Nasuhi Güngör
0 0 0000
Aydın Menderes’in ardından
Aydın Menderes...
Üniversiteyi bitirmek üzereydim tanıştığımızda. Ankara’nın seçkin kitabevlerinin daimi müşterisiydi. Ayaküstü başlayan sohbetlerimiz, geç saatlere kadar devam eden ufuk turlarına dönüştü kısa sürede.
Büyük Değişim Partisi kurulduğunda basın danışmanı olarak birlikte çalışmaya başladık. O dönem hemen tüm siyasi arayışların tartışmasız merkezinde yer alıyordu Aydın Menderes.
Bir genel başkan-danışman ilişkisinin çok ötesindeydi onunla yakınlığımız. Müthiş bir hafıza, inanılmaz bir entelektüel derinlik, hiç beklemediğiniz alanlarda şaşırtıcı bir birikim. Bitmek bilmeyen bir arayış, dur durak bilmeyen bir okuma iştahı ve tüm bunları paylaşmak için çırpınan bir adam.
Sürprizlerle doluydu, beklenmedik kararların adamıydı. Özel kalemde Türkiye siyasetinin kocaman adamları onunla görüşmek için beklerken, ‘Boşver bunları, hadi gidip Rumeli’de köfte yiyelim’ diyecek kadar afacan bir çocuk vardı içinde.
***
20’li yaşlarımın henüz başındaydım. Ama her kritik konuda fikrini sorup tartışacak kadar değer verdirdi çalışma arkadaşlarına. Merhum Turgut Özal’dan Fethullah Gülen Hoca’ya, Kemal Kaçar’dan Süleyman Demirel’e kadar pekçok özel görüşmesine alıp götürdü beni. Sonrasında o görüşmeleri, teklifleri uzun uzun tartıştık.
Şimdi vefatının ardından yazılanlara bakıp üzülmemek elde değil. Daha onunla bir kez olsun sohbet bile etmemiş birileri, babasının gölgesinde kalmakla ve siyaseten başarısız olmakla suçluyor. Hele kardeşlerinin hayatı üzerinden dile getirilen ezberler, gerçekten çon can yakıcı.
1990’dan vefatına kadar siyasi hayatının hemen tüm kritik kararlarında görüş alışverişinde bulundum Aydın Menderes’le. Doğru bulduğum kararlarının yanı sıra, onaylamadığım çıkışları, terciheri de oldu elbette.
Ama asıl itirazım tam da bu noktada. Bir insanı sadece siyasi kararları yahut siyaset üzerinden değerlendirmek acaba ne kadar doğru bir yaklaşım? Siyasetin dışında, düşünce hayatıyla, birikimiyle, yaşadıklarıyla konuşmak ve değerlendirmek gerekmez mi insanları?
Siyaseten hata yapmış, kurduğu parti başarısız olmuş, kimin umurunda. Siz hiç onunla Tanpınar konuştunuz mu? Itri üzerine sohbet ettiniz mi? Nurettin Topçu’yu ondan dinlediniz mi?
Kuşkusuz Adnan Menderes’in bu millet için değeri tartışılmaz ve Aydın Bey’in de babası üzerinden izzet ve itibar görmesi şaşıtıcı değil. Ama şu haksızlığı da yapmayalım. Aydın Menderes sadece babasının itibarından ibaret değildir; hatta birikim ve ufuk olarak onun çok ilerisinde bir değerdir.
Bunu görebilmek için, siyasetin kalıplarının dışına çıkıp öyle bakabilmek gerekiyor Aydın Bey’e.
Bir hakkı da teslim edelim. Aydın Menderes’e gerek yaşarken, gerekse vefatında başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere gösterilen vefa çok önemlidir. Gerek Başbakan’ın ziyaret ve aramalarından, gerekse benzeri görüşmelerden ne kadar mutlu olduğunun bizzat şahidiyim.
***
Aydın Menderes’in, kendi internet sitesinde (aydinmenderes.org) seçip yayınladığı çok güzel şiirler var. Ruhi’den seçtiği dizeler ne kadar anlamlı:
‘Hak ol ki Huda mertebeni eyleye ali
Tac-i ser-i alemdir o kim hak-i kademdir.’
(Toprak ol ki Allah mertebeni yükseltsin. Ayaklar altında toprak olan, alemin baş tacıdır.)
Bir dostu, bir ağabeyi, öğrenmeye ve öğretmeye olan arzusunu son ana kadar koruyan bir mektebi kaybettim. Hastayken okumak için aldığı kitapların, hastanedeki odasından taşınmasını görmek nasıl bir ızdıraptı, anlatmam çok zor.
Ruhu şad olsun. Menderes ailesinin dramı, kelimenin tam anlamıyla modern zamanların Kerbelası’dır. Rabbim onun ve muhterem ailesinin çektiklerini kimseye yaşatmasın.
star
Bu yazı 1,654 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Nisan 2013
Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
-
27 Eylül 2012
Ordu neden değişmek zorunda
-
21 Eylül 2012
Eylül ayının kara listesi
-
14 Eylül 2012
Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
-
13 Eylül 2012
Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
-
3 Eylül 2012
Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
-
30 Ağustos 2012
Ankara-Paris rekabeti
-
24 Ağustos 2012
İstihbarat zaafı var mı?
-
23 Ağustos 2012
BDP niçin çıldırdı?
-
17 Ağustos 2012
Fırsat treni telaşı
-
16 Ağustos 2012
Yola nasıl devam edeceğiz?
-
10 Ağustos 2012
‘Gergin Barış’ın sonu mu?
-
6 Ağustos 2012
PKK’nın intiharı
-
27 Temmuz 2012
Henüz vakit varken
-
20 Temmuz 2012
Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
-
19 Temmuz 2012
Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
-
28 Haziran 2012
Türkiye itibar mı kaybediyor?
-
22 Haziran 2012
Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
-
21 Haziran 2012
Müzakere akıldır, güçtür
-
14 Haziran 2012
Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi
Yorumlar
+ Yorum Ekle