Mahmut Övür
0 0 0000
PKK biter mi?
Şiddet arttıkça KCK operasyonları da genişleyerek sürüyor. 2009'da seçilmiş belediye başkanlarının elleri kelepçelenmiş görüntüsüyle kamuoyuna yansıyan KCK tutuklamaları, bugün Prof. Dr. Büşra Erşanlı ve Ragıp Zarakolu'nun tutuklanmalarıyla farklı bir boyuta ulaştı.
Aslında KCK operasyonları başından beri böyle tartışmalı sürüyor. Şimdi daha da alevlenen bu tartışma yeni bir yol ayrımına doğru gidiyor. Bu ayrım da yoğun olarak "Yetmez ama evet" diyenler arasında yaşanıyor.
İki tartışma konusu iç içe geçmiş durumda. "Paralel devlet" inşa etmek üzere kurulan ve şiddeti bir mücadele yöntemi olarak seçen KCK'ya yönelik tutuklamalar şiddet eksenli mi yoksa siyasi mi?
Geldiğimiz bu noktada tutuklamaların şiddet ve terörü aşarak, politik bir operasyona dönüşme kaygısı ön plana çıkıyor.
Soruşturma odağının kaydığı nokta da burası...
İlginçtir, bu noktaya gelineceği seçim öncesi hazırlıklardan belliydi. Hükümet de PKK da bugün yaşanan çatışmaya hazırlandılar.
Devlet, ağırlıkla "Güvenlik konsepti"yle soruna baktı ve PKK'yı zayıflatmayı hatta bitirmeyi hedefledi.
Çünkü karşısında yüksek siyasi hedef koyan, "Paralel devlet" hazırlığı yapan bir güç vardı ve o güçle masaya oturmak mümkün değildi.
Bu nedenle PKK'yı askeri ve siyasi açıdan yenmeyi gündemine aldı. "Terör ve şiddet"in miadının dolduğunu bir dönemde, iç ve dış siyasi zemin de müsaitti.
KCK ve PKK çizgisi de buna karşı, şiddeti artırarak ve siyasal yelpazeyi genişleterek cevap verdi.
Kürt siyasetinin ve Türkiye solunun önemli aktörlerini yanına aldı. Ve en önemlisi, devlet-PKK görüşmesini şiddetin bir zaferi olarak yorumlayıp taleplerini daha da yükseltti. İşte KCK operasyonları bu gerilimli kapışma ortamında gerçekleşiyor.
Bu nedenle destek veren de var, karşı çıkan da...
Çünkü bu operasyonda eski devlet refleksiyle yeni devletin yaklaşımı birbirine karışmış durumda.
Özellikle şu soru kafaları karıştırıyor: KCK'ya yönelik operasyonda "paralel devlet"i savunanlar mı yoksa "paralel devlet"işiddet kullanarak savunanlar mı tutuklanıyor?
Siyaseten aynı şeyleri savunan çok sayıda insan olabilir. Ayrı devleti savunmak bile mümkün. Peki, bu insanlarla şiddet kullananlar arasında bir fark yok mu?
28 Şubat sürecinde dindar kesimleri "Şeriatçı-irticacı" gören toptancı anlayışla bunun ne farkı var?
Bu ayrımın karıştırılması Türkiye'nin yeni anayasa yapma sürecini zehirlediği gibi Kürt siyasetini KCK etrafından bütünleştirerek "farklı ve sivil bir sesin" çıkmasını da engelliyor.
Ve Türkiye yeniden bir kısır döngünün içine sürükleniyor. Bugün tutuklananların çoğu "örgüte üyelikten değil, yardım etmekten" tutuklanıyor.
Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu da buna müsait durumda. Yeni Anayasa Platformu'ndan bir arkadaşım aynen şöyle diyordu:
"Bu yasalara göre bir savcı istese Yeni Anayasa Platformu'na katılan birini KCK ile ilişkilendirerek, 'Siz anayasayı değiştirmeye kalkıyorsunuz' der ve tutuklama isteğinde bulunabilir."
İlginç değil mi... Prof. Dr. Büşra Erşanlı da Yeni Anayasa Platformu'nun toplantılarına katılan isimlerden biriydi.
Durum gerçekten vahim bir noktaya doğru gidiyor. Bu zeminde yeni bir anayasa yapma da pek mümkün görünmüyor. Tek çare şiddete rağmen demokratik açılıma devam etmek.
Peki, PKK biter mi?
Şu sırada çok yazılıp çizilen konulardan bir de bu... "PKK bitirilebilir mi bitirilemez mi?"
Soru yanlış olunca sonuçlar da o yanlışlar üzerinden tartışılıyor. Aslında devletin elindeki teknolojik olanaklar ve güçle PKK'yı bitirmek mümkün. Askeri açıdan bu yapılabilir. İran bunu geçmişte yaptı.
Mehabat Kürt Cumhuriyeti'ni kuran Abdurrahman Kasımlo'nun KDP'si bitirildi. Ama Kürt sorunu bitmedi, orada duruyor.
90'ları yaşayan bir Türkiye'de şiddeti bitirmenin bedeli topluma pahalıya mal olursa ne olacak?
KCK operasyonları bu toplumsal maliyet nedeniyle eleştiriliyor. İstanbul Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Osman Can, şu uyarıya dikkat çekiyor:
"Politik sorunlar yargısal yolla çözülmüyor. Kaybeden yalnızca demokratik siyaset oluyor. Ancak bu defa kaybederse, Türkiye çok daha ağır bir şekilde kaybedecek."
sabah
Bu yazı 1,487 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2012
AK Parti kongresi ve Barzani
-
28 Eylül 2012
AK Partili Babuşçu iddialı: Yüzde 55
-
23 Eylül 2012
CHP'nin 'Balyoz' ikilemi
-
20 Eylül 2012
Otobüste 200 er
-
18 Eylül 2012
CHP günahlarından arınıyor
-
11 Eylül 2012
CHP hâlâ derdini anlatamıyorsa
-
1 Eylül 2012
Ya silah ya siyaset
-
30 Ağustos 2012
CHP neden Kürt raporu yazamıyor?
-
19 Ağustos 2012
Barışı kirletmemek lazım
-
14 Ağustos 2012
Aygün'ün kaçırılmasında garip sorular
-
10 Ağustos 2012
Diyarbakır'dan Şemdinli'ye bakmak
-
24 Temmuz 2012
Üç CHP'li anlaşamıyorsa...
-
19 Temmuz 2012
CHP'de 'maymuncuk liste' savaşı
-
18 Temmuz 2012
CHP, zamanın ruhunu yakalar mı?
-
17 Temmuz 2012
CHP kurultayı gölgede mi kaldı?
-
8 Temmuz 2012
Siyasetin yeni aktörleri
-
6 Temmuz 2012
CHP'de kurultay pazarlamacıları
-
3 Temmuz 2012
Zana'nın demokratik yolu
-
24 Haziran 2012
Uçak düşürme bir tuzak mı?
-
19 Haziran 2012
Gülen'in kararı neyin sinyali?
Yorumlar
+ Yorum Ekle