Ardan Zentürk
0 0 0000
LİBYA: Şimdi ne olacak...
Arap Baharı’nın Libya bölümü, Avrupa’nın yanı başında, Akdeniz’in ortasında büyük bir kaos olarak varlığını koruyor. “Devrim lideri” Kaddafi’nin Misrata aşireti mensupları tarafından linç edilerek öldürülmesi, bu ülkede geleceğin yeni çatışmalar ve aşiretler arasında bitmek bilmeyen “kan davalarının” başlangıcını oluşturuyor...
Sarkozy (Fransa) ve Cameron (İngiltere) arkalarına Obama’nın desteğini alarak bir Rus ruleti oynadılar ve karşımızdaki görüntü, “Afganlaşma”nın kapı komşumuz olduğudur... Aşiretler... Radikalizm... Devletin yok olduğu topraklarda yaşanılan derin istikrarsızlaşma...Şiddetin nereden ve hangi nedenle geleceğinin bilinmediği kaotik”bir yapı.... Kaddafi sonrası Libya, uzun yıllar sürebilecek kanlı bir serüvene doğru ilerliyor...
“Kriz” patlak verdiğinde iki kentten söz etmek mümkündü: Trablus ve Bingazi... Trablus, ülkeyi 42 yıl boyunca diktatörlükle yöneten bir devrim liderinin başkenti, Bingazi ise bu yönetim sürecinde dışlanmış, ezilmiş ve “artık yeter” diyen doğu aşiretlerinin merkeziydi...
Günümüz Libya’sı, iki kentin korkunç kaderi üzerinde şekilleniyor: Misrata ve Sirte... Misrata ayaklanmanın başladığı günlerden itibaren Kaddafi yanlılarının kanlı saldırılarını yaşadı ve yıkıldı... Sirte, Kaddafi’nin doğup-büyüdüğü kent olarak saklandığı son yerdi ve bu kez Libya’nın yeni yöneticileri tarafından yerle bir edildi...
Aslında, Misrata-Sirte hattında yaşanılan vahşet, Libya’nın aşiret dengelerine dayanan yapısını anlatmaya yetiyor. Misrata, Trablus ve Bingazi’den sonra ülkenin üçüncü büyük kenti, ama en zengini... Libya’nın sanayi üretimi, enerji tesisleri, ithalat-ihracatının büyük bölümü bu kentten yapılıyor. Bu nedenle, güçlü Misrata Aşireti, ilk çatışmaların başladığı günlerde biraz tarafsız kalmaya çalıştı ama, Trablus’un kendilerinden kesin biat istediğini anlayınca muhalefete geçtiler. Bunun üzerine Kaddafi’nin ünlü “isyancı sıçanları evlerinde yakalayıp yok edeceğiz” sözü geldi ve Misrata Libya iç savaşının en korkunç günlerinin yaşandığı bir kent oldu. Ülkede dengeler değişince bu kez Sirte’nin yıkılması, Kaddafi’nin cesedinin Misrata sokaklarında hakarete uğraması tesadüf değildir... “Kaddafi Aşireti”nin eski Libya liderinin cenazesini almak ve aşiret topraklarında bir yere törenle gömmek konusundaki ısrarı, Libya’nın geleceğinin nasıl bir kadere doğru rotalandığını göstermesi açısından önemlidir.
“Kaddafi Aşireti”nin kan bağı olduğu ve yıllarca işbirliği yaptığı “Warfallah Aşireti”nin muhalefet ile işbirliği yapması Libya’da gelişmelere yön verdi. Bu aşiret 1 milyon nüfusu ile Libya halkının altıda birini oluşturuyor. “Yeni Libya”nın bu aşiretin omuzlarında yapılanması beklenebilir ama ülkenin ikinci büyük aşireti Magariha’nın son ana kadar Kaddafi’ye sırt çevirmediğini de unutmamak gerekir.
Magariha Aşireti, Fizan kaynaklı ama üyeleri Trablus başta ülkenin büyük kıyı kentlerine yayılmış bir aşiret... Kaddafi’nin “devrim yoldaşı” Abdülselam Callud bu aşirettendi. Callud son dönemde Kaddafi’ye karşı çıksa da aşiretin önde gelenlerinin Libya-eski- lideri ile kader birliği son ana kadar sürdü. Görülen o ki, yakın gelecekte Warfallah ile Magariha aşiretleri, Libya’nın geleceğinde söz sahibi olmak için rekabete girecekler...
Hatırlatayım: Libya’da herkes silahlı ve rekabet denildiğinde siyasi olandan çok mermilerin havada uçuştuğu bir ortam akla geliyor...
ETA-PKK
1. Bask Milliyetçi Partisi barışçı bir parti olarak 1895 yılında kuruldu. .2. Parti her zaman Bask milletinin demokratik sözcüsü oldu. 3. ETA, Franko faşizmine karşı bu partinin yeterli mücadele vermediği gerekçesiyle 1959 yılında kuruldu. 4. Demokrasi ETA’nın kuruluş nedenini ortadan kaldırdı, halk teröre karşı cephe oluşturdu. 5. ETA yıllardır komadaydı, yaşayamadı. Sonunu güvenlik güçleri değil, demokrasiye bağlı Bask halkı getirdi. 6.Bask halkı, 2009 bölgesel parlamento seçimi sonrasında İspanyol Sosyalist Partisi’ni “bölgesel iktidar” yapacak kadar etnik milliyetçilikten uzak bir tercih kullandı. 8. Bask hareketi terörle başlamadı, demokratikleşme sürecinde yama gibi duran terörün tasfiyesi ile kimliğini kanıtladı. Son günlerde çok fazla ETA-IRA gibi laflar ediliyor, tarihsel gerçeklere dikkat çekmek istedim.
star
Bu yazı 1,729 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Eylül 2012
Bir garip Türkiye portresi
-
27 Ağustos 2012
Ortadoğu’ya hoş bulduk!
-
26 Temmuz 2012
Rusya-Suriye-Almanya Kimyasal silah
-
23 Temmuz 2012
AB’nin ''gerçek'' yolu...
-
7 Haziran 2012
Clinton ile buluşma ve terör
-
30 Nisan 2012
Öldürülecekler listesi...
-
5 Nisan 2012
Sürgündeki milletin acısı
-
29 Mart 2012
Suriye-Lübnan: Her şey yeni başlıyor...
-
26 Mart 2012
İran katliama katıldı!..
-
19 Mart 2012
Türkler Arap öldüremez!..
-
12 Mart 2012
Yarı-başkanlık sistemine doğru...
-
1 Mart 2012
Esas mesaj ‘diaspora’ya
-
30 Ocak 2012
SURİYE: Savaş yeni başlıyor...
-
23 Ocak 2012
Sarkozy’nin işi bitti...
-
5 Ocak 2012
İran’la dans
-
29 Aralık 2011
2012: Savaş yılı
-
8 Aralık 2011
İsrail’in Türkiye’ye ihtiyacı var
-
5 Aralık 2011
Araplar ‘Türk modeli’ne soğuk!..
-
28 Kasım 2011
‘Felaket senaryosunu önlemeye çalışıyoruz...’
-
17 Kasım 2011
SURİYE: Yüksek risk!..
Yorumlar
+ Yorum Ekle