En Sıcak Konular

Bülent Korucu


Bülent Korucu
0 0 0000

BDP ne yaptı?



12 Haziran seçimlerinin iki galibi vardı. Biri oy yüzdesini artırdığı halde vekil sayısı düşen AK Parti; diğeri ise oy oranı artmamakla birlikte Parlamento'daki temsil oranını neredeyse ikiye katlayan BDP.

Önceki seçime göre hem oy yüzdesini hem de vekil sayısını artıran CHP ise ilginç biçimde kaybedenler safında yer aldı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, kurmay heyetini üçüncü defa değiştirerek başarısızlığı tescillemiş oldu. Tasnifi haklı kılan başarı kriteri ise, beklentileri aşma ve yeni döneme tesir edebilme potansiyeliydi. AK Parti ve BDP anayasanın yeniden yapılacağı yeni dönemin en etkili iki aktörü olma şansını 12 Haziran seçimiyle yakalamıştı. Zira anayasanın en önemli değişiklikleri Kürt meselesi ile ilgili olacak. Bütün kesimlerden oy alabilen iktidar partisi ile sadece Kürtlerin bir kısmından oy alabilen BDP sürecin lokomotifi olabilirdi. Bu sözlerden diğer partilerin etkisini sıfırladığımız anlaşılmamalı. En sorunlu alan, en etkili aktörler konusunda belirleyici pozisyonda.

Gelelim BDP bu fırsatı kullanabilecek mi? Hâlâ bu konumda duruyor mu, sorusuna cevap aramada. İki sorunun cevabı da maalesef 'belki'. BDP seçimlerden sonraki zaman diliminde iyi sinyaller vermedi. Siyasetin çözüm üretme mercii olduğu gerçeğini ıskalayan işler yaptı. 12 Eylül referandumunda başladığı boykot, alışkanlığa dönüştü. Önce Köşk'e çıkmadılar. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le randevularının bulunduğu gün 'küstüm oynamıyorum' tavrıyla Diyarbakır'a gittiler. Meclis'e gelip yemin etmeyerek, yeni Parlamento'yu kuran milli iradeye ve kendilerine oy verenlere saygıda kusur ettiler. Ders yapılmayan günlerde okulu kıranlar gibi Parlamento tatildeyken boykot uyguladılar. Tavırlarını tatminkâr biçimde izah edemeyince sürecin kaybedeni haline geldiler. BDP bu protestoyu niye gerçekleştirdi ve amaçlarına ulaşabildi mi, suallerinin cevabı çok iyimser değil.

BDP'li vekiller çok da içlerine sinmeyen işlere zorlanıyor. Böylece hem burunları sürtülüyor, hem de herkese gerçek patronun kim olduğu gösteriliyor. 'Biz olmadan siz kocaman bir hiçsiniz' mesajı iyice zihinlerine kazınıyor. Bu tavır arkalarındaki iradenin, demokrasiye ve halkın tercihine bakış açısını da yansıtıyor. Parlamento başta olmak üzere demokratik zeminlerin çözüm üretici olması istenmiyor; hatta o ihtimalden korkuluyor. 'Silahın devri bitti' diyen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı'nı ağzını yırttırmakla tehdit edip susturan mantığın, parlamenterlere kendi ayakları üstünde durma şansı tanıması düşünülemezdi. Öyle de oldu. Fakat kamuoyu baskısı ve ithal vekillerin 'niye seçildik o zaman' itirazları biraz mevzi kazanmalarını sağladı. KCK/PKK son güne kadar 'Meclis'e gitmeme' baskısını sürdürdü. Fakat kopma yaşanır da karizma çizilir endişesiyle kerhen 'peki' denildi. 13 Haziran sabahı yüz çevrilen fırsat, örselenmiş olsa da tekrar önlerine çıktı. PKK'nın artık muhipleri tarafından bile savunulmakta zorlanan eylemleri, sivil siyasetin önünü açabilir. İki ay öncesine kadar belli mahfillerde görmezden gelinen, hatta yer yer alkışlanan PKK, şimdi sorgulanıyor. Terörize ettiği ortamın demokrasiyi ve sivil anayasa arayışlarını vuracağını gören muhiplerin çoğu 'bu kadarı da fazla' noktasına çekildi. BDP'liler azıcık cesaret ve siyasetle kırılan onurlarını kurtarabilir ve Türkiye'nin demokratikleşmesinde pay sahibi haline gelebilirler. PKK dağda iken BDP'lilerin bunu yapması daha kolaydı, ama şimdi KCK kılığında şehre indi ve ovada siyaset yapmak zorlaştı. Eskiden devletin hukuk dışı unsurları izin vermezdi; şimdi PKK'nın gerilla kıyafetinin üstüne takım elbise çekmiş unsurları engelliyor. Silahlarını yanlarında getirmemiş olsalar, bazı liberaller gibi biz de iyimser olabilirdik. Ne yazık ki kravat, Keleş'i örtmeye yetmiyor.

zaman

Bu yazı 1,309 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Emri verenle alan bir olur mu?
    • 11 Eylül 2012 Siyasette sonuçsuz arayışlar
    • 4 Eylül 2012 PKK'yı kim cesaretlendiriyor?
    • 3 Ağustos 2012 Özkök Paşa'nın tarihî tanıklığı
    • 31 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu, koltuğunu sağlamlaştırdı
    • 27 Temmuz 2012 Anketler ne diyor?
    • 6 Temmuz 2012 Ahmet Şık, Ahmet Şık'ı yalanlıyor
    • 26 Haziran 2012 Karayılan söyledikleri mi kaçırdıkları mı?
    • 15 Haziran 2012 Özal'ın ölümü aydınlanacak mı?
    • 22 Mayıs 2012 Anayasanın dili
    • 11 Mayıs 2012 Başkanlık Türkiye'de uygulanabilir mi?
    • 8 Mayıs 2012 CHP'de yerel seçim mücadelesi
    • 4 Mayıs 2012 AİHM, mahkemeyi ibra etti
    • 17 Nisan 2012 Balyoz'da acı fren!
    • 27 Mart 2012 Balyoz'a ABD'den destek gelmiş!
    • 16 Şubat 2012 MİT tartışmasındaki toz bulutu
    • 8 Şubat 2012 Dindarların talebi özgürlük
    • 3 Şubat 2012 CHP'liler dama oynuyor
    • 31 Ocak 2012 CHP'de anomali doğumun yan etkileri
    • 20 Ocak 2012 Mahkeme aslında 'örgüt var' diyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,580 µs