Bülent Korucu
0 0 0000
Bardağı taşıran damla: internet andıcı
Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in istifa ettiği, kuvvet komutanlarının da 'mış' gibi yaptığı ayrılma kararında 'internet andıcı iddianamesi'nin bardağı taşıran damla olduğu söyleniyor.
Aynı fikirdeyim ama tersinden, hükümetin sabrının taştığı nokta orası bence. Hatta istifalar için, iddianamenin etkisini kırma ve kamuoyunun ilgisinden kaçırma operasyonu bile denebilir. Uçuk bir komplo teorisi diye düşünebilirsiniz. Benim de ilk duyduğumda ağzımdan, "Yok daha neler?" cümlesi döküldü. Ancak iddianameye göz atınca "Neden olmasın?" çizgisine geldim.
Süreci, iddianameyi esas alarak kısaca özetleyeyim: Genelkurmay Başkanlığı'nda 'düşman'a karşı psikolojik harp yapsın diye oluşturulmuş birimler var. Düşman tanımına karar verenler hedefe Başbakan Tayyip Erdoğan, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü koymuş. Vergilerimizle maaş alan memurlar, yine vergilerimizle döşenmiş bilgisayar altyapısı üzerinden meşru Türkiye Cumhuriyeti hükümetiyle savaşa tutuşmuşlar. Hem nasıl savaş. Kurulan ve kamuoyunu yönlendirmeye çalışan kara propaganda sitelerinde yer alan yazıların sadece başlıklarından birkaç örnek vereyim: Türban ve Çankaya, Adaletsiz Kadrolaşma Partisi, Türkiye molla rejimine gidiyor, Çağdaşlıktan uzaklaşırsan 28 Şubat gelir, TRT'de irtica hortladı, Yargı kuşatmada, Abdullah Gül kim değildir, Türban Köşk'e çıkmamalı, Türkiye'nin yönü İran, Ergenekon büyük provokasyon, AKP laikliği dilim dilim doğruyor, AKP ekonominin üstünü türbanla örtüyor, Devlet televizyonu 'taraf' oldu. Bu başlıkların yer aldığı sitelerden hareketle 'siyasi parti merkezi gibi karargâh' değerlendirmesi yapanlar haksızlık ediyor. İktidarın siyasi rakibi CHP'nin internet sitesi bile daha insaflı duruyor.
Süreci izlemeye devam edelim. Taraf gazetesinin yayınları üzerine hafif yollu panik yaşanıyor. Sonra işi biraz daha kılıfına uydurmak üzere andıç hazırlanıyor. Kısa süreliğine kapatılıyor ve yeni siteymiş gibi eskiler tekrar faaliyete sokuluyor. LAW silahlarına 'boru', imzalı resmi belgelere 'kâğıt parçası' diyen ekip kendinden öylesine emin ki, sitelerin de Başbakanlık'ın emriyle hazırlandığını ileri sürüyor.
Bu absürt iddia, anında Başbakanlıkça yalanlanıyor. Sivil savcılık soruşturma açıyor ve Genelkurmay'a sorular gönderiyor. Gelen cevaplar 'boru' zihniyetinin devamı niteliğinde. Bir yandan apaçık ortaya çıkan delillerden sonra yalanlamaya gidilemiyor, özgüven gösterisi yapılıp yalanmaya tenezzül edilmiyor havası veriliyor. Öbür yandan yapılan işin kanunlara uygun olduğu ileri sürülerek örtme operasyonu icra ediliyor. Soruşturmanın ciddiyeti ortaya çıktıktan sonra ise apar topar delil karartma operasyonuna girişiliyor. Hiçbir aşamada hukuka uygunluk gözetilmiyor. Olay patlak verdikten sonra özür dilenip gereği yerine getirilmek yerine kitaba uydurma stratejileri geliştiriliyor. Faaliyetler daha bilenmiş bir inatla devam ettiriliyor. Yargı bunun hesabını sormaya başlayınca da 'vuruşarak çekilme' taktikleri devreye giriyor. Mahkemenin elinden adam kaçırmak için hükümete blöfler çekiliyor.
İddianamede en dikkat çekici paragraflardan biri şöyle: "Malum gazete Cumhuriyet'e atılan molotofkokteylinin ardından başlatılan geniş çaplı incelemenin ilk sonuçlarına istinaden ve görülen lüzum üzerine aşağıdaki bilgilerin ilgili medya kuruluşlarına servis yapılması uygun görülmüştür. Servisi alan medya kuruluşlarında haber ve yorumların bu bilgiler doğrultusunda farklı kaynaklardan edinilmiş izlenimi yaratacak şekilde farklı üsluplarla kaleme alınması için gereğini rica ederiz." Sanıklardan ele geçirilen dokümanlardan birinden alıntıladığım cümleler, kara propaganda işinde internet sitelerinin belki olayın en masum kısmı olduğunu gösteriyor. Buzdağının altından ne yazık ki meslektaşlarımız çıkacak gibi. Hakkını yemeyelim, gazeteciler daha dirençli çıktı. Henüz istifa haberi gelmedi.
zaman
Bu yazı 1,882 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
28 Eylül 2012
Emri verenle alan bir olur mu?
-
11 Eylül 2012
Siyasette sonuçsuz arayışlar
-
4 Eylül 2012
PKK'yı kim cesaretlendiriyor?
-
3 Ağustos 2012
Özkök Paşa'nın tarihî tanıklığı
-
31 Temmuz 2012
Kılıçdaroğlu, koltuğunu sağlamlaştırdı
-
27 Temmuz 2012
Anketler ne diyor?
-
6 Temmuz 2012
Ahmet Şık, Ahmet Şık'ı yalanlıyor
-
26 Haziran 2012
Karayılan söyledikleri mi kaçırdıkları mı?
-
15 Haziran 2012
Özal'ın ölümü aydınlanacak mı?
-
22 Mayıs 2012
Anayasanın dili
-
11 Mayıs 2012
Başkanlık Türkiye'de uygulanabilir mi?
-
8 Mayıs 2012
CHP'de yerel seçim mücadelesi
-
4 Mayıs 2012
AİHM, mahkemeyi ibra etti
-
17 Nisan 2012
Balyoz'da acı fren!
-
27 Mart 2012
Balyoz'a ABD'den destek gelmiş!
-
16 Şubat 2012
MİT tartışmasındaki toz bulutu
-
8 Şubat 2012
Dindarların talebi özgürlük
-
3 Şubat 2012
CHP'liler dama oynuyor
-
31 Ocak 2012
CHP'de anomali doğumun yan etkileri
-
20 Ocak 2012
Mahkeme aslında 'örgüt var' diyor
Yorumlar
+ Yorum Ekle