Yasin Doğan
0 0 0000
Lider olmak da zor, çok sevilmek de...
Liderlik için 'güç' ve 'aklın' birleşimi denir. Oysa büyük liderlikte güç ve akıl yanında 'ahlak' da vardır. Ahlakiliği arka plana atan liderlerin 'güç'le neler yaptıklarına veya 'akıl'la nasıl çıkar odaklı hareket ettiklerine hep şahit olduk. Ahlaki kaygılar taşıyan liderler sadece 'başarı'ya değil, doğru olana yönelmektedirler. 'Dönüştürücü güç' olarak görülen liderlik, kendi değişimini de sağlayabildiği oranda neticeye varabilir. Bugün Türkiye'nin dünyaya kazandırdığı değerlerden birisi, ahlaki zeminde varolan etkili ve dönüştürücü liderlik profilidir. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın liderlik performansı, sadece ülkemizi değil, bölgemizi etkileyen bir faktöre dönüşmüştür.
Erdoğan'ın ameliyatıyla ilgili yorumlara bakıldığında AK Partili olmayan kesimlerin de üzüntü ve kaygı duyduğunu gördük. Gerçekten de Erdoğan'ın liderliği, AK Partili olmayan toplum kesimlerince de önemsenmekte ve teyid edilmektedir. Nitekim kamuoyu araştırmalarında diğer siyasi profillerin liderlik puanının düşük kaldığı görülmektedir.
Bir partiyi başarılı bulmak, birinci olacağını tahmin etmek ile o partiye oy vermek arasında her zaman fark vardır. Kamuoyu araştırmaları genelde bu farklılığı ortaya koyar. AK Parti hükümetini başarılı bulanların oranı çoğu zaman AK Parti'ye oy verenlerin oranından fazladır. Hangi parti seçimi kazanır sorusuna verilen cevaplarda da AK Parti yüzdesi, AK Parti'nin oyundan her zaman yüksek çıkar. Çünkü insanlar başarılı gördükleri halde farklı sebeplerle oy verebilirler veya seçimi kazanacak partiyi doğru tahmin ederler ama kazanmayacak partiye oy verebilirler. Örneğin CHP'lilerin önemli kısmı seçim öncesi anketlerinde AK Parti'nin birinci olacağını söylerler, hatta bazıları hükümeti başarılı olarak da nitelendirebilir, ama yine de gidip CHP'ye oy verirler. Bunun rasyonel olan veya olmayan bir çok gerekçesi sayılabilir.
Malum olan bu bilgileri tekrar etmemin sebebi şudur: Tüm kamuoyu araştırmalarında Türkiye'nin en büyük, en başarılı, en popüler siyasetçisi olarak Tayyip Erdoğan gösterilir. Seven de sevmeyen de Erdoğan'ın liderliğini teslim eder. Erdoğan'ın sadece Türk siyasi tarihinin değil, dünyanın önemli liderleri arasında yer almaya başladığı genel kabul görüyor.
Başbakan Erdoğan'ın ameliyat olmasından sonra yapılan yorumlarda bu gerçeğin altı çiziliyor, böyle güçlü bir liderliğe Türkiye'nin daha uzun zaman ihtiyacı olduğu vurgulanıyor.
Erdoğan'a kızan, sevmeyen bir kesim olduğu gibi Erdoğan'ı çok seven ve tam destek veren çok büyük bir kitle de var. Bununla birlikte Erdoğan'a zaman zaman kızan, onu eleştiren ama onu önemseyen ve gerekli gören de bir çok insan var. AK Parti'yi bugün Türk siyasetinde denklemden çıkarsak, büyük bir belirsizlik ve kaos durumu ortaya çıkar. AK Parti hala değişimin ve demokratikleşmenin lokomotifi olarak Türkiye'yi kalkındırmakta, birlik ve bütünlüğün ana aktörü olarak misyonunu gerçekleştirmektedir. Bu denklemde göz ardı edilemeyecek en büyük faktör hiç şüphesiz Erdoğan'ın liderliğidir.
Avrupa'da bugün üst üste girdiği 5 seçimi kazanarak iktidarını sürdüren başka bir lider bulunmamaktadır. Arap kamuoyunda yapılan son araştırmaya göre Arap halklarının oy verebileceği yabancı liderler sıralamasında Erdoğan birinci sıradadır. Güvenilen, sevilen ve fayda beklenen bir lidere dönüşmek, elbette sorumluluğu artıran bir husustur. Küresel krizle sarsılan dünyada veya halk hareketleriyle çalkantı yaşayan bölgemizde en büyük ihtiyaç istikrar abidesi olarak süreçleri yönlendirebilecek güvenilir liderlerdir. Erdoğan bu boşluğu layıkıyla doldurmaktadır. Türkiye'nin krizleri atlatmasında ve bölgesel bir güç haline gelmesinde bu liderliğin oynadığı rol küçümsenemez.
Lider hem kitleyi aydınlık bir geleceğe doğru 'sürükleyip götüren'dir, hem de kitlenin yanlış mecralara 'sürüklenmesini' önleyendir. Erdoğan, Türkiye'yi doğru mecraya sürükleyip götürüyor ve tehlikeli rotalara sürüklenmesini önlüyor.
Başbakan'ın geçirdiği ameliyat, kendisine duyulan ihtiyacı, atfedilen önemi ve büyük sevgiyi bir kez daha ortaya koydu. Allah'tan acil şifalar diliyoruz.
yenişafak
Bu yazı 1,233 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
8 Ağustos 2012
İran'a bir haller oluyor...
-
25 Temmuz 2012
Suriye Kürtlerinin PKK sorunu...
-
9 Şubat 2012
Muhalefet çok sevindi!
-
3 Şubat 2012
''Ya PKK ya Ergenekon'' kandırmacası...
-
1 Şubat 2012
Suriyeli Kürtler ve Barzani, PKK'yı kızdırdı
-
1 Aralık 2011
Lider olmak da zor, çok sevilmek de...
-
10 Kasım 2011
Barzani ve PKK
-
7 Ekim 2011
KCK sadece halka değil BDP'ye de tahakküm ediyor
-
12 Mayıs 2011
PKK, BDP'nin varlığını anlamsızlaştırıyor
-
16 Şubat 2011
Perver'e hain diyen hainler!
-
9 Eylül 2010
Yargı, hayır kampanyası yapabilir mi?
-
4 Ocak 2007
AB din işlerine karışır mı?
Yorumlar
+ Yorum Ekle