En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Futbolda üç maymun devrini kapatmalıyız!



İslam Çupi 1973’te yazıyor: “Türkiye’de şike, futbol güçlerinin mücadele edemeyeceği bir irilikte statlarda kol gezip dolaşmaktadır.” Aradan geçen 38 yıl ve biz hâlâ top çeviriyoruz!

Sizin içiniz rahat mı?  Benim değil.  Futbolu seven bir insan olarak içim kıpır kıpır şu günlerde.
Soru aslında basit:
Geçen yıl futbola şike karıştı mı, karışmadı mı?..
Bu soruya gönül rahatlığıyla, “Hayır karışmadı” diyen var mı?..
Peki ya vicdani kanaat...
Son karar elbette yargının.
Ama bir de vicdani kanaat diye bir şey vardır.
Futbolu yakın markajda tutan, derin futbol kulisine aşina olan ya da futbolu yönetenler acaba bugün gelinen noktada, “Şike yok!” diyebilirler mi?
Hadi bir adım daha atayım.
Yıllar sürebilecek yargı süreçlerinin sonunda beraat kararları bile çıksa, “Bizim futbol temizmiş!” diyebilecek miyiz?
Elinizi vicdanınıza koyun.
Ve düşünün.
Bizim futbolumuz ne yazık ki kirli. Geçen sezon anlaşılan biraz daha kirlendi. Şikenin gölgesi vurdu bu ülkenin futboluna.
Temizlemek zorundayız!
Bu ertelenemez bir görev ve sorumluluk.
Çünkü, hem maddi hem manevi olarak fena halde kanıyor futbolumuz...
Biliyorum, Türkiye Futbol Federasyonu’nun işi hiç de kolay değil. Çünkü çok büyük bir krizin içine savrulmuş durumda futbol.
Ama ipe un serilemez!
Top çevirmek yerine kararlı davranmak lazım.
Güncel soru malum:
Liglerin hiçbir şey olmamış gibi ağustos ayının ilk haftasında başlaması acaba yerinde bir karar mı?
Tersi olsaydı, yani ligler ertelenseydi, ne zamana kadar beklenecekti?
İddianameye kadar mı? Yoksa yargı sürecinin sonuna kadar mı?
Bir soru daha:
Bu ülkede yargının ne kadar ağır aksak işlediği göz önünde tutulursa, şike iddialarının üstüne bir şal örtülmesi ihtimali ne olabilir?
Bilemiyorum.
Futbol Federasyonu’nun işi gerçekten güç. Futbolda içine girilen çıkmazın gayet iyi farkındayım.
Ama benim içim de rahat değil. ‘Şike gölgesinde futbol’u içime sindiremiyorum.
Dünkü Radikal gazetesinde Kenan Başaran’ın şu satırları benim de duygularımı yansıtıyordu:
“Şu iki haftada oluşan havadan sonra 5 Ağustos’ta başlayacak ligin 5 kuruşluk bir kıymeti harbiyesi olmaz. Bu ligde atılacak hiçbir gol insanları sevinmeye ikna edemez. Bu lig için ne decoder almaya, ne de kombine alıp maça gitmeye değmez. Bu lige şüphe düşmüştür, şifre karışmıştır; tıpkı YGS’deki gibi. İşin parasını pulunu öne sürenlere de sözüm şudur: Bu lig bu haliyle ‘ayıplı bir mal’dır.”
Yine dünkü Radikal’de çıkan yazısına güzel bir başlık koymuş Tanıl Bora:
Şike Günlerinde Aşk!
Tanıl Bora yazısına, damardan Fenerbahçeli ve Milliyet’in efsanevi spor yazarı merhum İslam Çupi’den şikeyle ilgili bir alıntı yapmış.
1973’te şöyle der İslam Çupi:
“Futbolda ileri gitmiş, gerek fanatizmi gerekse her türlü korkuları atıp bir cesaret bağımsızlığı elde etmiş ülkeler, ağır cezalar vererek bu derdi nispeten tecziye etmektedirler.
Türkiye’de ise şike, futbol güçlerinin mücadele edemeyeceği bir irilikte statlarda kol gezip dolaşmaktadır.”
1973’ten 2011’e.
Sevgili İslam Çupi,
Aradan geçen 38 yıl ama şike gölgesinden ne yazık ki hâlâ kurtulamadı statlarımız.
Bakalım üç maymunu oynama devri ne zaman, nasıl kapanacak bizim ülkemizde, bilemiyorum.
Ama kapatmak zorundayız.
Bunun için de, yargının elini her zamankinden daha çabuk tutmasını, Türkiye Futbol Federasyonu’nun iyi düşünüp taşınmasını ve ipe un sermekten ya da Kenan Başaran’ın deyişiyle, Barça gibi top çevirmekten sakınmasını diliyorum.
Uzun lafın kısası:
Sevdiği sporun üstüne şike gölgesi vurmuş bir insan olarak benim şu günlerde içim hiç rahat değil.
Ya sizin?..

milliyet




Bu yazı 1,563 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,888 µs