Deniz Ülke Arıboğan
0 0 0000
Irak'ta Sünni-Şii gerginliği!
Arap Baharı'nın tetiklediği istikrarsızlık dalgasında Ortadoğu coğrafyasının önündeki en ciddi risk, büyük çaplı bir Sünni-Şii çatışması. Bu potansiyel, hem mikro ölçekte yani devletlerin kendi sınırları dahilinde hem de makro çerçevede uluslararası bir yayılma ihtimalini taşıyor. Her gün bölgeden mezhep temelli terör haberleri geliyor, silahlanma yarışı hız kazanıyor ve devlet adamları yeni bir satranç oyununun taşlarını diziyor.
En son Irak'ta meydan gelen ve 16 ayrı yerde gerçekleşen koordineli Sünni saldırılarının sonucunda hayatını kaybeden insan sayısı 70'in üzerinde. Ağustostan bu yana meydana gelen en büyük saldırı bu. Ve üstelik Irak'ın Şi i Başbakanı Maliki ile Kuzey Irak bölgesine sığınan Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi'nin arasındaki gerginlik de hızla tırmanıyor. Durumu kısaca analiz edelim.
1- ABD askerlerinin bölgeden çekilmesiyle birlikte işgalden bu yana baskı altında tutulan mezhepsel kimlikler ve gerginlikler su yüzüne çıkmaya başladı. Bağdat yönetiminin Şii karakteri giderek daha baskın hale gelirken, Suriye'den Irak'a ve İran'a doğru yayılan bir saflaşma görüntüsü oluştu. Şii ittifakı tarafından desteklenen Maliki'nin Haşimi'ye karşı tavrının ardında kendisine karşı kasım ayında girişilen suikast girişimi var gibi görünse de, temelde fitili ateşleyen sebebin bölgesel ve global siyasi dengeler olduğu söylenebilir. Sorun şudur; Ortadoğu İran'ın liderliğinde gelişen İsrail ve ABD karşıtı bir İslam coğrafyası olarak mı şekillenecektir yoksa İran'ın gücünün kısmen de olsa bertaraf edildiği birkaç merkezli bir Ortadoğu'dan mı söz edilecektir? Çatışma bugün Irak, dün Suriye, öbür gün Bahreyn menşeli gibi görünse de büyük oyun İran üzerinde oynanmaktadır. Irak ve Suriye toprakları, İran'ın Akdeniz'e açılımını sağlayan jeopolitik hattır. Batı'nın kırmak istediği, İran'ın ise sağlamlaştırmayı amaçladığı coğrafi yol budur.
2-ABD askerinin çekilmesinin ardından kanlı çatışmaların Kuzey Irak'a doğru yayılması ve Kürt bölgesi ile Araplar arasında bir gerilim doğması beklenirken, mezhepsel çatışma ortamına gidiş, Kürtleri de farklı bir vasıfla sorunun içine çekmiştir. Kürtler etnik değil, mezhepsel varlıklarıyla bu sorunun parçasıdırlar. Nitekim Haşimi'nin Kürdistan özerk bölgesine sığınması ve Barzani'nin de onu korumaya alması yeni bir pozisyon alışın görüntüsüdür. Kuzey Irak bölgesi Irak merkezden gelebilecek bir askeri müdahaleye açık olduğu kadar, İran'ın ilerleyişine de açık görünmektedir. Kürdistan bölgesi Suriye, İran ve Şii Arapların arasında sıkışmıştır. Çatışma Türkiye'nin kapısına dayanmak üzeredir ve Suriye meselesinden çok daha ciddi tehlike sinyalleri gelmektedir.
3-ABD'nin bölgeye girişi kadar çıkışı da bölge insanlarının hayatını mahvetmeye yetmiş görünüyor. Sorumsuzca bir müdahaleyle on binlerce insanın canına mal olan bu karardan, ''ben evime gidiyorum'' diyerek dönen ve milyonlarca insanı potansiyel bir kan denizinin ortasında bırakan sorumsuz siyasetlere ne demek lazım bilemiyorum. Lakin önümüzdeki dönemde Türkiye'yi çok zor günlerin beklediğine şüphe yok. İp üzerinde bir siyaset satrancı oynanacak. Türkiye ekonomisi büyüyen, gelişime açık ve istikrarlı bir ülke, lakin küçücük hatalar, tüm bu olumlu tabloları yerle bir edebilir. Önümüzdeki dönemde, şimdilerde alınan sert önlemlere rağmen, Türkiye'nin iç sorunu olarak şekillenen boyutunda Kürt meselesi bakımından olumlu bir değişim olacağını öngörebiliriz. Kürtler Türkiye ile çatışmayı göze alacak bir durumda değiller. Aynı biçimde Türkiye de Kürtleri kendi kaderine terk edemez. Bölge coğrafyasında farklı ülke sınırları içerisinde yayılmış durumda bulunan Kürtler için en önemli müttefik Türkiye. Bu bakımdan ülke içerisinde yürüttüğümüz kısır ve basit tartışmaları bir kenara bırakıp dış dünyadaki gelişmelere konsantre olsak iyi olacak. Türk dış politikası açısından bundan sonra başarının birincil kriteri 'Sünni-Şii eksenli bir çatışmadan kaçınabilmek' olacak. Kürtlerin de bu çatışmanın dışına çekilmesiyle riskin hafiflemesi mümkün. Eğer taraflar bu yolda devam ederse işin sonu İran- Arap eksenli olarak şekillenecek bir savaşa gider. Umarım taraflar bu yolda gitmek yerine rota değiştirmeyi tercih ederler.
akşam
Bu yazı 1,573 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
21 Eylül 2012
Düşünce ve ifade özgürlüğünden nefret söylemine
-
17 Eylül 2012
Ciddi bir temizlik harekatı yapılıyor
-
31 Ağustos 2012
Terörle mücadele meselesi!
-
29 Ağustos 2012
Neymiş bu sıfır sorun?
-
27 Ağustos 2012
Suriyeli mülteciler ve tampon bölge
-
17 Ağustos 2012
Hüseyin Aygün'ün kaçırılması konusu
-
13 Ağustos 2012
Türkiye'de iç siyasetin dönüşümü
-
3 Ağustos 2012
Dünya nereye gidiyor?
-
4 Temmuz 2012
Kürt sorunu mu?
-
8 Haziran 2012
Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesi
-
6 Haziran 2012
Suriye'de son tango!
-
2 Mayıs 2012
Yeni Ortadoğu'nun İsrail'i
-
20 Nisan 2012
Dış politikada ilkeler
-
28 Mart 2012
Nükleer Güvenlik Zirvesi ve Suriye
-
23 Mart 2012
Ekonomik kriz milliyetçiliği besleyecek mi?
-
21 Mart 2012
Afganistan ne için?
-
7 Mart 2012
Putin'in üçüncü dönemi
-
22 Şubat 2012
Xi Jinping Türkiye'de!
-
10 Şubat 2012
Devlet devletin kurdu mu?
-
8 Şubat 2012
Suriye sadece iç meselemiz mi?
Yorumlar
+ Yorum Ekle