Bülent Korucu
0 0 0000
KCK'lıları Karayılan yakıyor
PKK'nın çatı örgütü KCK davasında savcıların işini en çok Murat Karayılan kolaylaştırıyor. PKK ve KCK'nın tepesinde olması başlı başına bir delil, ama asıl konuşmaları önemli. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı'ndan başlayalım.
Bu bilinçli bir tercih, silahı meşrulaştırmak ve ovaya silahla birlikte inmek üzere atılmış önemli bir adım. KCK'yı baştan şaibeli hale getireceği bilinerek Karayılan'ın en tepe noktaya oturtulmasının başka izahı yok. Gelelim konuşmalarına; Karayılan, ısrarla zanlıların KCK ile bağlantısı olmadığını savunuyor. 'Ellerinde KCK'lı olduklarına dair bir belge var mı?' diye soruyor. Bu sözler bile bahse konu yapılanmanın suç olduğunu gösteriyor. Mensubiyet ispat edilirse suçun delillendirilmiş olacağını Karayılan bile kabul ediyor. Son söyledikleri ise zanlıları daha fazla zora sokacak. KCK'nın örgüt üyeliği değil, vatandaşlık statüsü öngördüğünü ikrar ediyor. Hangi devlet vatandaşlık dağıtan bir örgüte müsamaha edebilir. Yasama, yürütme ve yargısını oluşturmuş bir paralel devletle karşı karşıya olduğumuz çok açık. İddia olunan Ergenekon yapılanmasına benzetilebilir. Ancak ondan daha açık ihlal olduğunu söylemeliyiz. Zira Ergenekon, meşru devletin bazı kurum ve mevkilerini ele geçirmek ve örgüt lehine, onun amaçları doğrultusunda kullanmakla suçlanıyor. KCK ise bütün fonksiyonlarıyla sıfırdan kurulmuş, vatandaşlık statüsü dahi verebilen bir devlet iddiasıyla soruşturuluyor. Ve muhataplar bunu doğrulayacak beyanlarda bulunuyor. Ergenekon'a karşı çıkanların KCK'ya göz yumulmasını beklemesi yaman bir çelişki. Ergenekon'un kabahati dağda militan tutmaması ve bir partiyle açık ilişki tesis etmemesi mi? Yine burada Ergenekon'un avukatı olduğu için CHP'yi eleştirenlerin, BDP'ye paralel devlet kurma imtiyazı tanıması da çelişki. Balyoz ve Ergenekon davasını yıpratmaya çalışan; bugüne kadar ulusalcı görüşleriyle bilinen kimi yazarların KCK desteğini de not etmek gerekiyor.
Büşra Ersanlı konusunda da kafalar karışık. Etyen Mahçupyan'ın çağrısı çok yerinde. Süreç bir an önce şeffaflık kazanmalı. Gizlilik, amaç değil araçtır. Soruşturmanın selametini sağlamanın vasıtasıdır. Şu anda gizlilik soruşturmanın selametine halel getirmektedir. İkinci olarak hakkındaki iyi niyetli tanıklıkların hukuki karşılığı bulunmuyor. Cinayet veya hırsızlık gibi anlık suçlarda, "Olay esnasında yanımdaydı." tarzı ispatlanabilir tanıklıklar dikkate alınır. Ya da iddiaya konu seminerler sırasında hazır bulunanlar, 'şiddeti ve ayrımcılığı kışkırtmayan bir konuşma' olduğuna şehadet edebilirler. Ses kaydı ve aleyhte şahit yoksa tamamdır. Ötesi dayanışma dışında anlam taşımaz. Taraf'tan Yıldıray Oğur, bu konuda güzel yazmıştı. Mesafeyi korumak gerekiyor. PKK yöneticilerinin 'örgüte taze kan kazandırmak üzere' kurulduğunu belirttiği oluşumlarda bulunmak ne kadar savunulabilir? Ayrıca konuşmanın şehvetine kapılıp "Size silahtan başka yol bırakmadılar. Kendi devletinizi kurmalısınız." tarzında cümleler o ortamlarda rahatlıkla kurulabilir. Savcıların elinde kalbi gösteren alet olmadığı için elindeki metne göre işlem yapmak zorunda kalır.
MHP, Turan ülkelerini birleştirip yeni bir devlet kurmak için silahlansa, üstüne bir de paralel devlet kursa ve bazı üniversite hocalarından destek alsa aynı hoşgörü ile karşılanır mıydı?
Bu arada yine çaya, çorbaya limon muhabbeti başladı. Kandil'le Silivri arasındaki savunma kardeşliği burada da ortaya çıkıyor. Operasyonun arkasında cemaat varmış. Ahmet İnsel mi önce söyledi, Karayılan mı bilmiyorum, ama ikisi aynı görüşte. Farklı şehirlerdeki onlarca savcı ve yargıç için bu suçlamayı yapmanın akıl dışılığı bir yana oldukça tehlikeli. İnsel, KCK operasyonlarının intikamı için Çukurca'da 24 askeri katleden bir örgüte hedef gösterdiğinin farkında mı? Burnu kanayacak her insanın kanı İnsel gibilerin eline de bulaşır. Hükümet yapmadı, safsatasını Başbakan Erdoğan bizzat yalanladı. Ama ortadaki tuhaf bir durum yeni bir yandaşlık türü mü ne! Onlar yapmış olamaz. Eee...
Bu yazı 1,635 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
28 Eylül 2012
Emri verenle alan bir olur mu?
-
11 Eylül 2012
Siyasette sonuçsuz arayışlar
-
4 Eylül 2012
PKK'yı kim cesaretlendiriyor?
-
3 Ağustos 2012
Özkök Paşa'nın tarihî tanıklığı
-
31 Temmuz 2012
Kılıçdaroğlu, koltuğunu sağlamlaştırdı
-
27 Temmuz 2012
Anketler ne diyor?
-
6 Temmuz 2012
Ahmet Şık, Ahmet Şık'ı yalanlıyor
-
26 Haziran 2012
Karayılan söyledikleri mi kaçırdıkları mı?
-
15 Haziran 2012
Özal'ın ölümü aydınlanacak mı?
-
22 Mayıs 2012
Anayasanın dili
-
11 Mayıs 2012
Başkanlık Türkiye'de uygulanabilir mi?
-
8 Mayıs 2012
CHP'de yerel seçim mücadelesi
-
4 Mayıs 2012
AİHM, mahkemeyi ibra etti
-
17 Nisan 2012
Balyoz'da acı fren!
-
27 Mart 2012
Balyoz'a ABD'den destek gelmiş!
-
16 Şubat 2012
MİT tartışmasındaki toz bulutu
-
8 Şubat 2012
Dindarların talebi özgürlük
-
3 Şubat 2012
CHP'liler dama oynuyor
-
31 Ocak 2012
CHP'de anomali doğumun yan etkileri
-
20 Ocak 2012
Mahkeme aslında 'örgüt var' diyor
Yorumlar
+ Yorum Ekle