En Sıcak Konular

Abdülhamit Bilici


Abdülhamit Bilici
0 0 0000

Keşke Başbakan da okusa!





Avrupa'da bir ülkeye veya ABD'ye giden birinin; şehirlerin düzeni ve tarihî mirasın korunması karşısında hayran olmaması mümkün değildir.

100 yıl önce Avrupa'ya seyahat eden Mehmet Akif veya Ahmet Haşim de benzer duygularla dönmüş, "Niye biz böyle değiliz?" diye hayıflanmışlardı.

Binlerce cana mal olan depremler, şehircilikteki perişan halimizi hep yüzümüze vursa da asgari medeni standartları taşıyan, değerlerimizi yansıtan ve herkesin üzerinde uzlaştığı bir şehircilik anlayışından hâlâ uzağız. Yaptığımız, felaketin sıcaklığıyla söylenip yolumuza devam etmek. İmrendiğimiz şehirlerin nasıl oluştuğuna dair pek fikrimiz olmadığı gibi, o düzeni koruyan, en ince detayına kadar düşünülüp belirlenen ve tavizsiz uygulanan kurallardan da haberimiz yok. Bize göre demokrasi de sanki kuralsızlık demek.

Halbuki bırakın eksik demir ve yanlış kumla bina yapmayı, Batı'daki birçok ülkede kendi bahçenizi bile bakımsız bırakamazsınız. Çimler uzayınca biçmek, kar yağınca evin önünü temizlemek, pencerenizi değiştirirken belediyeden izin almak zorundasınız. İhmal ettiğinizde öyle bir ceza yersiniz ki yedi ceddiniz unutmaz. Van'daki afetin acısını büyüten çürük binalar hakkında Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye'deki toplam 20 milyon binanın yüzde 40'ının ne pahasına olursa olsun yıkılacağını söylemesi çok önemli. Yapılabilirse bu, şehirlerin yarısının yıkılıp yeniden inşası demek. Ancak hiç değilse gelecek nesilleri Batı şehirlerine hayran olmaktan kurtarmak için kazmayı vurmadan önce, Başbakan'dan belediye başkanlarına, müteahhitlerden mühendis/mimarlara, işadamlarından vatandaşlara hepimizin sağlıklı şehirlerin nasıl oluştuğuna dair sağlam bir şuura sahip olmamız şart. Şehircilik şuurunun ne olduğunu azıcık anlamak için ABD'de arsası üzerine ev yapmak isteyen Prof. İlhan Başgöz'ün yaşadıklarını anlattığı şu satırları okuyalım ve mümkünse herkese okutalım:

"Burası küçük bir üniversite şehri. 70 bin nüfusun yarısı öğrenci. Şehir tertemiz. En yağışlı günde yürü, ayağına çamur bulaşmaz. Yeşil, yeşil, yeşil. En yoksul mahallelerde bile yeşilin eksikliği yok. Evlerin büyük bölümü iki kat ve bahçe içinde. Şehrin dört yanı orman. Nedir bu yeşilin sırrı diye hep düşünürdüm. Elbet gelir seviyesi önemli. Sonra bir olaya karıştım. Yeşili kimin, nasıl koruduğunu öğrendim.

Yıllar önce bir ev yaptırıp satma sevdasına tutuldum. İnşaattan anlamam. Burada bir akrabam var. Tek başına bir evi temelden çatıya kadar yapar. Aklımı çeldi. Güzel bir arsa var, alalım dedi. Şehrin değerli bir yerinde, her yanı orman. Arsa, dört bahçeli ev yapacak kadar geniş. Ama şehir planında bir ev uygun görülmüş. Ama kazançlı olması için iki ev yapılmalı. 'Belediyeye başvurun, iki eve izin alabilirsiniz.' dediler. Başvurduk. 'Bütün komşularınıza iadeli taahhütlü mektup gönderecek ve buraya 2 ev yapmak istediğinizi bildireceksiniz, gelen cevaplarla filan gün gelin.' Mektupları gönderdik.

