Deniz Ülke Arıboğan
0 0 0000
Uludere'de neler oldu?
Uludere Türkiye'de terörle mücadele tarihi açısından bir dönüm noktası oldu. 35 gencimiz terörist zannedilerek bombalandı. Cesetlerinin traktörlerle, katır sırtlarında taşınan görüntüsü yürek dağlayıcıydı. Hayatlarını idame ettirebilmek adına yapabilecekleri tek iş olan devlet gözetiminde kaçakçılıkla uğraşıyorlardı. Kimisi üniversite sınavına hazırlanıyordu, kimisi çocuk yaşlarında eve ekmek götürme telaşındaydı. Toplu mezarlar kazıldı ve dualarla defnedildiler.
Olayın ikinci dehşet aşaması ise aslında o bölgenin insanı olan kaymakam Naif Yavuz'a karşı yapılan linç girişimiydi. Bir gün önce birlikte ağlayıp yas tuttuğu insanların yanına gittiğinde bu sefer organize bir ekiple karşılaştı. Uludere'nin gerçek insanları olmasa onu öldürmekten çekinmeyecek nefret dolu insanların arasında kaldı. Uludereliler ise kendi evlatlarının yasını unutup, kaymakamı koruma telaşına girdiler. Törelerinde evlerine gelen misafire böyle davranmak yoktu. Töresizlerin saldırısını onlara mal etmek isteyenlere karşı direndiler. Bu örgütlü grubu kimin tahrik ettiği konusunda türlü spekülasyonlar yapılıyor. Umarım bazılarının iddia ettiği gibi bu eylemin ardında BDP Vekili Hasip Kaplan yoktur. Böyle zamanlarda insanın ağzından çıkan sözün nereye gidebileceği, sonuçların ne kadar vahim olabileceği önceden kestirilebilir bir şey değil.
Uludere olayının bir de perde arkası var kuşkusuz. Birçok senaryo yazılıyor. Ne oldu? Nasıl oldu? Kimin suçu? Şimdi ne olur? Bu sorulardan bazıları. Alternatifleri özetle değerlendirelim.
1- Olay tamamen terörle mücadele şehvetinin yarattığı gafletin sonucu olabilir. Bölgeden geçecek bir terör grubunun bilgisi önceden gelmiştir. Bu noktada kaçakçı kafilesi ile terörist grubu ayırt etmek mümkün olamadığı için bariz bir hata oluşmuştur. Eksik istihbarat ve Feyman Hüseyin'i yakalayabilmenin heyecanı bu sonucu doğurmuştur. Dost ateşi (friendly fire) denilen, düşük yoğunluklu çatışmalarda zaman zaman görülebilen bir hatadır. Siyasi bir arka planı olmayabilir.
2- Olay PKK'nın Türk ordusuna kurduğu bir tuzak olabilir. Son dönemlerde giderek artan baskıyı engellemek amacıyla kasıtlı yanlış istihbarat verilmiş, asker masum insanlara doğru yönlendirilmiştir. Böylesi bir hata, askeri operasyonların durmasını bile sağlayabilecek kadar kamuoyu tepkisi çekecektir. Nitekim PKK'lıların kendi aralarındaki telsiz konuşmalarından da duydukları memnuniyet izlenebilmektedir.
3- Olay MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik bir süredir devam eden operasyonların bir uzantısı olabilir. Bu olayda MİT'in TSK'ya yanlış istihbarat verdiği iddia edilmektedir. Oslo görüşmelerinin basına sızdırılmasının ardından bu olay Fidan'ın üzerinde yeni bir baskı oluşturmaktadır. Zira Mehmet Baransu'nun Taraf'ta yazdığı şeyleri yalanlayan Başbakan Erdoğan'a da MİT tarafından hatalı bilgi verildiği ortaya çıkmaktadır. MİT'in içerisinden bir operasyon yapılmış olabilir.
4- İnsansız uçakların bilgi aktarım süreçlerine yabancı servisler dahil olabilmektedir. Olayın uluslararası boyutları vardır ve İsrail'in hem hükümetle hem de Hakan Fidan'la hesap kesme yöntemi budur. Yanlış istihbaratın kaynağı, yabancı servislerin yönlendirmesi olabilir.
5- Olayın uluslararası boyutunda Türkiye'yi de kendi halkını öldüren devlet olarak göstermek isteyenler olabilir. Uludere, Türkiye'nin bir süredir Esad yönetimine ve Arap baharının tetiklediği coğrafyalardaki diktatörlere yaptığı 'kendi halkına silah doğrultma' çağrılarının, politik olarak iflas ettiği bir noktadır. Devlet kendi halkını bombalamıştır, hatayla olsa da. Bu durumda bölgedeki tüm diktatörlükler ve özellikle Suriye, İran ve Bağdat yönetimi memnun olacaktır.
6- Uludere, PKK'ya yakın duran bir yer değildir. Ölenlerden bir kısmı gazi çocuğu, bir kısmı korucu ailesi mensuplarıdır. Kaçakçılıkla geçinen köyler kamuoyuna yansıtıldığı gibi PKK yanlısı değildir. Verilen yanlış istihbarat korucularla devletin arasını açmak adına düzenlenmiş bir kurgu olabilir. Bu PKK tarafından da, korucuların tasfiye edilmesi gerektiğine inanan devlet görevlileri tarafından da yapılmış olabilir.
Alternatifleri artırmak mümkün olabilir ama kabaca bu şekilde özetlemek mümkün. Hayatını kaybeden evlatlarımıza rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
akşam
Bu yazı 1,614 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
21 Eylül 2012
Düşünce ve ifade özgürlüğünden nefret söylemine
-
17 Eylül 2012
Ciddi bir temizlik harekatı yapılıyor
-
31 Ağustos 2012
Terörle mücadele meselesi!
-
29 Ağustos 2012
Neymiş bu sıfır sorun?
-
27 Ağustos 2012
Suriyeli mülteciler ve tampon bölge
-
17 Ağustos 2012
Hüseyin Aygün'ün kaçırılması konusu
-
13 Ağustos 2012
Türkiye'de iç siyasetin dönüşümü
-
3 Ağustos 2012
Dünya nereye gidiyor?
-
4 Temmuz 2012
Kürt sorunu mu?
-
8 Haziran 2012
Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesi
-
6 Haziran 2012
Suriye'de son tango!
-
2 Mayıs 2012
Yeni Ortadoğu'nun İsrail'i
-
20 Nisan 2012
Dış politikada ilkeler
-
28 Mart 2012
Nükleer Güvenlik Zirvesi ve Suriye
-
23 Mart 2012
Ekonomik kriz milliyetçiliği besleyecek mi?
-
21 Mart 2012
Afganistan ne için?
-
7 Mart 2012
Putin'in üçüncü dönemi
-
22 Şubat 2012
Xi Jinping Türkiye'de!
-
10 Şubat 2012
Devlet devletin kurdu mu?
-
8 Şubat 2012
Suriye sadece iç meselemiz mi?
Yorumlar
+ Yorum Ekle