İbrahim Karagül
0 0 0000
Altı saat ne konuştular?
Bir devlet başkanı ile bir dışişleri bakanı, iki buçuk saati baş başa, altı saat ne konuşur? Üstelik bu görüşme, ülkelerin büyükelçilerini Suriye'den çektiği, Şam'a ardı ardına ciddi uyarıların yapıldığı, tankların kasaba ve köylerde insan avladığı bir dönemde yapılıyorsa, dünyanın gözü bu görüşmedeyse, görüşme öncesi iki taraf da sert sözlerle birbirini yoklamışsa, iki ülke uzun zamandır ilk kez birbirine bu kadar sert sözler sarfetmişse yeni ve farklı bir şey oluyor demektir.
Ortaklıktan düşmanlığa mı geçiyoruz? Suriye'ye askeri müdahale, ağır ambargolar, Suriye-İran aksına yönelik baskılar mı başlıyor?
Türkiye, Suriye'ye karşı ABD tezlerini mi savunuyor, bu tezlerin sözcülüğünü mü yapıyor? Beşşar Esad'ı devirme girişimlerinin arkasında Türkiye mi var, ayaklanma ya da isyan Türkiye tarafından mı yönetiliyor?
Elbette altı saatte bunların hepsi konuşulmuş olmalı. Suriye ordusunun ağır silahlı operasyonlarından, Türkiye sınırlarından girdiği iddia edilen silahlı grupların kimliğine, Hama ve civarındaki katliamlardan Türkiye sınırlarının nasıl kontrol altında tutulacağına, Suriye'de yaşanan iç savaşın boyutlarından Batı ve Türkiye'nin bu ülkeye karşı tutumlarına kadar çok şey konuşulmuş olmalı.
Eğer görüşme olumsuz olsaydı kısa sürerdi, restleşme yaşanırdı, taraflar tutumlarını belirlerdi ve biterdi. Uzun sürüyorsa ortada iki tarafın da ilgisini çeken bir konuya ya da proje olmalı.
Davutoğlu'nun dünkü Şam ziyareti, olayların başlangıcından bu yana en kritik görüşmeydi. ABD bu görüşmenin sonucunu bekliyordu, İsrail öyle, Fransa ve Avrupa Birliği ülkeleri de... Ziyaretten bir gün önceki durum; iplerin koptuğu, Suriye'ye yönelik yeni ve farklı müeyyidelerin başlatılacağı, Türkiye açık ve net biçimde muhaliflere destek evereceği, kozların paylaşılacağı şeklindeydi.
Ancak, her ne kadar yazıyı yazarken bir açıklama yapılmamış olsa da, görüşmenin o atmosferin dışında seyrettiği ortada. Davutoğlu'nu karşılamadaki tavır, Esad'la görüşmeye girerkenki soğukluk, Buseyna Şaban'ın "biz daha sert oluruz" türü açıklamaları görüşme öncesinde kaldı.
Uzun görüşmenin tahminlerin ötesinde iyi geçtiği, Suriye'nin toprak bütünlüğü hakkında güvenceler verildiği söyleniyor.
Muhtemelen reform ve iç barışa dönük Türkiye'nin önerdiği bir proje üzerine uzun tartışmalar yapıldı. Masanın üstünde ne vardı elbette bilmiyoruz. Birkaç gün içinde ortaya çıkar.
Resmi olarak görüşmede elbette halka karşı şiddete son verilmesi istendi ve ABD'nin mesajları iletildi. Ama altı saat sadece bunları iletmekle geçmemiştir her halde. Peki o zaman nasıl bir çalışma yürütülüyor? Bekleyip göreceğiz. Ama bu "son uyarı" ya da "son görüşme" değildi.
yenişafak
Bu yazı 1,610 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
20 Nisan 2012
Türk-Kürt-Sünni..
-
30 Mart 2012
Suriye satrancı, İsrail'e askeri üs
-
16 Şubat 2012
En tehlikeli ihtimal: Ya savaş tersine dönerse!
-
10 Şubat 2012
Hesaplaşma: Kim kimi tasfiye edecek?
-
2 Aralık 2011
Bitti Esad, gerçekten bitti..
-
18 Kasım 2011
Artık, Suriye ile savaş halindeyiz!
-
9 Eylül 2011
Evet, Tahrir'de konuş! Tarihi değiştir! De ki...
-
18 Ağustos 2011
İran-Suriye ve PKK: O 'kart' yine masada..
-
10 Ağustos 2011
Altı saat ne konuştular?
-
27 Temmuz 2011
Ölüm koalisyonu Haçlı savaşçıları..
-
22 Temmuz 2011
Avrupa Birliği parçalanıyor..
-
29 Nisan 2011
Cuma, öfke, kan...
-
10 Şubat 2011
Barış beklerken savaş gelmesin!
-
31 Aralık 2010
Bir casusa bu kadar para veriliyor mu!
-
29 Aralık 2010
İki not ve bir kirli ittifak!
-
24 Eylül 2010
İsrail-PKK bağlantısı bu işi bozabilir mi?
-
3 Şubat 2010
Bu toplantı hiç de hayra alamet değil!
-
17 Aralık 2009
İran-Suudi savaşına doğru mu gidiyoruz?
-
8 Aralık 2009
Reşadiye'den kim ne mesaj veriyor?
-
28 Ekim 2009
Birileri tarih yapıyor, bunu kimler yazacak?
Yorumlar
+ Yorum Ekle