Gelen cevapları özetliyorum. Bir komşu diyor ki: 'Evlerimizin önünden geçen yol dardır. Bu yoldan geyikler geçer. İki evin en az iki arabası olacağına göre dar yolun trafiği artacak. Geyiklerimiz tehlike içine düşecek.' İkinci komşu: 'Biz çocuklarımızı her gün okula götürüp getiriyoruz. Yolumuzda trafik artsın istemeyiz.' Bir başkası: 'Planı görelim, bizim evlere yakışacak mı, kötü ve küçük bir ev yapılırsa bizim evlerin değeri düşer.'...

Şaşırarak belediyeye gittik. Bu nasıl demokrasi? Yaptıracağım eve neden bu kadar insan burnunu sokuyor? Belediyeyle konuşup tüm istekleri yerine getirme sözü verdik. Ancak geyiklere çözüm bulamadık. Nihayet belediye, evin planını yapıp komşulara göndermemizi istedi. Gönderdik. Planı belediye de inceledi. Arkaya bakan pencereler 3 cm geniş olmalıymış, yangın olup kapıdan kaçılmazsa pencereden kaçmak gerekebilirmiş. Plan komşulardan olumsuz tepki almadı. Bir komşu çatı malzemesinin renginin diğer evlerle uyumlu olmasını istedi. Belediye bunu önemsemedi. Belediyenin karar günü, projeyi savunmak için neler söylemedim? Bir göçmen kuş olduğumu, kentin bizi çok iyi karşıladığını, iki kızımın burada eğitildiğini, hiçbir kanunsuzluğa katılmadığımı, vergimi düzenli ödediğimi, bir eğitim kurumunda şehre hizmet verdiğimi filan anlattım. Dinleyenler 'Etkili oldu, karar olumlu çıkacak.' dedi.

Karar bildirildi. Kentin kanun ve nizamlarına uyma gayretimiz için teşekkür edildi. Sonra isteğimizin reddedildiği açıklandı. Sebep: Benzer bir hayli arsa varmış, bize izin verilirse, diğerleri de başvururmuş. Bize olur deyip onlara olmaz diyemezlermiş. 2 ev yapılırsa şehrin yeşil görüntüsü bozulur, güzelliği gölgelenirmiş. Karara sevindim. İşlerini böyle ciddiye aldıkları, şehrimizin üzerine titredikleri için içim neşeyle doldu. Bir şehrin güzelliğini korumak pek ciddi işmiş..." (Tam metni: 10 Haziran 2010, Radikal) 

Bu yazı 1,147 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2012 Ankara'nın Suriye'ye bakışı
    • 1 Eylül 2012 İran'a Mursi tokadı!
    • 14 Ağustos 2012 Suriye kimin meselesi?
    • 7 Ağustos 2012 Başbakan da 'terörist' oldu!
    • 28 Temmuz 2012 Yüksek riskli Suriye politikası
    • 24 Temmuz 2012 Suriye nereye gidiyor?
    • 14 Temmuz 2012 "Derin devlet"
    • 10 Temmuz 2012 Türkiye'nin kaybettiği üç lüks
    • 3 Temmuz 2012 Ortadoğu için hangi Türkiye?
    • 26 Mayıs 2012 Gül'ü kaçıran Google aracı!
    • 21 Nisan 2012 Neden Batı Çalışma Grubu?
    • 13 Mart 2012 Abant'ın 4 mesajı!
    • 4 Şubat 2012 Araplar bilmez, biz biliriz!
    • 24 Ocak 2012 Obama'yı vur, İsrail'i koru!
    • 14 Ocak 2012 Silivri boşalsın, Türkiye rahatlasın!
    • 24 Aralık 2011 Fransa'ya en iyi cevap
    • 29 Ekim 2011 Keşke Başbakan da okusa!
    • 27 Kasım 2010 Psikolojik harekâta dikkat!
    • 30 Haziran 2010 AK parti'yi kaybetmenin sifreleri!
    • 28 Kasım 2009 Davutoğlu Yeni Osmanlıcı mı?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,009 µs