Mehmet Ali Birand
0 0 0000
Devlet ne yapsa, bir türlü yaranamıyor...
VAN-ERCİŞ
Van Depremi’ni yerinde izledim.
Halkın arasında dolaştım. Zaten beni gören hemen çığlık çığlığa "Bizim için birşeyler yap abi" diye bağırıyordu. Sormama bile gerek kalmadan dertlerini anlatıveriyorlardı.
İstekleri fazla da değil.
- Çadır.
- Battaniye.
- Sıcak yemek.
- Kurtarma ekibi.
Hemen her depremde ilk ihtiyaç duyulanlar bunlardır.
Kurtarma ekipleri çok iyi organize olmuşlardı. Yemek sorunu yoktu. Battaniye vardı.
Bu depremin en büyük falsosu, çadırların zamanında bölgeye nakledilememesi ve dağıtımının iyi organize edilememesiydi. İnsanlar ilk geceler sefil, perişan kaldılar.
Türk usulü, tam bir karmaşa yaşandı.
Halk büyük tepki gösterdi .
"Nerede bu devlet? Neden bize yardım elini uzatmıyor?" çığlıkları hala kulağımda.
Ardından, bölgedeki bakanlarla buluştum. Afet koordinasyonunun başına getirilen Beşir Atalay, Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a sordum. Onları dinlerken, çadır konusu hariç, herşeyin iyi işlediğinin haberini aldım.
Ne kadar yiyecek getirildiğini, ne kadar çadır ve battaniyenin sevkedildiğini, kurtarma ekiplerinin nasıl canla başla çalıştıklarını dinledim. Tüm yorgunluklarına rağmen heyecanla sorunları çözmeye çalışıyorlardı. Hemen her yerde sağlık ekiplerini gördük. Seyyar sıcak yemek dağıtanları gözlerimizle gördük. Kurtarma ekipleri canla başla çalışıyorlardı.
Ancak halk yine de tepkiliydi.
Peki neden?
Kim haklı?
Çığlık atan vatandaş mı, herşeyin yerli yerine dağıtıldığını söyleyen devlet temsilcileri mi?
Genelde toplumumuz, geçmiş yıllardan ağzı yandığı için, devlete inanmaz. Uzun yılların bir birikimidir bu. Ne yapılırsa yapılsın devlet, bizden teşekkür alamaz. Kültürümüz böyledir. Geçmişin yaraları bu toplumu devletten uzaklaştırmıştır. Aradaki uçurum da hala kapatılabilmiş değil.
Bu garipliğin bir nedeni, devletin ne yaparsa yapsın yaranamadığı ise, diğer bir nedeni de tabii ki beceriksizliği. Burada da aynı durumu gördüm. Bakanlar çalışıyor, emirler veriyor. Alt düzeydekiler ise seyirci kalıyorlar. Alışmadıkları bir durumla karşı karşıya kalmanın çaresizliğini yaşıyorlar.
Toplum da zaten devlete karşı kuşkulu olduğu için, verip veriştiriyor.
Üç yetkili ilk defa 32.Gün'de buluştu!
Salı geceki 32. Gün'ü izleme fırsatınız oldu mu bilemiyorum ancak bu depremin en ilginç sahnelerini, neden bu karmaşanın yaşandığını birinci elden görebildim.
Programın konukları Vali Münir Karaloğlu, BDP'li Belediye Başkanı Bekir Kaya ve en büyük şikayetlerin muhatabı sayılan Kızılay Genel Müdürü Ömer Taşçı idi.
Depremin üç yetkilisi bu kişiler. Koordinasyonu sağlamakla sorumlu olan Vali Karaloğlu. Belediye Başkanı da bu koordinasyona katılmak zorunda. Oysa "Beni bir defa dahi davet etmediler, danışmadılar." diyor. Düşünebiliyor musunuz?
Vali beye "Neden davet etmediniz?" diye soruyorum,"Davetiye mi gerekiyor. Bir defa dahi Afet Koordinasyon Merkezi’ne gelip, bizimle çalışma niyeti göstermediler." yanıtını veriyor.
Tüm şikayetlere rağmen, Kızılay Genel Müdürü Ömer Taşçı, son derece net şekilde, Van'da iki günde 2 bine yakın çadır dağıtıldığını, Erciş'e de yakın köyler dahil 6000 çadır yollandığını söylüyor.
