Mahmut Övür
0 0 0000
Baykal ve Sav'ın İstanbul hamlesi
Kamuoyu araştırmaları, Türkiye'de hâlâ muhalefet sendromunun sürdüğünü gösteriyor. İktidarın oyu artıyor, muhalefetin oyu düşüyor.
Bu manzara bile ne yazık ki ana muhalefet partisini uyandırmaya yetmiyor. Meclis'i boykot öncesi kınına sokulan muhalif kılıçlar yeniden çekiliyor. Ama bu kez merkezden yani Ankara'dan değil, yerelden "kalkışma" stratejisi izleniyor.
Öncüleri de Baykal-Sav ikilisinin çevresi...
Tabii onlara milletvekili yapılmayan Kılıçdaroğlu- Gürsel Tekin küskünleri de destek veriyor.
Tam bir "iç savaş" hali...
Doğrusu Kılıçdaroğlu-Tekin birlikteliği de zedelendiği için parti rotasını kaybetmiş durumda.
Öyle kaybetmiş ki, CHP tabanında ne Kürt meselesi, ne Arap Baharı, ne Birleşmiş Milletler'in dünyadaki rolü tartışılıyor.
Onun yerine "partiyi kim yönetecek" kavgası yapılıyor. "Son CHP"de son durum gerçekten vahim...
Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi partide "ideoloji" olmadığı gibi "sevgi ve güven de" yok.
Bu nedenle genel merkez bir il teşkilatına kimi atarsa atasın, yeniçeri ocağı misali hemen "isyan" başlıyor.
Bu durum her ilde söz konusu ama en salaş biçimiyle İstanbul CHP'de yaşanıyor.
En son il başkanlığına Oğuz Kaan Salıcı atanınca "miadı dolmuş" CHP'liler bile harekete geçti:
"Bu da nereden çıktı, adını bile duymadık."
Parti ellerindeyken büyütemeyenlerin her yeni isme karşı çıkması artık alışkanlık haline geldi.
Birkaç gündür CHP İstanbul'da olup bitenleri izliyorum.
Kılıçdaroğlu, Baykal ve Sav'ın kapsama alanına girmeyen isimlerden oluşan bir il yönetimi yapmaya çalışıyor. Bir anlamda "kendi CHP"sini oluşturma derdinde.
Ama ne mümkün... Geçmişin "garaj toplantısı"nı hatırlatan gizli toplantılarda "Parti bir grubun eline geçiyor" diyenlerle, "Şu kadar para bıraktık ama hepsi bitti"den öte siyaset üretemeyenler el ele vermiş durumda.
CHP'nin işi gerçekten zor...
Eskiden genel başkana sahip çıkılıyordu ama artık CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun eski havası kalmadığı için sahip de çıkılmıyor ve açık açık eleştiriliyor. Doğrusu ortada "siyaset üreten" bir akıl olmadığından bu kampanyadan bir şey çıkmaz. Ama garip olan mevcut yönetimden de bir şey çıkmaması.
'Elimizi taşın altına koyalım'
Bir süre önce emekli matematik öğretmeni Rahim Demirbaş'tan bir mail aldım. Siyasi olaylar nedeniyle fırsat bulup hemen yazamadım ama hiç aklımdan çıkmadı. Etkilendim, eminim okuyunca siz de etkileneceksiniz.
İşte Konya Ereğli'ye bağlı Beyören köyünden insanın içini ısıtan sıcak bir ses...
"Değerli Mahmut Bey
Şu güzel günlerde bu garibin yazısını okuyacağınız için teşekkür ederim.
Sizin güzel ülkemizin güzel insanlarının uyarılması hususunda gösterdiğiniz çabalardan cesaret alarak bu yazıyı yazıyorum.
Bendeniz 1998'de suyu yok denecek kadar az, erozyonun çok ve günlerce esen çöl rüzgârlarının (Ben bu rüzgârlara tozunami diyorum. Tusinamiden de beter) canına okuduğu kuş uçmaz kervan geçmez arazilerde orman oluşturmaya başladım.
Güzel Allah'ımın yardımı ile bu güne kadar bir parmak kalınlığında bir su ile 32 bin ağaç yeşerttim.
Bunların boyu 8 metre ile 50 cm arasında. Bu orman işine başladığımda model oluşturmak istemiştim. Yaşım 71... Hiç kimse malını öbür dünyaya götürüp gitmemiş. Gitseydi bizlere bir şey kalmazdı. Bu orman belki binlerce yıl yaşayacak, amel defterim kapanmayacak. Örnek alanlar olacak, yaprağından, meyvesinden, oksijeninden faydalananlar olacak.
Ben de pek çok emekli gibi kahve köşelerinde pinekleyebilirdim. Bu dünyanın incisi olan ülkemizi emlakçıdan almadığımıza göre bizim de bir şeyler yapmamız gerekir diye düşündüm. Bu güzel ülkenin yücelmesi mevki sahibi insanların tekelinde olmamalı. Bizler de okuyanı cahili, emeklisi, fakiri, zengini elimizi taşın altına sokmalıyız. Beni en çok üzen şey, 'kıyametin kopuyor olduğunu görsek bile elimizdeki fidanı toprakla birleştirmememiz.'
'Veren el, alan elden üstündür' diyen bir kültürün sahibi olduğumuz halde doğamız çöl olma tehlikesiyle karşı karşıya...
Fazla yazıp da bilgiçlik taslamış gibi olmak istemiyorum. Sizden istirhamım bu çalışmamın güzel insanımıza duyurulmasında bana yardımcı olmanız."
Sevgili Hocam, sizi saygıyla selamlıyor ellerinizden öpüyorum.
sabah
Bu yazı 1,404 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2012
AK Parti kongresi ve Barzani
-
28 Eylül 2012
AK Partili Babuşçu iddialı: Yüzde 55
-
23 Eylül 2012
CHP'nin 'Balyoz' ikilemi
-
20 Eylül 2012
Otobüste 200 er
-
18 Eylül 2012
CHP günahlarından arınıyor
-
11 Eylül 2012
CHP hâlâ derdini anlatamıyorsa
-
1 Eylül 2012
Ya silah ya siyaset
-
30 Ağustos 2012
CHP neden Kürt raporu yazamıyor?
-
19 Ağustos 2012
Barışı kirletmemek lazım
-
14 Ağustos 2012
Aygün'ün kaçırılmasında garip sorular
-
10 Ağustos 2012
Diyarbakır'dan Şemdinli'ye bakmak
-
24 Temmuz 2012
Üç CHP'li anlaşamıyorsa...
-
19 Temmuz 2012
CHP'de 'maymuncuk liste' savaşı
-
18 Temmuz 2012
CHP, zamanın ruhunu yakalar mı?
-
17 Temmuz 2012
CHP kurultayı gölgede mi kaldı?
-
8 Temmuz 2012
Siyasetin yeni aktörleri
-
6 Temmuz 2012
CHP'de kurultay pazarlamacıları
-
3 Temmuz 2012
Zana'nın demokratik yolu
-
24 Haziran 2012
Uçak düşürme bir tuzak mı?
-
19 Haziran 2012
Gülen'in kararı neyin sinyali?
Yorumlar
+ Yorum Ekle