Nasuhi Güngör
0 0 0000
Küçük hesapların ötesinde Türkiye
Bir gazetecinin önündeki en büyük engel, farkında bile olmadan kullandığı süzgeçlerdir. Yıllar geçtikçe ne yazacağını değil, yazmayacağını daha iyi bilir. Kimi zaman korunma iç güdüsüyle, kimi zaman da farklı dengeleri hesaba katarak yapar tüm bunları. Siz bakmayın ben ne biliyorsam okurla paylaşırım diye esip gürleyenlere. Gerçek, her zaman daha fazla ya da daha farklıdır.
Şu günlerde Ankara’nın ortasında meydana gelen saldırıyı ‘önceden tahmin ettiği’ belirtilen kimi isimler var sahnede. Kendilerine kahin ya da deha muamelesi yapılıyor bazı kesimler tarafından.
Belli ki istihbarat çevreleriyle yahut bu işlerle meşgul olan çevrelerle sıkı diyalogları var. Bunlar üzerinden bize bilgi, duyum yahut tahminler aktarıyorlar. Ama nedense gerçeğin ortaya çıkmasından çok hesaplaşma kokuyor bunlar.
***
PKK’nın, özellikle kendi merkezi yapısının dışında ürettiği ve gevşek bir kontrolle yoluna devam eden yapılar eliyle eylem yapacağını tahmin etmek için bunların hiçbirine ihtiyaç yok aslında. Büyük resme dikkatle baktığınızda bu tahmini daha da geliştirebilir, neler olacağına dair öngörüde bulunabilirsiniz.
Şu günlerde adından bahsedilmeye başlanan TAK böyle bir yapı. Örgütle yıllar yılı ilişkisi olan isimlerin bile dehşetle söz ettiği bir uzantı bu. TAK’ın adını daha fazla duymaya başlamanız, örgütün eylem stratejisinin köklü olarak değiştiğini, bundan sonra, yıllar yılı alışılagelen tarzın çok ötesinde eylemlerin gelebileceğini gösteriyor.
Bir iki üslup kazasını dikkate almazsanız, Ankara’da, ortaya çıkan eylemlerle ilgili hayli soğukkanlı bir havanın hakim olduğunu söylemek mümkün. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, ABD Başkanı Barack Obama ile yaptığı kritik görüşmenin hemen öncesinde basına yansıyan kareler, Türkiye’nin yakın gelecekte bu konuda hayli sert ve bir o kadar da ‘yalnız’ bir mücadeleye hazır olduğunu gösteriyor. Bu yalnızlığın bedelinin sadece kendisi tarafından ödenmeyeceğini de anlatıyor Türkiye tüm dünyaya.
***
Önceki gece Obama ile görüşen Başbakan Erdoğan’ın duruşunu ve Türkiye’nin rolünü doğru okumak gerekiyor. Mesele sadece dünyanın en büyük ekonomilerinden birisi olmak değil elbette. Herkes Türkiye’nin çok geniş bir coğrafyada nasıl bir etkiye ve dönüştürücü güce sahip olduğunun farkında. Başımıza gelen terör belasını, peş peşe ortaya çıkan can yakıcı eylemleri bu yükselişe yönelik bir hamle olarak görmek çok daha açıklayıcı olsa gerek.
Dolayısıyla da kamuoyuna çıkıp konuşan, analiz yapan, kendisine kahin muamelesi yapılan meslektaşlarımızın ya da akademisyenlerin, olup biteni birtakım kişisel hesaplarla, dar alanda kısa paslaşmalarla yorumlaması, hayli tuhaf. Türkiye bu hesapların hepsinden daha büyük ve bu yüzden de çok çetin hesaplaşmalarla karşı karşıya kalmasına hazırlıklı olmak gerekiyor.
Bunu doğru anlamayıp, meseleyi ‘Bizim komşunun oğlu karakola ekmek götürürken duymuş’ kabilinden alanlara sıkıştırmak, maksatlı değilse bile aldatıcı bir yaklaşım.
Kafamızı kaldırıp resme daha geniş açıdan bakalım. Meslek, mektep, meşrep yahut mezhep taassubunun hiç ama hiç zamanı değil. Zorlu bir yolculuğa çıkıyor Türkiye. Hazırlığı var, ama eksiği de çok. Buraya not edelim; Türkiye’yi uluslararası sistem adına bir dönüştürücü rol üstlenmekle suçlayanlar da, onu geçmişin ulusalcılık kalıplarına mahkum etmek isteyenler de yanılıyor.
Bir üçüncü yol Türkiye. Anlama özrü olanlar için peşinen yazayım ‘üçüncü dünyacılık’ filan değil bu.
Buna katkı sağlamak için öncelikle küçük hesaplardan sıyrılmak gerekiyor.
star
Bu yazı 1,385 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Nisan 2013
Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
-
27 Eylül 2012
Ordu neden değişmek zorunda
-
21 Eylül 2012
Eylül ayının kara listesi
-
14 Eylül 2012
Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
-
13 Eylül 2012
Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
-
3 Eylül 2012
Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
-
30 Ağustos 2012
Ankara-Paris rekabeti
-
24 Ağustos 2012
İstihbarat zaafı var mı?
-
23 Ağustos 2012
BDP niçin çıldırdı?
-
17 Ağustos 2012
Fırsat treni telaşı
-
16 Ağustos 2012
Yola nasıl devam edeceğiz?
-
10 Ağustos 2012
‘Gergin Barış’ın sonu mu?
-
6 Ağustos 2012
PKK’nın intiharı
-
27 Temmuz 2012
Henüz vakit varken
-
20 Temmuz 2012
Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
-
19 Temmuz 2012
Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
-
28 Haziran 2012
Türkiye itibar mı kaybediyor?
-
22 Haziran 2012
Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
-
21 Haziran 2012
Müzakere akıldır, güçtür
-
14 Haziran 2012
Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi
Yorumlar
+ Yorum Ekle