En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Toplumlar ve kahramanları



Bugünlerde önümüzden akıp giden olaylar kadar, belki onlardan daha çok, bu olaylar karşısında alınan tutumların ahlaki boyutuna dikkat çekme peşindeyim.
Hakkaniyet, kadirşinaslık başlıklı yazılarım bu çabanın ürünleriydi.
Bugün de yine böyle bir "ahlaki duruş" yazısıyla karşınızdayım.
Şu anda toplumca bir zaferi kutluyoruz. Bundan 31 yıl önce başımıza gelen bir felaketin müsebbiplerini nihayet yargı karşısına getirebilmenin zaferini. Ama zaferimizi kutlarken, bu mücadelede en büyük payı olanlardan birini ezip geçtiğimizin farkında bile değiliz.
Sacit Kayasu'dan bahsediyorum.
Hani şu, Kenan Evren'in hâlâ kesinlikle "dokunulmaz" olduğu; toplumun saygın pek çok isminin onun doğum günü partilerine katılabilmek, resim sergilerinde boy gösterebilmek için birbiriyle yarıştığı, utanmadan her politik olayda görüşünün alındığı günlerde onun hakkında iddianame yazmaya cesaret eden savcıdan...
Bugün yazılan iddianamede onun 2000'de yazdığı iddianameye de atıf yapılıyor. Ama o, bu iddianame yüzünden ihraç edildiği mesleğine geri dönemiyor. Çünkü HSYK buna izin vermiyor!
Ne gerekçeyle? "Sen kendin emekliliğini istedin" gerekçesiyle.

Kendi isteğiyle öyle mi?

Kendi isteği ile emekli oldu denilen savcının daha Evren'le ilgili iddianameyi teslim eder etmez adliyedeki odasına girememesi için odasının kapısındaki kilidin değiştirildiğini bilmez mi HSYK? Gazetecilerin yaklaşmaması için evinin önüne polis yerleştirildiğini, olayın hemen ardından açığa alındığını, üç yıl boyunca açıkta tutulduğunu bilmez mi?
Açıkta tutulduğu o üç yıl boyunca kimse kapısını çalmadı Kayasu'nun... Eski arkadaşları selam vermeye bile korktular, sokakta karşılaştıklarında kaldırım değiştirdiler. Üç yıl boyunca, evinde insan sesine hasret yaşadı. Üç yıllık açığa alınma döneminin ardından 2003 yılında HSKY'nın meslekten ihraç cezası geldi. Karara itiraz etti. Ama itirazının reddedileceği belli olunca, hiç değilse bazı özlük hakları da elinden gitmesin diye ihraç kararı kesinleşmeden emekliliğini istedi.
İşte şimdi bu durum onun aleyhine kullanılıyor.
Yapılan anayasa değişikliğiyle yapısı değiştirilen HSYK Genel Kurulu, Kayasu'nun 'meslekten ihraç' kararını kaldırdı. Ama 'kendi isteğiyle emekli olduğu' gerekçesiyle, mesleğe dönüşüne ise vize vermedi. Oyçokluğu ile verilen karara 5335 Sayılı Kanun'da emeklilerin mesleğe geri dönmesinin yasaklanmış olması gerekçe gösterildi. "Bu kanun beni bağlamaz. Çünkü kanun 2005 yılında çıkmış, ben 2003'te emekli olmuşum. Kanunlar geriye yürümez, çok basit bir hukuk kuralıdır bu'' dedi Kayasu, ama kimseye dinletemedi.
HSYK'nın kararında ayrıca Kayasu'nun 58 yaşında olması da mesleğe geri dönüşünün reddine ek bir gerekçe olarak kullanıldı. "Bu yaştan sonra devlet hizmetinde verimli olamaz" demeye getirildi. Şu anda Yüksek Yargı'da, HSYK'da görev yapan hakim ve savcıların birçoğunun çok daha yaşlı oldukları unutularak...
Kayasu, HSYK Genel Kurulu'na mesleğe dönüşüne vize vermeyen kararı gözden geçirmesi için 'yeniden inceleme' talebinde bulundu. Kurul, 2011'de ilk kararının değiştirilmesine yer olmadığına karar verdi. Kayasu kararın kendisine tebliğ edilmesi üzerine yeniden itiraz etti. Genel Kurul son itirazı da reddetti.
Ama o, adaleti aramaya devam etmeye, savcılık hakkının iadesi için bütün hukuki mercileri kullanmaya ve gerekirse tekrar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmeye kararlı.
Milletin hukukunu korumak için 12 yıldır yılmadan savaş veren bir mücadele adamı, elbette kendi hukukunu savunmayı da bilecektir ve bu davayı sonuna kadar sürdürecektir.
Ama bunun böyle olması mı gerekiyordu?
Askeri darbelerle hesaplaşan bir Türkiye'de, tek "suçu" bu hesaplaşmayı ilk başlatan olmak olan bir hukuk adamının, adaleti kendi ülkesinde bulamayıp AİHM'lerde araması toplum olarak bizi utandırmıyor mu?
Bu nasıl bir adalet anlayışı ki, "Her ne kadar şekil bakımından kendi isteğiyle emekli olmuş görünüyorsa da gerçekte hakkında alınan meslekten ihraç kararı nedeniyle istifa ettiği bilinmektedir" diyemiyor. Adalete, yasaların bu kadar şekilci yorumlarıyla ulaşılabilir mi?
Unutmayalım ki, kahramanlarına sahip çıkmayan toplumlar bunun bedelini gadre uğramış kahramanlarından çok daha ağır öderler.

bugün

Bu yazı 1,392 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,998 µs