En Sıcak Konular

Emre Aköz


Emre Aköz
0 0 0000

Karakter testi olarak deprem



Kimi, "insanın aslında ne olduğu içki masasında ortaya çıkar" der. Kimi ölçüt olarak seyahati kullanır. Kimi askerliği, kimi kumar masasını önemser.
İnsanın karakterini anlamaya yönelik bu formülün esası, gündelik olağan yaşamın dışına çıkılmasıdır.
 "Askerlik", mahrumiyet yeridir. Hele bir de savaş varsa, sıradan hayat allak bullak olur...
 "Kumar", kazanma hırsını kamçılayarak, insana olmadık işler yaptırabilir...
 "Seyahat", alışkanlıklarımızı gerçekleştiremediğimiz için gerildiğimiz bir etkinliktir.
 "İçki" bilinç dışımızdan ipuçları vererek, gizlemeye çalıştığımız yönlerimizin ortaya çıkmasına yol açabilir.

***

Bunlara herhalde doğal afetleri de ekleyebiliriz: Deprem, sel, kasırga, tsunami, toprak kayması, çığ gibi felaketler karşısında kişi ne yapıyor?
 Paralize olup, eli ayağına mı dolaşıyor?
 Yardım bekleyen yakınlarını dahi yüzüstü bırakarak kaçmaya mı çalışıyor?
 Fırsat bu fırsat deyip kendine avantajlar mı sağlamaya kalkışıyor?
 Yoksa dişini tırnağına takarak ulaşabildiği herkese yardım etmeye mi uğraşıyor?

***

Bütün bu saydıklarımız "kriz" anlarıdır. Alışılagelmiş toplumsal hayat allak bullak olur. Asayiş gevşer, hatta yok olur. Kıtlık baş gösterir.
Van-Erciş depremi hem birey, hem de toplum olarak bizi adeta karakter testine soktu.
Daha da ilginci: Sadece psikolojik karakterimiz değil, siyasi karakterimiz de ortaya çıktı.
Ben bu deprem olayının bazı yönlerini Hrant Dink cinayetine benzetiyorum.
Hrant Dink faşist bir delikanlıya katlettirildiğinde, olayın pek umursanmayacağını sananlar olmuştu.
Ancak cenaze günü 100 bin kişi ellerinde "Hepimiz Hrant'ız" pankartıyla yürüyünce, toplumun farklı düşündüğü anlaşıldı.
Bu gerçek karşısında en çok şaşıranlar ise 1915 katliamları nedeniyle Türkleri sevmeyen diyaspora Ermenileri oldu.
Her fırsatta "Gözünü kan bürümüş Türk" imgesini yaymaya çalışan Ermeni milliyetçiler, bu yürüyüşe anlam veremediler. Çünkü kelime dağarcıklarında "İyiduyarlı- sevecen Türk" yoktu.

***

Belki de kendimi aldatıyorum ama... Ben Kürt ulusalcıların deprem yardımları karşısında çok şaşırdığını sanıyorum...
Çünkü onların lügatinde bu durumu açıklayacak kelimeler bulunmuyor. Yıllardır "kötü" Türklerin, "iyi" Kürtleri ezdiğini, sömürdüğünü, dışladığını söylediler...
Kötü Türkler, Kürtlerin yaşadığı sorunlar karşısında hem duyarsız kalıyor, hem de Kürtleri aşağılıyordu...
Bugünkü ortamda, bu iddiaların kofluğu, çürüklüğü, zayıflığı artık apaçık ortaya çıktı:
"Türkler", "kendine Türk diyenler" ya da "PKK'nın Türk diyerek kötülediği insanlar"... Sadece çoğunluğu Kürt olan depremzedelere yardıma koşmakla kalmadı... İçlerindeki ırkçı-faşist damarı da susturmasını bildi; hem de şiddet kullanmadan!
Buna karşılık çeşitli konularda dilleri maşallah pabuç kadar olan BDP'liler dut yemiş bülbüle döndü.
Yalnızca... "Artık şiddet yoluyla bir yere varılamaz; silahlar sussun" dediği için örgüt tarafından sorguya çekilip, bir kenara itilen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, sağduyunun sesi oldu...
Deprem, Kürt ulusalcıların ve onlara monte edilen yorgun ile yavşağın takkesini düşürdü: Halka "yahu bunlar aslında kelmiş" dedirtti.
Özetle: Depremin yaptığı testi geçemediler. Ne ideolojileri yeterli oldu, ne de karakterleri...

sabah



Bu yazı 1,357 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 23 Ağustos 2012 Yeni Anteplere dikkat!
    • 28 Haziran 2012 Suriye aynı zamanda Rusya'dır!
    • 21 Haziran 2012 Bunlar bizi kandırıyor
    • 23 Mayıs 2012 Tek emperyalist ABD mi?
    • 15 Mayıs 2012 Silivri izlenimleri (1)
    • 10 Mayıs 2012 Başkanlık sistemi: Valiyi halk mı seçecek?
    • 6 Mayıs 2012 Aşk olmadan meşk olur mu?
    • 3 Mayıs 2012 Çelişik mesajlar kafa karıştırıyor
    • 27 Nisan 2012 27 Nisan'ın da hesabı sorulacak mı?
    • 24 Nisan 2012 Stalinci olmak suç mu, değil mi?
    • 3 Nisan 2012 PKK'nın vesayet aracı KCK
    • 16 Mart 2012 Aleviler neden Sivas'ı 'yaptıranları' görmek istemez?
    • 9 Mart 2012 Hani kadınları eve kapatacaklardı?
    • 22 Şubat 2012 Seçilmişler, atanmışların kulu değil... Ya seçenler?
    • 16 Şubat 2012 Krizler bitmeyecek
    • 14 Şubat 2012 O ajanlara bir de böyle bakın
    • 10 Şubat 2012 2014 kavgası
    • 8 Şubat 2012 Kemalistler ve İsrail lobisi
    • 5 Şubat 2012 Müsamere kardeşliği
    • 25 Ocak 2012 Kemalistlerin baba kompleksi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,798 µs