Mümtaz'er Türköne
0 0 0000
Geleceği bilmek
Şans oyunlarında büyük ikramiye çıkacak rakamı bilmek, olacakları öngörebilmenin değeri hakkında fikir veriyor. Geleceği bilmek veya öngörebilmek büyük bir güçtür. Borsa simsarları, finans uzmanları, yatırımcılar havayı koklayıp doğru tahminlerde bulunmaya çalışır; siyasetçiler de. Doğru öngörüde bulunan ve eşeğini doğru kazığa bağlayan kazanır.
Falcıların, medyumların bu kadar popüler olmasının sebebi budur. Ancak geleceği Allah'tan başka kimse bilemez. 'Beş vakitte size parti genel başkan yardımcılığı görünüyor...' sözü, politikacının kısmetini açmaz; ama o kadar telaşın-koşuşturmacanın arasında belki de kendisini mutlu etmesine katkıda bulunur. Gelecek bilinemez; ama inşa edilir. Gelecek bizim kararlarımız ve eylemlerimizle şekillenir. Tarihi yapan biziz, falcılar değil.
Birinci adım: Türkiye, dokuz yıldır nispeten istikrarlı bir siyasî iktidarın nimetlerini yaşıyor. İstikrar, belirsizliği ortadan kaldırdı. Hayat, öngörülebilir oldu ve riskler azaldı. Gelecek endişesi azalınca topluma, ekonomiye ve ülkeye güven yerleşti. Sonuç: Özgüveni yüksek ve zenginleşmiş bir toplum. Geleceğe yönelik sahip olduğumuz umutların tamamı istikrarın ve istikrara bağlı güvenin devamına bağlı. Demokrasi işlediğine ve tarihi halk olarak biz yaptığımıza göre, istikrar ve güven talebini ısrarla sürdüreceğiz. Yeni kazanılmış ve kaybedilmesine kimsenin rıza gösteremeyeceği bu nimet, siyasetin de kazandıran vasfı olacak. İstikrarı sürdürenler veya bu istikrara rakip daha güçlü bir istikrar alternatifi olanlar kazanacak.
Yatırımcıların, politikacıların ve çocuklarının yaşayacağı geleceği öngörmeye çalışanların bir pusula gibi takip etmesi gereken değer işte bu. Köklü bir değişim ve dönüşüm eğilimi mi; yoksa elimizdekileri istikrar içinde koruyup daha da çoğaltma arzusu mu? Devrim yapacak liderler ve ideolojiler mi; yoksa var olanı koruyup geliştirecek muhafazakâr politikacılar mı?
İkinci adım: Türkiye'nin geleceği istikrarın korunmasına bağlı olduğuna göre geleceğin politikası merkeze yönelecek. Radikallik geçer akçe olmayacak. Macera arayışları, aşırılıklar prim yapmayacak. Bugün CHP'ye 'sağcılaşma' ithamının arkasında bu beklentiler var. Kürt sorununu çözecek ve PKK'yı marjinalleştirecek dinamik de bu. Kürtler bugün ve gelecekte istikrarın nimetlerinden daha fazla yararlanmak için silahlı çözüm arayanları yalnızlaştırıyorlar.
Üçüncü adım: Derleyen-toparlayan, bütünleştiren ve muhafaza eden kazanacak. Parçalayan, ayrıştıran ve dağıtan kaybedecek. '2014'te cumhurbaşkanlığı seçiminde ne olacak? 2023'te iktidara kim gelecek?' sorularının cevabını işte bu üç adımda, aşamalı olarak vermek gerekir. Politikada havayı koklayıp vaziyet almaya çalışanlar, her dem iktidara yakın olmak isteyenler de bu sırayı izlemeli.
Geleceği inşa etmek, bu öngörüyü yaptıktan sonra başlıyor. Eğer istikrarın kazandıran akçe olacağını öngörüyorsanız, serbest piyasada ve demokratik rekabette kazanmak isteyenler istikrara yönelecekler. Böylece istikrarın devamını sağlayan aktörlere dönüşecekler. Onların da istikrarın sürdürülmesinde payı olacak. Öngördüğünüz gelecek, bu yolla gerçekleşecek.
Türkiye çoğulcu demokratik düzen içinde 1946'dan bu yana uzun soluklu iktidar dönemlerine sahne oldu. Birincisi 1950-60 arası; ikincisi 1965-71 arası ve üçüncüsü 1983-91 arası. Bu üç dönemin her birinin farklı özellikleri var. İlk ikisi askerî darbelerle sona erdi. Üçüncüsünü gecikmeli bir darbe izledi. İlk defa dokuz yıla uzanan sağlam bir istikrar dönemini sürdürüyoruz. 2015 yılına kadar devamı garanti altında. İstikrarın garanti altına alınması, darbe ihtimalinin Silivri'de toprağa gömülmesi ile oldu. Türkiye bu uzun dönemde çok şey kazandı ve kazanmaya da devam ediyor.
Gelecek senaryolarının altın anahtarı istikrar beklentisi. Türkiye'nin istikrarı sürdürmeye ekmek ve su kadar ihtiyacı var. Madem ihtiyacı var, o zaman bizi istikrarın sürdüğü bir gelecek bekliyor. Çünkü geleceği, istikrar isteyenler inşa ediyor.
zaman
Bu yazı 1,275 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2012
Bu sefer çözülecek mi?
-
16 Eylül 2012
Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
-
14 Eylül 2012
Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
-
13 Eylül 2012
CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
-
9 Eylül 2012
Merkez Sağ'ın son noktası
-
7 Eylül 2012
Başbakan sertleşmekte haklı mı?
-
28 Ağustos 2012
Hükümet haklı çıktı
-
26 Ağustos 2012
Kawa ve Ergenekon
-
24 Ağustos 2012
Terör sorunu ayrışıyor
-
17 Ağustos 2012
Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
-
16 Ağustos 2012
'Paralel devlet'in iflası
-
12 Ağustos 2012
Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
-
10 Ağustos 2012
Yangını kim söndürecek?
-
5 Ağustos 2012
Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
-
22 Temmuz 2012
Davutoğlu haklı çıkarsa?
-
17 Temmuz 2012
'Hücre yenilenmesi'
-
29 Haziran 2012
ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
-
24 Haziran 2012
Türkiye savaşa girer mi?
-
21 Haziran 2012
Teröre teslim olmak
-
19 Haziran 2012
Çözüme yakın mıyız?
Yorumlar
+ Yorum Ekle