En Sıcak Konular

Nasuhi Güngör


Nasuhi Güngör
0 0 0000

Dünya Kürtlerin etrafında dönmüyor



Ne zaman Irak’taki Kürt liderlerden birisi Türkiye’ye gelse aynı sorunu yaşıyoruz. Ya beklentilerimizin çıtasını yükseltiyor, devasa sorunların çözümünü, orta boy aktörlere yüklüyoruz. Ya da aynı mantıkla onları tüm sorunların kaynağı olarak görüp bu yönde tepki veriyoruz.

Maç anlatırken kaçacak delik aradığımız İlker Yasin’den ödünç alarak söylersek, ‘Sakin olalım ve şu topu yere indirelim.’ Yani sakin olalım, paniğe ya da öfkeye gerek yok. Gelen kişi Mesut Barzani. Ne terör ve de Kürt sorunu adı altında mücadele ettiğimiz sorunların tüm faturasını ona çıkaralım. Ne de bu sorunların çözümünde bir altın anahtar gibi görelim.

Mesut Barzani, Irak Kürtlerinin en önemli iki isminden birisi. Kuşku yok ki geçtiğimiz yılın son çeyreğinde Kürt siyasi hareketinin bağımsızlık fikrini geliştiren isimlerin listesini yapsak, onu ilk üçe yazmak durumundayız. Barzani’nin bu yönüyle sadece Irak’ta değil, Kürtlerin yaşadığı hemen tüm ülkelerde belli bir etkisi, karşılığı olduğunu da söyleyebiliriz. Özellikle Türkiye’de dindar Kürtler arasında bu etkinin hayli yüksek olduğu da malum.

Hangi ligde oynuyoruz?

Ancak hepsi bu kadar. Evet, sonuç itibarıyla Kuzey Irak’ta söz sahibi olan, ancak bir o kadar da Türkiye’nin geçmişinden, gücünden, siyasi aklından haberdar olan bir isimden bahsediyoruz. Ayrıca sorun Barzani’de değil, bizim ona yüklediğimiz anlamda.

Türkiye’de kimi siyasi aktörler, yaşadıkları ülkenin nerede durduğundan ve gücünden habersiz. Başka bir ifadeyle hangi ligde oynadığının farkında değil. Dünya liginde ilk sıralara doğru hızla ilerleyen, hem de türlü eksiğine ve yanlışına rağmen bu çıkışını sürdüren bir ülkeden bahsediyoruz. Böyle bir ülkenin siyaseten kiminle oturup kalktığını, kimi aktörlere hak ettiğinden fazla anlam ya da düşmanlık yüklememek gerektiğini öğrenmesi gerekiyor.

Mesut Barzani’ye de artık doğru yerden bakalım. Mesela, Kürt siyasi hareketinin etkin bir liderinin, kalkıp bizim adımıza PKK’yla aktif mücadele etmesini bekliyorsak, bu işlerden vazgeçelim. Eğer niyetimiz, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki nüfuzunu artırmaksa, o zaman bunun yolu Barzani ve diğer Kürt liderlerin birbirini yemesini beklemek değil. Biraz hafıza lütfen! Bu yol denendi ve başarısız olduk. Kürtler arasında bağımsızlık fikri bu kadar tavan yapmışken, bunu tekrar denemek akıllara ziyan.

Tehdit değil dostluk

Oysa çok daha sonuç alıcı, ama biraz çaba gerektiren başka bir yol var. Nitekim eğer terörün ateşi yoldan çıkarmazsa, son yıllarda bunu başarıyla uyguluyor Türkiye. Özeti şu: Irak’ta yaşayan Kürtleri (ve unutmadan Türkmenleri) stratejik derinliğinizin bir parçası olarak görüp, tehdit merkezli değil, ‘zor zamanınızda yanınızdayım’ ağırlığında bir ilişki geliştirmek.

Onlar bizim yanımızda değil, terörü besliyorlar, suyunu kesip elektriklerini kapatalım diyorsanız, o zaman amatör kümede yeriniz hazır.

Unutmadan, Irak Kürtleri için zor zaman var mı diye kafa yoranlara kolaylık olsun. ABD bölgeden çekildikten sonra, kimin elinin kimin ciğerinde olacağı meselesi biraz karışık. Şu sıralarda bizim topraklarımızda Türkiye’nin nereye gittiğini anlamamakta direnen, devlet içinde devlet kurup anayasa yazmayı entelektüel faaliyet olarak yutturmaya gayret eden, değil farklı görüşe, kaçamak bakışa bile tahammül edemeyen baskıcı yapıları ‘sivil faaliyet’ olarak pazarlayan Kürt kardeşlerimizi de dahil ederek söylemekte yarar var:

Dünya artık Kürtlerin etrafında dönmüyor. Bunu ne kadar erken anlarsak, hepimiz için o kadar yararlı olur.

star





Bu yazı 1,614 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
    • 27 Eylül 2012 Ordu neden değişmek zorunda
    • 21 Eylül 2012 Eylül ayının kara listesi
    • 14 Eylül 2012 Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
    • 13 Eylül 2012 Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
    • 3 Eylül 2012 Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
    • 30 Ağustos 2012 Ankara-Paris rekabeti
    • 24 Ağustos 2012 İstihbarat zaafı var mı?
    • 23 Ağustos 2012 BDP niçin çıldırdı?
    • 17 Ağustos 2012 Fırsat treni telaşı
    • 16 Ağustos 2012 Yola nasıl devam edeceğiz?
    • 10 Ağustos 2012 ‘Gergin Barış’ın sonu mu?
    • 6 Ağustos 2012 PKK’nın intiharı
    • 27 Temmuz 2012 Henüz vakit varken
    • 20 Temmuz 2012 Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
    • 19 Temmuz 2012 Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
    • 28 Haziran 2012 Türkiye itibar mı kaybediyor?
    • 22 Haziran 2012 Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
    • 21 Haziran 2012 Müzakere akıldır, güçtür
    • 14 Haziran 2012 Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,826 µs