En Sıcak Konular

Ahmet Taşgetiren


Ahmet Taşgetiren
0 0 0000

BDP'yi doğru okumak



Sütunumuzun hacmi belli.
Okuyucumuzun tahammül sınırı da belli. Onun için yazıları, hem sütun hacmini hem okuyucunun tahammül sınırını dikkate alarak yazmak zorundasınız. Bu durumda da bazen aynı konunun içinde işlenmesi gereken bir husus, ya bir cümlecik ile işaret edilerek geçiliyor ya da hiç temas edilme imkânı bulamıyor.
"BDP nereye?" başlıklı önceki günkü yazımda şu cümleler vardı:
"Şırnak ve Hakkâri'deki özel yapı için hükümetin de içinde bulunduğu karar vericiler ne düşünüyor mesela? BDP'nin "Kürdistan meclisi" hesapları nasıl yorumlanıyor mesela? Mesela?"
Başlıktaki soru BDP'ye yönelik gibi görünüyordu ama bir yönüyle de Türkiye'de olan bitenin nereye doğru gittiğini görmek zorunda olan herkese, hükümete, Meclis'e, yargıya, özetle tüm devlete yönelikti.
BDP, evet siyaset yapıyordu ama mesela AK Parti gibi, MHP gibi, CHP gibi siyaset yapmıyordu.
BDP ile CHP, Meclis'e karşı boykotta aynı çizgide gibi görünüyordu ama BDP'nin eylemi daha farklı bir çerçeveye oturuyordu.
Kandil vardı. PKK. Silahı siyasetin bir aracı haline getirmiş bir örgüt söz konusu idi. BDP ile ilgiliydi.
İmralı vardı, bir ömür boyu hapis sanığı vardı orada ve BDP ile ilgiliydi.
KCK vardı, silahlı-silahsız yeraltı örgütlenmesi idi ve BDP ile ilgiliydi.
DTK (Demokratik Toplum kongresi) vardı, bir geniş cephe faaliyeti olarak halk iradesini temsil iddiasıyla "de facto demokratik özerklik" ilan etmeye yönelen bir hareketlilik içindeydi ve BDP ile ilgiliydi.
Bu yapının, sadece bir ayağı, yani BDP, legal görünümdeydi.
BDP'nin sağında, solunda, önünde, arkasında durmakta olan öteki yapıların tamamı illegalite ile iç içe bulunmaktaydı.
Ama tüm bu illegal oluşumlar, sanki legal dünyanın bir parçasıymışlar gibi olağanlık kazanmaktaydılar.
Bu süreçte, Şırnak ve Hakkâri'de, neredeyse özel bir statü oluşmuştu.
Ve bu süreçte, BDP'nin Diyarbakır'da yaptığı grup toplantısı "Kürdistan meclisi"nin ilk adımı gibi değerlendirilmeye başlamıştı.
Üstelik DTK adına, Türkiye çapında temsil oluşturmak ve "fiili özerklik ilan etmek" için delege seçimi yapma yolunda adımlar atılmaktaydı.
Benim merak ettiğim şey şu:
Acaba şu üç hadise, iktidar için, Meclis için ve yargı için ne anlam taşımaktadır?
Hakkâri Yüksekova'da, sokak ortasında kurşunlanan sivil giyimli iki uzman çavuş ne anlam taşımaktadır?
Emre Uslu'nun şu notlarını devlet nasıl okumaktadır?
"Hakkâri ve kısmen Şırnak'ı ele alalım. Hakkâri'nin 15 km. yakınında, Türkiye sınırları içinde, PKK kamplarının bulunduğunu, PKK'lıların bu ve benzeri kampları bir işkence merkezi haline getirdiğini, istemedikleri, farklı sesler çıkaran kişileri bu kamplara kaldırıp sorguladıklarını sağır sultan biliyor. Hakkâri'de yurtların üzerine tabela astırılmadığını, farklı düşüncede olanların barındığı yurtlara sürekli saldırılar yapıldığını, bu yurtları ve okulları kiralayan mal sahiplerine baskı yapıldığını bilmeyen bir BDP'li var mı? Bilmiyoruz diyorlarsa yalan söylüyorlar." (Taraf, 6 Temmuz 2011)
Kürt sorununu sadece güvenlik perspektifli olarak ele almamak gerekir!"
Tamam.
Ama şu sayılanların bir "güvenlik sorunu" olduğunda da kuşku var mı?
Ya da tüm bu terör olgusunu, "güvenlik sorunu" dışına çıkarıp, "siyasal sorun" haline getirmenin, aslında, BDP-KCK-İmralı-Kandil ve sorunun "uluslararası uzantıları"nın stratejisine boyun eğmek anlamına geldiği, bundan sonra "güvenlik eksenli" tüm müdahaleleri zorlaştırdığı gerçeğine ne demeli?
BDP, terör örgütü ile iç içe bir strateji uyguluyor.
Ve ben, iktidarın-devletin bu stratejiye karşı sıcağı sıcağına tavır geliştirdiği konusunda çok mutmain değilim. Keşke yanılmış olsam...

bugün



Bu yazı 1,289 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2012 Vesayet tortusunu silmek...
    • 20 Eylül 2012 Ana gündem: Terörü yok etmek
    • 12 Eylül 2012 Gültan Kışanak kaçırılsa...
    • 11 Eylül 2012 AK Parti formatının önemi
    • 9 Eylül 2012 Ne kadar çok ''keşke'' diyoruz
    • 7 Eylül 2012 ''Akil adam'' enstrümanı
    • 28 Ağustos 2012 MGK ne yapacak?
    • 26 Ağustos 2012 Düşme, düşersen üzerine çullanırlar
    • 19 Ağustos 2012 Bayram nostaljisi
    • 14 Ağustos 2012 Aygün ve bölgenin çıplak gerçeği
    • 12 Ağustos 2012 115 asker ölseydi...
    • 9 Ağustos 2012 ''Güvenlikçi politika''
    • 7 Ağustos 2012 Şemdinlili bir ananın Karayılan'a mektubu
    • 2 Ağustos 2012 ''Daha büyük harita''
    • 27 Temmuz 2012 Ortak mutluluğu planlamak
    • 26 Temmuz 2012 Ortadoğu'da ne oluyor?
    • 24 Temmuz 2012 Bölgesel Kürt yapılanması
    • 19 Temmuz 2012 Erdoğan'ın kurgusu ne?
    • 18 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu için son raunt
    • 27 Haziran 2012 Türkiye sınanıyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,804 µs