Sami Kohen
0 0 0000
Roma fiyaskosu
RESMİ ağızlar Lübnan'la ilgili Roma Konferansı'ndan somut bir sonuç çıkmadığını herhalde kabul etmeyeceklerdir; ama gerçek, bu toplantının bir "fiyasko" ile son bulduğudur.
Çok çetin ve gergin tartışmalardan sonra yayımlanan ortak deklarasyon diplomatik bir dille kaleme alındığı için, konferansa katılanların krizi çözmek için çabaları sürdürmek konusunda genel bir mutabakata vardıkları izlenimini veriyor.
Nitekim basın toplantısında Lübnan Başbakanı Fuad Siniora da, ele alınan meselelerde "bazı ilerlemeler kaydedildiğini" söyledi. Ancak Lübnan lideri, "asıl beklentilerin" yerine gelmediğini de açıkça belirtti.
Asıl beklenti, Lübnan'da "acil ateşkes"in sağlanmasıdır. Oysa deklarasyonda "sürdürülebilir ve daimi" bir nitelik taşıyacak bir ateşkes için "acil çabalar" harcanacağı bildiriliyor...
"Acil" olan...
Geçen hafta İtalya Lübnan'a karşı saldırıların yoğunlaşması üzerine, olağanüstü bir uluslararası konferans fikrini ilk ortaya attığı zaman, esas amacın "derhal ateşkesi sağlamak" olacağı söylenmişti. Tabii bunun yanı sıra Lübnan'a acil insani yardım yapılması ve çokuluslu bir Barış Gücü'nün kurulması gibi konular da gündeme getirilecekti. Ama asıl hedef, savaşın acil olarak durdurulmasıydı.
Bu konuda bir karara varılamamasının nedeni, konferansta derin görüş ayrılıklarının ortaya çıkmasıdır. Açıkçası, konferansa katılanların büyük çoğunluğu ateşkesin derhal ilan edilmesini, uluslararası camianın da bu yönde harekete geçmesini istedi. Tabii bunu isteyenlerin başında Lübnan Başbakanı ve de BM Genel Sekreteri Kofi Annan da bulunuyor.
Buna karşılık, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, ateşkesin ilanından önce gerekli gördüğü bazı şartların yerine getirilmesi üzerinde ısrar etti. Onun deyişiyle aksi halde bu ateşkesin "sürdürülebilir ve daimi olması" mümkün olmaz ve sonuçta da Güney Lübnan'da "status quo ante"ye -yani daha önceki duruma- dönülmüş olur.
...Zamana bırakıldı
Öyle anlaşılıyor ki, karşıt görüşleri savunanlar, ortak deklarasyonda ustaca diplomatik bir üslup kullanarak, anlaşmazlıklarını örtmeye çalıştılar.
Pratikte bu ateşin derhal kesilmesinin söz konusu olmayacağı ve İsrail'e daha bir süre bombardımanlarını sürdürme olanağının verileceği anlamına geliyor.
Bu arada, deklarasyondaki ifadesiyle konferansa katılanlar, ateşkes ve sonrası için, "acil çabalar" harcayacaklar. Aynı zamanda Kofi Annan ve bazı ülkeler de, konferansın dışında tutulan Suriye ve İran'ı bir şekilde devreye sokmaya çalışacaklar...
Konferansta uluslararası barış gücünün kurulması için de çalışmaların başlamasına karar verildi. Bu konuda genel bir prensip anlaşması var. Hatta bu gücün BM çerçevesinde oluşturulması gerektiği de belirtiliyor. Ancak bunun ayrıntıları çok önemli. Bu kuvvet kimlerden oluşacak, nerede konuşlanacak, yetkisi ne olacak, vs?..
Bütün bunlar önümüzdeki günlerde ve haftalarda daha çok konuşulacak... Ve bu arada ne yazık ki, savaş ve sebep olduğu insanlık dramı devam edecek...
Bu yazı 1,067 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ocak 2012
Rusya ile ''kazan-kazan''
-
20 Aralık 2011
Irak’taki boşluğu kim dolduracak?
-
23 Eylül 2011
BM’nin Filistin sınavı
-
18 Ağustos 2010
Tabular yıkılırken...
-
6 Ekim 2009
Yorgo’nun dönüşü
-
6 Mayıs 2009
Şimdiki öncelik Kafkasya
-
7 Nisan 2009
Obama’dan çarpıcı mesajlar
-
24 Şubat 2009
Araplar neden birleşmez?
-
20 Ocak 2009
Obama neyi ne kadar değiştirecek?
-
23 Aralık 2008
Ortadoğu’da domino oyunu
-
19 Aralık 2008
Stratejik önem yetmez!
-
4 Kasım 2008
Sürpriz olur mu?
-
10 Ekim 2008
Kriz neleri ne kadar değiştirir?
-
3 Ekim 2008
ABD’de “part-time” sosyalizm!
-
19 Eylül 2008
Livni ile barış olur mu?
-
16 Ağustos 2008
İran’la ilişkilerde ince ayar
-
1 Ağustos 2008
Türkiye şimdi nasıl görünüyor?
-
10 Temmuz 2008
Neden İstanbul?
-
22 Şubat 2008
Sarkisyan'dan beklenen...
-
20 Şubat 2008
Castro gitti ama Castroizm sürüyor
Yorumlar
+ Yorum Ekle