Mustafa Ünal
0 0 0000
Erdoğan'ın sözlerinin şifreleri
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanması, gündemin en sıcak maddesi... Tabii siyasetin de. Nerede yargılanacağı konusunda hukukçular ikiye ayrılmış durumda. 'Özel mahkeme' diyen de var, 'Yüce Divan' diyen de. Genelkurmay başkanlarının Yüce Divan'da yargılanması son anayasa değişikliğiyle düzenlendi.
Kaderin cilvesine bakın ki anayasa değişikliğine karşı çıkan, paketin reddedilmesi için referandumda 'hayır' kampanyası yürüten ne kadar siyasetçi, hukukçu varsa bugün yeni düzenlemeye sarılmış durumda. 'Hayır' dedikleri maddeyi tekrarlayıp duruyorlar.
Mümkün değil ama İlker Bey Türkiye yerine kendi seçeceği bir başka ülkede yargılansa... Yunanistan'da mesela. Veya bir başka Avrupa ülkesinde... Sonuç farklı mı olur? Kesinlikle hayır. Hangi demokratik sistem 'İnternet Andıcı belgesini' hoş görür, hangi ülkenin yargısı hükümeti yıpratmak için hazırlanan kara propaganda sitelerini sosyal faaliyet olarak değerlendirir, hangi devlet 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nı askerin görevi sayar? Siyasetin sahasına giren o sert konuşmaları hangi ülke, düşünce özgürlüğü kapsamında yorumlar? Hiçbiri.
Darbecilerine Türkiye kadar hoşgörü ile bakan başka ülke bulmak kolay değil. Dünyanın hiçbir yerinde darbecilere hesap soran yargı bu kadar yalnız bırakılmaz. Yunanistan'da albaylar cuntasının lideri 90 yaşında cezaevinde öldü. Yaşı ve hastalığı tahliye nedeni sayılmadı.
İlker Başbuğ'un tutuklanması iyi oldu gibi bir yaklaşım içinde değilim. 26. Genelkurmay Başkanı'nın koğuşta tek başına kalmasına üzülmemek mümkün mü? Belgeler, iddialar, sanık ifadeleri o kadar ciddi ki... Keşke Genelkurmay Başkanlığı'na kadar yükselmiş biri yanlış işlere girmeseydi, illegal faaliyetlere bulaşmasaydı.
Başbuğ'un yargılanması konusunda Başbakan Erdoğan acaba nerede duruyor? Önceki gün Başbuğ'la 'İki yıl birlikte çalıştığını' hatırlattıktan sonra, "Tutuklama yoluyla değil de tutuksuz yargılanma yolu -ki her zaman söylediğim tezimdir- olması bizim arzumuzdur." dedi. Erdoğan, Başbuğ'un yargılanmasına karşı değil. Parti olarak davaya müdahil...
Başbakan'ın 'tutuksuz yargılama' yaklaşımı sadece Başbuğ için değil, herkes için geçerli. Söylediği bir hukuk ilkesi... Darbecilerle hesaplaşmanın iklimini oluşturan AK Parti iktidarı... Erdoğan, dün grup konuşmasının büyük bölümünü bu konuya ayırdı.
Kelimenin tam anlamıyla eski performansına kavuştuğunu söyleyebiliriz. Uzun konuşması, üslubu ve ses tonuyla rahatsızlığından artık bir eser kalmadığını gösterdi. Sadece sözle değil, haliyle de bitmek tükenmek bilmeyen dedikoduları tekzip etti.
Erdoğan'ın konuşması çetelerle, cuntalarla mücadelede bir gevşeme olmadığının ve olmayacağının mesajlarıyla doluydu. Bu açıdan çok önemliydi. Yeri değilken kapatma davasını hatırlatmasının bir sebebi vardı. "Gazete kupürleriyle bu parti kapatılmak istendi." dedi. Başbuğ'u tutuklamaya kadar götüren internet sitelerinin de hedefi buydu. Yargıtay Başsavcısı, dosyasını o sitelerin haberleriyle doldurdu.
Sözü Danıştay saldırısına getirdi sonra. "Danıştay saldırısının faturasını bize kesmek istediler." dedi. Saldırı, doğrudan AK Parti iktidarını hedef aldı. Ne tür organize bir iş olduğu daha sonra anlaşıldı. Kurumları kendi hedef ve amaçları, kör ideolojileri için kullananların en büyük zararı bu kurumlara verdiğini söyledi. Hangi kurumların bir kör ideoloji uğruna kullanıldığı açık değil mi?
Şu cümlelerin her birinin çok önemli mesajlar içerdiğini düşünüyorum: 'Bugün demokrasi, hukuk ve milli irade adına bir arınma süreci yaşıyoruz. Bizim meselemiz kişilerle değil, demokrasi karşıtı zihniyetle hesaplaşmaktır. Darbeci vesayetçi anlayışla hesaplaşmadan ileri demokrasiye ulaşabilme imkânı yoktur. Biz siyasi zeminde bu anlayışın yanlışlarını ortaya koyarken yargı da kendi açısından hesap soruyor. Çeteler, mafya, diktacılar, andıççılar eski Türkiye manzarasıdır. AK Parti'yi karalamaya yönelik girişimleri konu alan iddialar da demokrasimiz adına kesinlikle aydınlığa kavuşturulmalıdır.'
Bu sözlerin Başbuğ'un tutuklanmasından 5 gün sonra söylenmesi tesadüf olamaz herhalde. Erdoğan, AK Parti'nin nerede durduğunu net şekilde ortaya koydu.
zaman
Bu yazı 1,261 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
26 Eylül 2012
Balyoz duruşu
-
23 Eylül 2012
'Balyoz' yok sayılamaz
-
19 Eylül 2012
Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
-
5 Eylül 2012
İki görüşme...
-
29 Ağustos 2012
Çiçek'in çıkışı
-
1 Ağustos 2012
Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
-
29 Temmuz 2012
Rüya gibi
-
25 Temmuz 2012
Suriye nelere gebe?
-
18 Temmuz 2012
CHP değişir mi?
-
1 Temmuz 2012
Davutoğlu ile Suriye...
-
27 Haziran 2012
Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
-
20 Haziran 2012
Dağlıca yine dağladı
-
17 Haziran 2012
7+5 senaryoları
-
13 Haziran 2012
Kürtçe derste tarihî adım
-
8 Haziran 2012
İyimser hava
-
30 Mayıs 2012
'Hassas ve gerilimli iş'
-
23 Mayıs 2012
Meclis'te Erdoğan barışı
-
18 Mayıs 2012
Rota başkanlık sistemi
-
16 Mayıs 2012
Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
-
9 Mayıs 2012
28 Şubat'ın dalga boyu
Yorumlar
+ Yorum Ekle