Mahmut Övür
0 0 0000
55 bin öğretmen adayı ne olacak?
Kamuoyu araştırmaları Türkiye toplumunun öncelikli sorununun "ekonomi ve işsizlik" olduğunu gösteriyor. Bunun en somut örneği sırada bekleyen öğretmen adayları.
Dün Öğretmenler Günü'ydü. Van depreminde hayatını kaybeden 75 öğretmen nedeniyle Öğretmenler Günü biraz buruk geçti.
Van'a gittiğimde, öğretmenlerimizin yaşamını yitirdiği o karton kağıt haline gelen 7 katlı binayı gördüm.
Onları, o yıkılmaya mahkum binaya "mahkum" eden acı gerçek aldıkları ücretti...
O ücretlerle ancak öyle binalarda ev tutabiliyorlardı.
Eğitime ayrılan bütçe, derslikler son yıllarda arttı ama öğretmenlerimizin aldığı ücretler ne yazık ki istenilen noktaya gelemedi. Bu bizim acı gerçeğimiz.
Ama başka bir gerçeğimiz daha var; Bu duruma bile razı olup öğretmen olmak isteyen binler sırada bekliyor. Hatırlayın 12 Haziran seçimlerinden sonraki tartışmayı...
Bir önceki Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu bir söz vermişti; "Ağustos ayına kadar 55 bin öğretmen alınacak" Sonra yeni Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, "Kadro yok, ödenek yok" gerekçesiyle bu atamalara karşı çıktı ve bir önceki açıklamaya ilişkin de özür diledi. Ancak bu atama bekleyen binlerce öğretmen adayının yaşadığı travmayı atlatmaya yetmedi.
Çünkü onlar verilen o sözlere büyük umutlar bağlayarak riske girmişlerdi. Bu nedenle farklı farklı mecralarda, bu haklarını elde etmek için müthiş bir sivil mücadele yürütüyorlar.
O mücadeleye gönül verenlerden biri de sanatçı Cem Davran. Sevgili dostum Davran'ın bu mücadeleyle ilgisini Antalya Film Festivali'ndeki konuşmasıyla öğrendim. 12 Eylül darbesi nedeniyle alamadığı sinema ödülünü o gece aldı ve o ödülü öğretmen adaylarına armağan etti.
Konuşmasından sonra Davran'ı ilk arayanlardan biri de Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'di. O günden sonra Bakan Dinçer'le sanatçı Davran arasında "atanma isteyen öğretmenler" meselesi ortak bir mesele haline geldi. Davran en son Bakan Dinçer'e atama isteyen öğretmenlerden bir grubu götürerek soruna bir çözüm bulunmasını istedi.
Bakanın yaklaşımını sıcak ve samimi bulan Davran şöyle diyor:
"Ortada acı bir gerçek var. Sayı 55 bin olmayabilir ama bu ülkenin bir bakanı topluma söz veriyor ama gereğini yapmıyor. Yani yeni bakan olanaklarımız yok diyor ama bence temmuz ayında KPSS sınavına öğretmen olmak için giren binlerce insan var ve en azından onların bir kısmına şans verilmeli."
Peki, Davran neden bu konuda ısrar ediyor? İşte o acı gerçek:
"Bu 55 bin kişilik atamayı duyunca, kimi işten ayrılmış, kimi alyansını satıp KPSS için kursa gitmiş... Hayatlarını buna göre değiştirmişler. Yani onların hayatını bakanın ağzından çıkan bir cümle değiştirmiş... Bu gerçekleşmeyince, 20'yi aşkın insan intihar etti. Bu dehşet verici... Sosyal devlet işte burada devreye girmeli. Zaten bu ülkenin öğreten açığı var. Ben yeni bakanın bir çözüm üreteceğine inanıyorum."
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, farklı istihdam formülleriyle atama bekleyen öğretmenlerin sorunlarının aşılacağını söylüyor ama benim aklım, dünyaya 2 milyar dolara yakın yardım gönderen bir Türkiye'nin 10 bin, 20 bin öğretmeni istihdam edemiyor olmasını almıyor.
Umarım öğretmen atamaları siyasi inatlaşmanın kurbanı olmaz.
Baykal'ın dönüş rüyası
CHP'siz bir yazı yazmak istedim ama ne mümkün...
Seçmen, Türkiye'nin meseleleriyle CHP'nin uğraşmasını beklerken CHP kendi iç meselesiyle uğraşıyor.
Açık politika yapılmadığı ve çoğu karnından konuştuğu için de, biri biraz açık konuşunca kıyametler kopuyor.
Anlaşılan daha çok kıyamet kopacak CHP'de...
Bu noktada en çok merak edilen soru şu; Acaba bu durumu Baykal ve Sav nasıl izliyor?
Bana göre ellerini ovuşturuyorlar...
Baykal'a yakın eski bir siyasetçi bakın ne diyor:
"Bu yönetim yüzüne gözüne bulaştırdı. Baykal zamanında partide bir bütünlük ve doğrultu vardı. Şimdi partiyi Soroscular yönetiyor."
Peki, bu iş nereye gider, CHP bölünür mü?
"Bakın Baykal parti yıpranmasın diye elinden geleni yapıyor. En son basın toplantısı yapmak isteyenlerin sayısı 50'yi aşkındı. Baykal izin vermediği için 12 kişide kaldı. Biraz daha bekleyeceğiz. CHP sahipsiz değil. Bir bakarsın DSP'de Ecevit'in ulusalcı çizgisinde farklı bir çıkış da olabilir. O zaman Kılıçdaroğlu sadece Kürt Alevilerin oyuyla baş başa kalır..."
Kamuoyu yoklamalarında yüzde 4'ü geçmeyen Baykal'ın hâlâ dönüş umudu taşıyor olması ilginç değil mi?
sabah
Bu yazı 1,104 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2012
AK Parti kongresi ve Barzani
-
28 Eylül 2012
AK Partili Babuşçu iddialı: Yüzde 55
-
23 Eylül 2012
CHP'nin 'Balyoz' ikilemi
-
20 Eylül 2012
Otobüste 200 er
-
18 Eylül 2012
CHP günahlarından arınıyor
-
11 Eylül 2012
CHP hâlâ derdini anlatamıyorsa
-
1 Eylül 2012
Ya silah ya siyaset
-
30 Ağustos 2012
CHP neden Kürt raporu yazamıyor?
-
19 Ağustos 2012
Barışı kirletmemek lazım
-
14 Ağustos 2012
Aygün'ün kaçırılmasında garip sorular
-
10 Ağustos 2012
Diyarbakır'dan Şemdinli'ye bakmak
-
24 Temmuz 2012
Üç CHP'li anlaşamıyorsa...
-
19 Temmuz 2012
CHP'de 'maymuncuk liste' savaşı
-
18 Temmuz 2012
CHP, zamanın ruhunu yakalar mı?
-
17 Temmuz 2012
CHP kurultayı gölgede mi kaldı?
-
8 Temmuz 2012
Siyasetin yeni aktörleri
-
6 Temmuz 2012
CHP'de kurultay pazarlamacıları
-
3 Temmuz 2012
Zana'nın demokratik yolu
-
24 Haziran 2012
Uçak düşürme bir tuzak mı?
-
19 Haziran 2012
Gülen'in kararı neyin sinyali?
Yorumlar
+ Yorum Ekle