuda Birleşmiş Milletler tarafından bir araştırma yapılması isteniyor.
Buna imkán var mı? Bir kere devletlerin yargılanması diye bir şey yok. Güvenlik Konseyinin daha önce kurduğu mahkemeler ve işlevine yeni başlayan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ancak sorumlu kişileri yargılayabilir. İsrail ise Türkiye gibi bu mahkemeyi kuran anlaşmayı imzalamamıştır. Bu ona sınırlı da olsa bir masuniyet sağlamaktadır.
Türkiye, İKÖye katılmakta bir hayli tereddüt etmişti. Katıldıktan sonra mesafeli davrandı. 1980lere kadar zirve toplantılarında hep Dışişleri Bakanı seviyesinde temsil edildi. İKÖnün her toplantıda kabul ettiği inanılmaz uzunluktaki karar metinlerine, çoğu Türkiyenin dış politikası ve laik devlet vasfı ile bağdaşmasa bile itiraz etmedi.
Fakat, her toplantıda, bu kararları ancak kendi politikaları ve Anayasal prensipleri ile uyumlu olduğu ölçüde bağlayıcı sayacağını belirten bir notu Teşkilatın Genel Sekreterliğine sunmak yolunu benimsedi. Umarım aynı yöntem devam ediyordur.
***
Başbakan Tayyip Erdoğanın dış politikaya yaklaşımlarında duygusal tepkilerinin ve manikeist dünya görüşünün izleri her zaman fark ediliyor. İKÖ zirvesinde de aynı şey oldu. Başbakan nüansa hiç yer bırakmıyor ve zaman zaman çelişkilere de düşmekten geri kalmıyor. Sudanın Darfur bölgesindeki katliamları görmezlikten geliyor; fakat Lübnandaki insancıl dram karşısında İsraile ateş püskürüyor.
Hizbullah saldırılarına karşı İsrailin müdahalesini gayrimeşru ilan ediyor. Gayrimeşru olan müdahale mi, yoksa bu müdahalenin ölçüsüzlüğü ve şiddeti mi? Arada fark var. Başbakan söylemlerinin Türk ve dünya kamuoyu üzerindeki etkisini de hesaplasa iyi eder. Türkiyede patlak veren antisemitizm cereyanının ne kadar tehlikeli olabileceğini son bazı gelişmeler nedeniyle en iyi o biliyordur.
Bu yazı 1,049 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2008
Fransa’nın dış politikası
-
13 Eylül 2008
Montrö Sözleşmesi
-
12 Ağustos 2008
Bölgemizdeki her krizde telaşa kapılmayalım
-
20 Ekim 2007
Sağduyu kazanıyor mu?
-
13 Ekim 2007
Ermeni karar tasarısı ve Kuzey Irak tezkeresi
-
11 Ağustos 2007
İyi gidiş tersine dönmesin
-
7 Ağustos 2007
Asya dengeleri
-
17 Şubat 2007
Küresel kaos ve Rusya
-
30 Eylül 2006
Başbakanın ABD Başkanı ile buluşması
-
26 Eylül 2006
Bir bardak suda fırtına
-
19 Eylül 2006
Tren kazası olur mu?
-
16 Eylül 2006
11 Eylül ve global terör
-
4 Eylül 2006
Duruluk
-
2 Eylül 2006
Hayırlısı ile
-
29 Ağustos 2006
Lübnan politikamız
-
26 Ağustos 2006
Nükleer kulübe yeni bir ülke daha mı katılıyor?
-
22 Ağustos 2006
Lübnan krizinden sonra Ortadoğu
-
19 Ağustos 2006
Lübnan konusundaki değerlendirmede çok dikkat edilmeli
-
15 Ağustos 2006
Gürültü zulmü
-
8 Ağustos 2006
İslam Konferansı Örgütü ve Türkiye
Yorumlar
+ Yorum Ekle