Ardan Zentürk
0 0 0000
İsrail’in Türkiye’ye ihtiyacı var
GAZİANTEP
Arap Dünyası’nın peş peşe ayaklanma ve değişimler yaşadığı bir dönemde, “Arap olmayan” üç Batı Asya (Artık, Ortadoğu coğrafi tanımından uzaklaşmakta yarar var. İlk kez 1902’de kullanılan bu tanımlama, bölgeye Avrupa başkentlerinden bakışın tipik bir örneği ve sömürgeci zihniyetin uzantısı olarak değerlendiriliyor) ülkesi Türkiye, İran ve İsrail’in adlarının bu kadar öne çıkması ilginç...
Arap devletlerinin, ayakta kalabilmek için dış desteğe ihtiyaç duyan, kendi halkları nezdinde meşruiyet sahibi olamayan totaliter yönetimlerin kontrolü altında olduğu sırada bu üç devlet bölgenin kaderini belirleyecek rahatlığa sahipti.
Türkiye, Soğuk Savaş yıllarında genel olarak “bölgeden uzak durma gayreti” içindeyken, son yıllarda “bölgenin tek Avrupalı üyesi” olarak demokrasi, ekonomik ve kültürel güce dayalı barışçı yapısıyla etkin politika sahibi oldu. “Radikal” yönetimlerin kontrolü altındaki İran ve İsrail ise, güç mücadelelerini “savaş yanlısı şahinlerin” gölgesinde yapmayı tercih ettiler.
İsrail’in güvenliği sorunu
Abant Platformu’nun 25. Toplantısının yapıldığı Gaziantep’te kürsüye çıkan İsrailli Osmanlı ve cumhuriyet dönemi Türk tarihi uzmanı Ehud R. Toledano’nun söylediklerinden anladığımız, bu ülkede önemli bir “Türkiye rahatsızlığı”nın varlığını sürdürdüğü yönünde... İsrailli tarihçi, Türkiye’nin Arap Baharı’na hazırlıksız yakalandığında ısrarlı... Toledano, Türk politikasının hızla değişmesine ve yönetimlerin değil, halkın yanında yer alan bir görüntü sergilemesini ise “pragmatik” kelimesiyle tanımlamaya çalıştı.
Oysa gerçek, Arap ülkeleriyle “ikili politika” yürüten, yani, bir yönüyle mevcut yönetimleri ile ilişkileri yumuşak zeminde yürütmeye çalışırken, diğer yanda sokaktaki Arap insanına yakın ve onun geleceğe dönük taleplerini destekleyen bir Türkiye’nin varlığıydı. Kaddafi Türkiye’yi dinlese sağdı, Esad ise ülkesini bu hale getirmemişti...
Fas, Tunus ve Mısır’da yapılan seçimlerde, Türkiye’nin iktidar partisine yakın siyasi zeminler ve hedefler taşıyan partilerin halktan en çok oyu almaları bir tesadüf olarak değerlendirilebilir mi?
Türkiye tetikledi
Prof. Dr. Tayyar Arı’nın, “2008 yılında yaşanılan İsrail’in Gazze saldırısı bölge açısından dönüm noktasıdır. Arap halkı, saldırıya karşı çıkan bir Türkiye ve gelişmeleri izlemekle yetinen kendi diktatörlerini gördü. Yani, Araplar, kendi yöneticilerinin zaafını Türkiye’nin haklı çıkışıyla gördüler. Arap Birliği’nin Gazze için toplanamadığı bir sırada Türkiye’nin ön alması her şeyi değiştirdi” sözleri aslında, “Türkiye Arap Baharı’na hazırlıksız yakalandı” iddiasına net bir yanıt niteliğinde...
Prof. Arı’nın şu analizine katılıyorum: “İsrail yalnızlaşıyor ve izlediği politikalar ile Amerika’yı bölgede çok zor duruma sürüklüyor. Oysa Amerika bölgede kalıcı ve etkin olmak istiyor ama İsrail ittifakı onu Arap ülkeleri nezdinde yalnız kılıyor. Eğer, İsrail güvenlik arıyorsa, bölgenin yeni paradigmasına uygun politikalara yönelmelidir.”
Türkiye’nin aslında Arap Baharı’nı tetikleyen, bu yolla da İran ile İsrail’in bölge politikalarında deprem yaratan unsur olduğunu Mısır’ın Zegazik Üniversitesi’nden Hoda Derwish’in şu sözlerinden anladık: “Türkiye, başlangıçtan bugüne Mısır halkının demokrasi ve özgürlük özleminin yanında yer aldı. Mısır halkı bu tutumu takdirle karşılıyor ve bir halkın iki milleti olduğumuzu asla unutmayacaktır...”
İsrail ne yapacak?
İsrail’i yöneten “şahinlerin” bir süre daha Türkiye ile uzlaşma arayışında olmayacakları belli, ama, tarihin ‘tik-tak’ları kendini hissettiriyor. Abant Platform’ • toplantısı bizlere Batı Asya’nın “gerçek anlamıyla değişmekte olduğunu” ve bu değişimden en zararlı çıkacak ülkelerin başında İsrail’in geldiğini gösterdi. “Demokratik Arap yönetimleri”nin İsrail’in güvenliği endişesi olmayacak ve bütün dünya ile eşitlikçi ilişki kuracaklar.
Bu noktada İsrail, çevresindeki yeni demokrasiler ile sağlıklı ilişki kurmak istediğinde önce Türkiye ile barışması gerektiğini çok iyi biliyor.
Bu bir zorunluluk.
star
Bu yazı 1,464 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Eylül 2012
Bir garip Türkiye portresi
-
27 Ağustos 2012
Ortadoğu’ya hoş bulduk!
-
26 Temmuz 2012
Rusya-Suriye-Almanya Kimyasal silah
-
23 Temmuz 2012
AB’nin ''gerçek'' yolu...
-
7 Haziran 2012
Clinton ile buluşma ve terör
-
30 Nisan 2012
Öldürülecekler listesi...
-
5 Nisan 2012
Sürgündeki milletin acısı
-
29 Mart 2012
Suriye-Lübnan: Her şey yeni başlıyor...
-
26 Mart 2012
İran katliama katıldı!..
-
19 Mart 2012
Türkler Arap öldüremez!..
-
12 Mart 2012
Yarı-başkanlık sistemine doğru...
-
1 Mart 2012
Esas mesaj ‘diaspora’ya
-
30 Ocak 2012
SURİYE: Savaş yeni başlıyor...
-
23 Ocak 2012
Sarkozy’nin işi bitti...
-
5 Ocak 2012
İran’la dans
-
29 Aralık 2011
2012: Savaş yılı
-
8 Aralık 2011
İsrail’in Türkiye’ye ihtiyacı var
-
5 Aralık 2011
Araplar ‘Türk modeli’ne soğuk!..
-
28 Kasım 2011
‘Felaket senaryosunu önlemeye çalışıyoruz...’
-
17 Kasım 2011
SURİYE: Yüksek risk!..
Yorumlar
+ Yorum Ekle