Mümtaz'er Türköne
0 0 0000
Başbakan özür diledikten sonra...
Tarih böyle değişir.
Tarihin aktığı mecrayı bir sözle alıp başka bir mecraya böyle çevirirsiniz. Tarih bilincine sahip olanlar, Türkiye'nin insan kimyasını tanıyanlar, zengin kültürüne ve geçmişine vâkıf olanlar Başbakan'ın dün ağzından çıkan sözlerin Cumhuriyet tarihinin çok önemli kilometre taşlarından biri olduğunu mutlaka fark etmiştir.
'Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ben bu özrü dilerim.'
Bu söz artık söylenmiştir. Devamı gelecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı, 1937-38 yıllarında devlet tarafından katliama uğrayan Dersimlilerin hukukunu iade etmektedir. Başbakan, temsil ettiği devlet adına, bu devletin işlediği cinayetlerden dolayı kendi halkından özür dilemektedir.
Bu sözlerin, bir partinin grup toplantısında söylenmesine, anamuhalefet partisi lideri ile girişilmiş bir polemiğin içinde yer almasına kimse takılmasın. Kalıcı olan, dönüp dönüp tekrarlayacağımız söz budur: Katliam yapan devletin başbakanı, dönüp katliama uğrayanlardan ve onların ahfadından özür dilemektedir. Başbakan sıfatıyla bir siyasî lider, temsil ettiği devletinin 73 yıl önce korkunç bir katliam yaptığını, masum insanları, çoluk-çocuğu hunharca katlettiğini kabul etmekte ve üstelik özür dilemektedir. 'Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ben bu özrü dilerim' demek, hem doğrudan özür dilemek hem de bu özrü resmî bir şekilde ve mufassal olarak tekrarlamayı taahhüt etmektir. Başka bir anlamı var mı?
Başbakan'ın, 'Dersim belgelerini açıklayacağını' dün öğrendiğim zaman, heyecan veren bir hayâle kapılmıştım. Ya Kılıçdaroğlu'nun meydan okumasına cevap verirse, 'hesap mı soracaksın, sormazsan namertsin' lafına karşılık hesap sorarsa ve üstüne üstlük bu soykırım için Dersimlilerden özür dilerse diye. Hayalim fazlasıyla gerçekleşti, katliamı detaylarıyla anlatıp kabul etti. Sonra da özür diledi. Bu heyecanla tekrarlıyorum: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, temsil ettiği devletin 1937-38 yıllarında yaptığı katliamdan dolayı kendi halkından açıkça özür diledi.
Türkiye'de herkes şapkasını önüne koysun ve doğru bildiği her şeyi tepeden tırnağa yeniden düşünsün. Katliam özrünün, en üst düzeyde resmî ağızdan dilendiği bir Türkiye artık eski Türkiye değildir. Yarın sabah gözlerinizi açtığınız Türkiye artık bambaşka bir Türkiye olacak. Bu ülkenin nehirleri gürül gürül akacak, soğuk rüzgârı yüzümüzü yakmayacak. Kuşlar kanatlarını daha geniş açarak uçacak. Başbakan'ın dilediği bu özrün anlamını kavrayanlar yere daha sağlam basacak, aynaya daha güvenle bakacak. Aklı erenlerin gelecekten endişesi kalmayacak.
Siyaset artık açık ve dürüst bir boyutta yapılacak. Aydını, akademisyeni, yazar-çizeri oksijeni bol bir ülkede özgürce nefes alıp verecek. Toplum daha huzurlu, daha müreffeh olacak. Hepimiz için gelecek kâbus olmaktan çıkıp, umut dolu hayallerle zenginleşecek. Ve bütün hayallerimiz ellerimizle dokunabileceğimiz kadar yakınlaşacak.
Devlet, Başbakan'ının ağzından sadece Dersimlilerden değil bütün Türkiye'den özür diliyor. Bu özürden sonra Devlet'in zorbalık yapma ihtimali ortadan kalkmış bulunuyor. Kendi halkına merhametsizce davranan, masum insanları katleden devlet bu özürle mahkûm ediliyor. Halkını birbirine düşman edip, bu düşmanlıklarla baş eden güç sıfatıyla hüküm süren despot devlet artık sona ermiş bulunuyor.
Dersimli Alevî-Kürt vatandaş artık bu zorba devletin tezgâhlarına, dalaverelerine değil; özür dileyen bir siyasî liderin şahsında ona oy veren halka güvenerek yaşayacak. O halk da, Türkiye'nin her dağını, tepesini, köşesini, bucağını kaplayan barışın nimetlerine kavuşacak. Kürt sorunu artık herkes için inandırıcı şekilde çözüm menziline girecek.
Yalanın, sahteliğin üzerine inşa edilmiş çerden çöpten ayrı ayrı hapishanelere mahkûmken artık birlikte yaşayabileceğimiz uçsuz bucaksız bir ülkenin kapısına dayandık. Bu özür paslı kilidi açtı.
Sonraki adım: Dersimli olarak bu özürden hissesine düşeni alan Kılıçdaroğlu ne yapacak? Kısaca CHP bu ülkenin barışına hangi katkıda bulunacak?
zaman
Bu yazı 1,247 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2012
Bu sefer çözülecek mi?
-
16 Eylül 2012
Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
-
14 Eylül 2012
Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
-
13 Eylül 2012
CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
-
9 Eylül 2012
Merkez Sağ'ın son noktası
-
7 Eylül 2012
Başbakan sertleşmekte haklı mı?
-
28 Ağustos 2012
Hükümet haklı çıktı
-
26 Ağustos 2012
Kawa ve Ergenekon
-
24 Ağustos 2012
Terör sorunu ayrışıyor
-
17 Ağustos 2012
Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
-
16 Ağustos 2012
'Paralel devlet'in iflası
-
12 Ağustos 2012
Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
-
10 Ağustos 2012
Yangını kim söndürecek?
-
5 Ağustos 2012
Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
-
22 Temmuz 2012
Davutoğlu haklı çıkarsa?
-
17 Temmuz 2012
'Hücre yenilenmesi'
-
29 Haziran 2012
ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
-
24 Haziran 2012
Türkiye savaşa girer mi?
-
21 Haziran 2012
Teröre teslim olmak
-
19 Haziran 2012
Çözüme yakın mıyız?
Yorumlar
+ Yorum Ekle