Mahir Kaynak
0 0 0000
Kim seçilecek?
Cumhurbaşkanının kim olabileceği tartışılıyor. Ancak bunun siyasi sonuçlarının ne olacağı ve bu sonuçlara ulaşmak isteyen güçler üzerinde durulmuyor. Önümüzdeki dönemde nasıl bir ülke olmamız gerekiyor ve bunu hangi figürün gerçekleştirmesinin daha kolay ve uygun olacağı düşünülüyor. Bu sözlerim cumhurbaşkanının kim olacağı değil başbakanın kim olacağı anlamına geliyor. Çünkü cumhurbaşkanının kim olacağı aynı zamanda yeni başbakanın kim olacağını gündeme getiriyor ve bu sorunun cevabı daha önemli görünüyor. Eğer Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olursa yeni bir başbakan bulmamız gerekiyor. Herkes mevcut politikacılar içinden seçim yapıyor ve yeni seçimle birlikte AK Parti kadrolarında hem üç defadan fazla seçilememek kuralı nedeniyle hem de değişim ihtiyacı nedeniyle büyük yenilik beklenirken yeni gelenlerin bütün hesapların dışında tutulması anlamsızdır.
***
Bu durumda önce yeni dönemin siyasi beklentisini tahmin edelim ve bu ihtiyaca kimlerin cevap vereceğini arayalım. AK Parti ilk yıllarda dünyada egemen olan globalleşme senaryolarına uygun bir politika izledi. Bu nedenle sıcak para girişi hızlandı ve önemli bir cari açıkla karşılaşıldı. Bunların ileride sorun yaratabileceği düşünülmeden büyümeye katkısı nedeniyle olumlu sayıldı. Diğer Batılı ülkelerde de sırf tüketimi artırdığı ve yapay bir refah yarattığı için aynı yol izlendi.
Bu gelişme sadece ekonomik değildi ve dünyada sermayenin egemen olacağı bir düzen kurulmak isteniyordu. Ancak ulus devlet yapıları buna karşı çıktılar ve sermayenin egemenliğini sona erdirmek için yaşadığımız ekonomik krizi tetiklediler. Artık devletin önemi azalıp onun yerine sermayenin geçmesi sona eriyordu ve ABD’de askeri bir devletin oluştuğu bile söylenmeye başlamıştı. Türkiye yeni gelişmeye uydu ve ekonomik politikasını değiştirdi. Sıcak paraya ve cari açığa karşı önlemler almaya başladı. Ancak eğer siyasi bir güç desteklemese Türkiye’ye sermaye girişi durur ve Avrupa’dakine benzer sorunlarla karşılaşırdık. Yani ekonomi ile siyaseti birbirinden ayrı düşünmek yanlıştır. Uygun politikalar ekonomik sıkıntılara engel olabilir ya da hafifletir. Ortadoğu’da petrol gelirlerinin oluşturduğu sermayenin ülkemize yönelmesi sadece ekonomik sebeplere bağlanamaz.
Recep Tayyip Erdoğan’ın izlediği dış politika şartlara uygundur. Geçmişte globalleşmenin bir parçası olarak AB’yi siyasal ve ekonomik hedef olarak seçmiştik. Bugün bunun gerçekleşmeyeceğini herkes görüyor ve Türkiye Avrupa’dan bağımsız olarak bölgesel bir güç olmaya çalışıyor. Yeni yöneticilerimiz bu politikaya uygun olacaktır. Bu durumda kimin cumhurbaşkanı olacağı değil kimin başbakan olacağı önemlidir. Muhalefet Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına karşı çıkacak ve onu siyaset dışına çıkarmaya uğraşacaktır. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına getirilmesi bu amaca ulaşmak içindir. Yapılan bütün eleştiriler uygulanan siyasetlere değil kişiye yöneliktir. MHP ve BDP’nin Erdoğan karşıtı cephede yer alması beklenir.
Seçimlerde AK Parti’nin bölünmesi amaçlanacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefet aday göstermeyebilir bu durumda iki adayın da AK Partili olmasına katkı yapacaklar ve Erdoğan’ın karşısında kim olursa olsun tabanın o adaya oy vermesine çalışacaklardır.
star
Bu yazı 1,231 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
5 Ağustos 2012
Yeni değil
-
1 Temmuz 2012
Dünden bugüne
-
13 Mayıs 2012
Yönlendirme
-
14 Nisan 2012
28 Şubat
-
8 Nisan 2012
Dış güçlerin rolü
-
25 Mart 2012
Kürt sorunu
-
11 Mart 2012
İstihbarat operasyonu
-
4 Mart 2012
Zayıf yanımız
-
19 Şubat 2012
Ekonomik kriz
-
12 Şubat 2012
Suriye’de neler oluyor?
-
29 Ocak 2012
Görüntü ve gerçek
-
1 Ocak 2012
Siyaset ne işe yarar?
-
25 Aralık 2011
Kim seçilecek?
-
23 Ekim 2011
Ekonominin geleceği
-
16 Ekim 2011
Ülkenin gücü
-
17 Temmuz 2011
Karşı tarafın rolü
-
10 Temmuz 2011
Yeni Osmanlıcılık
-
25 Haziran 2011
Bakış açısı
-
19 Haziran 2011
Değişen muhalefet
-
11 Haziran 2011
Darbeyle hesaplaşmak
Yorumlar
+ Yorum Ekle