Nasuhi Güngör
0 0 0000
Yeniden Erdoğan, yeniden gelecek
Üç gündür ateşler içinde yatmak beni nasıl etkiledi bilemiyorum. Dilerseniz Türkiye’de ve bölgemizde yaşananları başlıklar halinde sıraladıktan sonra buna siz karar verin.
Bir: Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçirdiği ameliyat sonrasında bir anda alevlenen tartışmaların, ne denli içi boş olduğunu hep birlikte görmüş olduk. Erdoğan’ı sadece statüko karşısında duruş gösteren cesur lider olarak görüp, artık köşesine çekilmeye davet edenler, onun ‘inşa edici’ özelliğini ihmal etmiş görünüyorlar. Ustalık dönemini emeklilikle karıştırmak akıllara ziyan.
İki: Gerek Erdoğan’ın rahatsızlığı üzerinden, gerekse siyaseten başlayan tartışmaların, ahlaken de, ülke açısından da yanlış olduğunu cesaretle ortaya koyan lider Devlet Bahçeli olmuştur. Siyasetin basit bir iktidar kavgasından ibaret olmadığını ortaya koyan çıkışlarıyla Bahçeli, anlamlı mesajlar vermiştir.
Üç: AK Parti ve MHP arasında başlayan yakınlaşma tesadüfi değildir, aksine yakın gelecekle ilgili önemli sinyaller vermektedir. 12 Haziran seçimlerinde % 50’yi yakalayan Tayyip Erdoğan, kritik bir eşikte MHP oylarının ne anlama geldiğini çok iyi analiz etmiştir. Bu oy desteğinden ibaret bir yakınlaşma da değildir.
Dört: Şike yasası örneğinde olduğu gibi, Erdoğan’ın liderliğini test edercesine bir bardak suda fırtına koparanlar için sakinleşip yeni anayasa sürecine katkı sağlama zamanıdır. 12 Eylül 2010 referandumu bu anlamda güzel bir başlangıçtı, devamı neden olmasın.
Beş: Türkiye’nin etrafında gelişen bazı ittifaklar, yakın gelecekte sıkıntılı bir döneme işaret etmektedir. Tahran-Şam eksenindeki ittifakın, ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle birlikte Bağdat’a uzanması, Ankara’nın bölge üzerindeki hesaplarını ciddi sıkıntılara sokacak bir seyirde
ilerlemektedir.
Altı: Tahran-Şam-Bağdat ittifakına Beyrut’u da eklemek mümkün. Ancak bundan daha dikkat çekici olan Londra’nın gözdesi Ürdün’ün Suriye konusunda hızla kenara çekilmesi ve ‘Beni bu işten azad edin’ mesajı vermesidir. Sahi, Kraliçemiz bölgedeki değişim rüzgarı hakkında ne düşünmektedir? Ürdün-Suud-Katar ve bilimum gözdelerini daha ne kadar eman altında tutabilecektir?
Yedi: Türkiye’nin bölgesel anlamdaki dönüştürücü gücünün farkında olanlar, bu gücü askeri anlamda istedikleri gibi sahaya süremeyeceklerini bir kez daha görmüş bulunuyorlar. Bu toprakların sağduyusu, tıpkı 1 Mart 2003’te olduğu gibi, karanlık hesaplara geçit vermeyecek kadar derin ve sağlamdır.
Sekiz: Uluslararası sistemin İran’la olan hesaplaşması, her geçen gün daha karmaşık bir hal almaktadır. Türkiye şu ana kadar izlediği sağduyu politikayı zorlansa da devam ettirmek zorundadır. Ne Tahran’dan gelen tehditkar mesajlara boyun eğmeli, ne de birilerinin bu ülke üzerindeki hesaplarının bir parçası olmalıdır.
Dokuz: Rusya’daki seçimler üzerinden başlatılmak istenen tartışma ve ayrışmalar beklendiğinin aksine bu ülkeye ve onun parantezindeki güçlere ‘demokrasi ihracı’na mı, yoksa çok daha ciddi kenetlenmelere mi yol açar dikkatle izlemek gerekiyor.
On: Bu büyük dinamizmin tam ortasında, tarihsel anlamda pek çok dengenin ve aynı zamanda çatışmanın kavşağı olan bir ülkenin, yani Türkiye’nin yapabileceği elbette önemli hamleler var. Ancak bunu yapabilmesi ve deyim yerindeyse vites yükseltebilmesi için, uzun süredir devam eden ve hepsi de hayati önemdeki hesaplaşmaların, yavaş yavaş yeni ‘devlet aklı’yla sonuca erdirilmesi zorunludur.
star
Bu yazı 1,383 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Nisan 2013
Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
-
27 Eylül 2012
Ordu neden değişmek zorunda
-
21 Eylül 2012
Eylül ayının kara listesi
-
14 Eylül 2012
Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
-
13 Eylül 2012
Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
-
3 Eylül 2012
Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
-
30 Ağustos 2012
Ankara-Paris rekabeti
-
24 Ağustos 2012
İstihbarat zaafı var mı?
-
23 Ağustos 2012
BDP niçin çıldırdı?
-
17 Ağustos 2012
Fırsat treni telaşı
-
16 Ağustos 2012
Yola nasıl devam edeceğiz?
-
10 Ağustos 2012
‘Gergin Barış’ın sonu mu?
-
6 Ağustos 2012
PKK’nın intiharı
-
27 Temmuz 2012
Henüz vakit varken
-
20 Temmuz 2012
Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
-
19 Temmuz 2012
Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
-
28 Haziran 2012
Türkiye itibar mı kaybediyor?
-
22 Haziran 2012
Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
-
21 Haziran 2012
Müzakere akıldır, güçtür
-
14 Haziran 2012
Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi
Yorumlar
+ Yorum Ekle