En Sıcak Konular

Bilal Kemikli



Bilal Kemikli
0 0 0000

Zarafet, Takdir ve Umut



Çok değil, beş yıl kadar önceydi… Eyüpsultan Sempozyumları’ndan birinde, Yahya Kemal’in “Türklerin mezarlıklar şehri” diye nitelendirdiği  İstanbul’un o mûtena semtindeyiz. Oktay Aslanapa ve Semavi Eyice hocalarımızla öğle yemeğinde sohbet ediyoruz.  Bir de ilim yoluna yeni girmiş Ali İhsan…  Başka kimler vardı? Doğrusu şimdi hatırlamıyorum; ama oradaki sohbeti  hiç unutmadım.

Semavi Beyin sohbetini, Oktay Hocanın anekdotları taçlandırmış, bize güzel bir gün yaşatmıştı. O güzelliği, Semavi Bey kürsüye çıktığında daha da net hatırladım. 

Hoca başta Fransa olmak üzere bazı ülkelerin kendisine verdikleri nişanları ve ödülleri zikrettikten sonra, “Ben ülkem için ürettim, ama bir ödül bile lütfetmediler!” demişti ve sonra TTK üyeliğinden hiçbir gerekçe gösterilmeden iki defa ihracını zikretmişti.  O günlerde bir de gözünden ameliyat olmuş, hekim hatasıyla göremez olmuştu.

Şimdi devlet, zarafetle, nezaketle ve letafetle en üst düzeyde yıllardır ihmal ettiği Prof. Dr. Semavi Eyice’yi misafir ediyordu. Sayın Cumhurbaşkanımız, itinayla ve büyük bir dikkatle Hocanın elinden tutmuş, sahneden salona doğru teveccüh ediyor, alkışlar arasında yavaşça salona geçiriyorlardı… Bu ne muhteşem bir fotoğraftı; görmek lazımdı. Devlet, Semavi Hocanın nezdinde ilim adamına göstermesi gereken ihtimamı gösteriyordu.

Çankaya’da zarafet, takdir ve umut vardı. Hocadan başka Doğan Hızlan’ın ve Hasan Çelebi’nin zarif konuşmaları, Türkiye’nin zirvesini baştan sona kuşatmış, ayrım gayrım tükenmiş, adeta bir coşku hakim olmuştu… Hele Hasan Çelebi üstadımızın o mütevazi ve çelebi tavrı, o sanatkara mahsus mahviyetkar  ve nazenin edası, kadir bilirliği... Sanki talik hurufat mücessem bir kisveye bürünmüş, Hasan Çelebi diye görünmüştü.   

Gayet tabi gözlerimiz Sezai Beyi aradı; cismen orada yoktu, ama manen hep oradaydı. Sanki bütün bir salonu doldurmuş gibiydi. Kenan Işık’ın “Senin kalbinden sürgün oldum ilkin” sedasıyla şairin ruhu bütün konukların yüreklerine birer birer dokundu, “Bütün şiirlerde söylediğim sensin” dizesiyle hepimizi selamladı. Şairce bulunmak böyle bir şey olsa gerek! Şair, ruhuyla meclisi şenlendirmeliydi; şenlendirdi.

Cumhurbaşkanımızın konuşmasında, bendeniz eskilere gittim… Çok eskilere. Beytü’l-hikme’ye uğradım mesela, sonra Gazzalî’yle birlikte Nizâmiye medresesine ve oradan geçip Fatih’in İstanbul’unda yolculuk yaptım. Tayy-ı mekân ve tayy-ı zaman bu olsa gerek… Uğradığım her mekanda ve tarihte şunu gördüm: Devlet ilim ve sanat erbabının kadrini bilir, onları takdir eder, fikirlerine değer verir ve onlar için özgür ortamlar oluşturursa gelişiyor, büyüyor ve huzur mülkü haline geliyor. Zira ilim ve sanat gelişiyor; şehri aydınlatıyor. Ne var ki, işe şüpheyle bakan, takdir yerine hep tekdir etme niyetinde olan, fikir hürriyetini unutan ve korku salan devletlüler,  halkına da kendilerine de zulmediyorlar; gerileme ve çözülme böyle başlıyor. Huzur ve güven yok oluyor… Bütün bunları biz tarihimizde yaşadık ve yaşıyoruz. Cumhurbaşkanımızın nazik ve kucaklayıcı konuşması bendenizi olduğu gibi, pek çok katılımcıyı umutlandırıyor, bakışlarda tebessüm ve huzur hakim oluyor. Belki de en büyük ödül bu oluyor.

Velhasıl  şunu söylemek mümkündür: Çankaya’da zarafet, takdir ve umut vardı. Dilerim bu hep devam etsin…

Bu yazı 2,202 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Nisan 2016 Öğrencime Mektup
    • 5 Şubat 2016 Sahici Büyük Kimdir?
    • 24 Ocak 2016 Aşkın Yolcuğu'na Dair
    • 1 Ocak 2016 Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
    • 21 Aralık 2015 Eksik Gören Eksiktir
    • 10 Ağustos 2015 Çeşm-i Cihân'a Ağıt
    • 9 Temmuz 2015 Tevazu: İnsan toprağını işlemek
    • 28 Haziran 2015 Ses vermek?
    • 24 Haziran 2015 Bu kitap neden yazıldı?
    • 4 Haziran 2015 Muhalefeti mi seçeceğiz?
    • 10 Mayıs 2015 Ruhuma Sükünet Veren Şehir
    • 20 Nisan 2015 Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
    • 5 Nisan 2015 Bedhah tuzaklara karşı
    • 9 Mart 2015 Bu iyi bir zamandır
    • 12 Şubat 2015 Oğluma birkaç not
    • 27 Ocak 2015 Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
    • 19 Ocak 2015 Son hadiselere ve tartışmalara dair
    • 29 Ekim 2014 Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
    • 14 Ekim 2014 Camide buluşalım…
    • 9 Eylül 2014 Bir Gönül Köprüsü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,294 µs