Nasuhi Güngör
0 0 0000
Maliki neye malik?
Ankara ile Bağdat yönetimi arasındaki gerginlik artarak devam ediyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, önceki gün AK Parti grubundaki şu sözlerini aktaralım öncelikle:
‘Sayın Maliki’nin şunu bilmesi gerekir. Siz bir mezhep kavgası içerisinde eğer Irak’ta böyle çatışma sürecini başlatırsanız, buna da bizim sessiz kalmamız mümkün değil. Sizler Irak’la uzaktan yakından ilişkisi olmayan, binlerce, on binlerce kilometre uzaktan gelenlere ‘hoşgeldiniz’ diyeceksiniz, onları evinizde ağırlayacaksınız, onlara yönelik en ufak sesiniz olmayacak, sınır komşu Türkiye’ye karşı, ‘Türkiye bizim içişlerimize karışıyor’ diyeceksiniz.’
Bu sözlere Irak yönetiminden, daha doğrusu Başbakan Nuri El Maliki’den sert tepki geldi. Maliki, Erdoğan’ı Irak’ın içişlerine karışmakla suçlarken, Iraklıların vatanlarından başka bir ülkeye bağlı olmadıklarını ifade etti.
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasında zaten Irak vatandaşlarını hedef alan ya da onları başka bir ülkenin uzantısı olarak gösteren bir yaklaşım yok. Aksine, ‘Başkaları bize müdahale etsin, onlarla geleceğimizi konuşalım, ama Türkiye bu konuda söz söylemesin’ şeklinde özetlenecek bir anlayışa cevaptı o sözler.
Maliki ne kadar güçlü?
Yakın bir tarihte Türkiye ile sıcak ilişki kurmak için çırpınan, özellikle de ikinci hükümet döneminde destek almak için Ankara’nın kapısını çalan Maliki’nin, şimdi bu noktaya gelişinin, elbette bölgesel ve uluslararası karşılığı var.
Türkiye’nin Adil Abdülmehdi ve Ammar El Hekim başta olmak üzere farklı Şii liderlerle temas halinde olması, Maliki’nin yeniden hükümet kurmasına destek vermemesi, ipleri geren hamlelerden biriydi. İkinci olarak Maliki, yeni dönemde Tahran yönetimiyle daha yakın olmak konusunda kartlarını çok daha açık oynuyor.
Üçüncüsü ve kesinlikle en tuhafı, tüm bu olup biten yine Maliki’nin kritik Washington ziyareti sonrasında hız kazandı. Henüz oradaki görüşmelerin arka planını bilmiyoruz. Fakat gerçek şu ki Irak’taki Şii ağırlıklı yönetimin, Ankara’yla ipleri germesi, sadece Tahran-Bağdat hattıyla açıklanabilecek bir çıkış değil. Maliki’nin bu çıkışlarla kendi tabanına, özellikle de Sünni Arap (Baas) kadrosunun yerini doldurmak için çaba gösteren yapıya mesaj verdiğini de hatırdan çıkarmamak gerekiyor.
Nuri El Maliki, hiç kuşkusuz Irak’taki Şii aktörlerin en güçlüsü değil, ama ikinci kez koltuğa oturmak adına, tüm taşları yerinden oynatan hamlelere aracılık etmekten çekinmedi. Yıllar yılı Irak’ta kendisine temsil imkanı bulmayan ve nüfusun neredeyse üçte ikisini oluşturan yoksul Şii Araplar için bulunmaz bir fırsat bu aynı zamanda.
Kürtlere yeni sınır kapıları
Bu arada tüm bu tabloyu daha da anlamlı hale getiren iki gelişme yaşandı peş peşe. Irak’ın kuzeyindeki Bölgesel Kürt yönetiminin, Türkiye ile iki yeni sınır kapısı açılması yönündeki talebine Bağdat’tan veto geldi. Bu elbette şaşırtıcı değil. Ama sürpriz olan, Barzani’nin bu vetoya aldırış etmeksizin Ankara’ya ‘Boşverin Bağdat’ı. Sınır kapılarını birlikte açalım’ mesajı yollaması oldu.
Nitekim bu konuyla ilgili görüşme trafiği son haftalarda iyice sıklaştı. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun kritik Erbil ziyaretinin yanı sıra, Hakkari Valisi Muammer Türker’in de Erbil’de temaslarda bulunması, özellikle sınır kapısı örneğinde yaşanan sürecin, Türkiye tarafından masaya yatırıldığını gösteriyor.
Bu sınır kapıları, daha küçük, ancak özellikle Hakkari başta olmak üzere bölgesel ticareti hızlandıran bir yapıda kurgulanacak. Bu arada tüm bunların Uludere faciasının ardından hızlanmasına da dikkat çekmek gerekiyor.
Şöyle bitirelim. Bölgede kartlar yeniden dağıtılıyor ve sanki herkese kendi doğal pozisyonunu gösteren gelişmeler yaşanıyor. Dolayısıyla da tüm bunları Maliki gibi aktörler üzerinden okumak yerine, onu sahaya sürenler üzerinden değerlendirmek daha doğru.
star
Bu yazı 1,352 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Nisan 2013
Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
-
27 Eylül 2012
Ordu neden değişmek zorunda
-
21 Eylül 2012
Eylül ayının kara listesi
-
14 Eylül 2012
Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
-
13 Eylül 2012
Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
-
3 Eylül 2012
Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
-
30 Ağustos 2012
Ankara-Paris rekabeti
-
24 Ağustos 2012
İstihbarat zaafı var mı?
-
23 Ağustos 2012
BDP niçin çıldırdı?
-
17 Ağustos 2012
Fırsat treni telaşı
-
16 Ağustos 2012
Yola nasıl devam edeceğiz?
-
10 Ağustos 2012
‘Gergin Barış’ın sonu mu?
-
6 Ağustos 2012
PKK’nın intiharı
-
27 Temmuz 2012
Henüz vakit varken
-
20 Temmuz 2012
Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
-
19 Temmuz 2012
Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
-
28 Haziran 2012
Türkiye itibar mı kaybediyor?
-
22 Haziran 2012
Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
-
21 Haziran 2012
Müzakere akıldır, güçtür
-
14 Haziran 2012
Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi
Yorumlar
+ Yorum Ekle