Belediye Başkanı Bekir Kaya itiraz ediyor.
"Söz konusu değil, bu kadar çadır dağıtılmadı" diyor.
Kızılay Genel Müdürü "Vallaha billaha doğru. Yemin etmem mi gerekiyor?" diye tepki gösteriyor. Programdan sonra, Belediye Başkanı’na dönüp "Başkan yarın size gelip tüm rakamları vereceğim" diye ekliyor. O ana kadar, Belediye ile Kızılay arasında bir diyaloğun olmadığı böylece anlaşılıyor.
“Neden görüşmüyorsunuz?” diye soramıyorsunuz...
Anlayacağınız tam bir karmaşa yaşanıyor. Üç tepe yetkilinin birbirleriyle görüşememeleri dahi kendi başına bu olayın neden böylesine karıştığının en tipik örneğiydi.
Tepe yönetimde böylesine bir karşılıklı güvensizlik varken, buna bir de halk arasındaki asılsız söylentileri ekleyin, manzara daha da bozuluyor.
PKK'nın yardım getiren asker konvoylara saldırdığı söylentisi...
BDP'lilerin yardım çalışmalarına engel oldukları iddiaları...
Devletin gelen yardımı stokladığı ve kimseye vermediği dedikoduları...
Zaman içinde bütün bunların yalan olduğu anlaşılıyor tabii ancak bu yalanlar piyasada dolaştığı sürece insanları fena halde etkiliyor. Her söylentiye inanılıyor. Kimsenin "bu doğruyu söyler" dediği bir kaynağı yok.
Bölgedeki bu durumun önüne geçmenin de imkanı yok. Böyle gelmiş, böyle gider. Bir yanda BDP-KCK oluşumu, öte yanda bu oluşuma düşmanca bakan devlet... Arada ne oluyorsa halka oluyor...
Bu durum, yeni depremler yaşanmazsa, daha uzunca bir süre devam edecektir.
Bugün, çadır peşinde koşuluyor.
Yarın, hasar tespitlerinin bir an önce yapılması istenecek.
Öbür gün, Mevlana evlerinin yetersiz kaldığı söylenecek.
Haftaya da TOKİ'nin geciktiğinden şikayet edilecek.
Halk bu isteklerinde son derece haklı. Ancak iç çekişmeler ve beceriksizlikler nedeniyle de kimseye derdini tam anlamıyla anlatamıyor.
Bölgenin kaderi bu...
posta
Bu yazı 1,610 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
27 Eylül 2012
Türkiye, Suriye'de frene basıyor...
-
25 Temmuz 2012
Türkiye'siz İsrail'in eski etkinliği kalmadı...
-
20 Temmuz 2012
Esad için yer aranmaya başlandı, ancak henüz kabul eden ülke bulunamadı...
-
13 Temmuz 2012
Washington Ankara'yı yavaşlatmaya çabalıyor
-
27 Haziran 2012
Türkiye karizmasını çizdirmedi...
-
21 Haziran 2012
PKK, vurdukça devre dışı kalıyor...
-
25 Nisan 2012
23 Nisan müsamelerinden kurtulamayacak mıyız?
-
19 Nisan 2012
Böyle subay yetiştirirseniz, Darbe'ye hayret etmeyin
-
2 Mart 2012
ABD raporu: Ermenistan ile ilişkiler açılmalı...
-
21 Şubat 2012
Bu defa MİT kazandı, ancak dikkat...
-
9 Şubat 2012
Bırakın dindar nesli, tablet nesli geliyor...
-
23 Aralık 2011
Biz neden kızıyoruz, asıl Sarkozy utansın...
-
15 Aralık 2011
Gül 2014'e kadar Çankaya'da...
-
10 Aralık 2011
Erdoğan çekildi, partinin haline bakın...
-
30 Kasım 2011
Başbakan'ın ameliyat sonucu saklanmamalı...
-
27 Ekim 2011
Devlet ne yapsa, bir türlü yaranamıyor...
-
20 Ekim 2011
Bu açık bir cinayettir, bir savaş ilanıdır
-
29 Eylül 2011
PKK vuruyor, ancak kışkırtamıyor...
-
21 Haziran 2011
Erdoğan'ı tarihe asıl Kürt sorunu geçirir...
-
22 Nisan 2011
Türkiye, BDP'ye sahip çıktı
Yorumlar
+ Yorum Ekle