En Sıcak Konular

Fikret Bila


Fikret Bila
0 0 0000

Bir tutam buğday nelere kadirmiş!



Bugün “seçmeni etkiler endişesi” nedeniyle siyaset yazmak yasak!
Bu yasağı anlayabilmiş değilim. Seçmeni etkilemek düne kadar serbestti, bugün değil.
Peki bugüne kadar “etkilediklerimiz” ne olacak?
“Etkilenmeselerdi” deyip geçeceğiz herhalde!

Demokrasinin erdemi
Seçim günlerinde demokrasinin erdeminden dem vurmak yasağa girmez. Bilakis teşvik edilen bir yazı konusudur. Demokrasi bilincinin yerleşmesi, kök salması açısından faydalı görülür.
Nedeni ise insanoğlunun “eşitlik ve adalet” adına bulabildiği “en az kötü” sistem olarak bilinmesidir...
Sandığa gidip iktidarı belirleme hakkı eşit ve genel oy biçiminde kullanıldığı için herkes sonucu gönüllü olarak kabul eder. Sandığın iyi tarafıdır bu. Ola ki, belirlediğiniz iktidardan memnun kalmazsanız, bir dahaki sefere oyunuzu başka partiye verirsiniz. İktidar demokratik yoldan böyle belirlenir, gider demokrasilerde...

İktidar meselesi
Kendi soyunu insan kadar tahrip ve imha eden başka bir canlı türü yok doğada. Demokrasi de, “insan hak ve hürriyetleri” adına bu süreci durdurmak için geliştirilmiş gibi görünse de savaşlar devam ettiği, işgaller sürdüğü, insanoğlu hâlâ açlıktan öldüğü içindir ki, “mükemmel” denilemiyor da, “kötülerin en iyisi” veya “en az kötü” diye tarif ediliyor.
Peki bu kavga gürültü, bu savaşlar, bu kendi soyuna kırım nedir, derseniz; tarihin verdiği yanıt tektir: “İktidar meselesi.”

Demokratik iktidar
İnsanoğlu, geçirdiği aşamalardan sonra iktidarın değişebilir ve muhalefetin de kabul edilebilir olduğu demokrasiyi geliştirmiş.
Sandık bize iktidarı, dolayısıyla muhalefeti belirleme hakkı veriyor. Esasen oy kullanan her seçmen yaptığı tercihin iktidar olmasını istiyor, kimse muhalefeti belirleyeyim diye sandık başına gitmiyor ama sandıktan sadece iktidar değil muhalefet de çıkıyor. Demokrasinin asıl erdemi de bu: İktidarın demokratik yoldan belirlenmesi...
İktidarın önemi kaynak dağıtma yetkisinden; demokratik iktidarın önemi ise herkesin iktidarın belirlenmesine katılmasından ve yine demokratik yoldan değiştirebilmesinden geliyor.
Pratikteki anlamı en az “yaşayabilecek”, en çok “en iyi yaşayabilecek” kadar kaynağı alabilmek. Bunu dağıtacak iktidarı belirlemek.
İnsanoğlunun şimdiye kadar bulabildiği en yaygın kabul görmüş sistem bu...

Bir tutam buğday mı?
Uğruna demokrasiyi geliştirdiğimiz bu iktidar meselesi nereden geliyor diye sorunca da konu, gidip “bir tutam buğdaya” kadar dayanıyor. Milattan önce 8.000, bazılarına göre de 10.000 yıl önceye kadar...
İnsan bilimcilerden öğreniyoruz ki, insanlık bu iktidar meselesiyle “bir tutam buğday” yüzünden karşılaşmış.
Ağaçlardan meyve toplayıp, hayvan avlayarak yaşayan insan toplulukları, meyve veren ağaç ve avlanabilecek hayvan peşinde göçerek yaşadıkları dönemde iktidar meselesine sahip değillermiş.
Ne zaman ki, toprağın bereketini keşfedip, buğdayı terbiye etmişler; orada durmuşlar. Buğdayın üzerine bir de ineği, öküzü, koyunu terbiye edince göçmeye gerek kalmamış.
Bakmışlar ki, bu toprak yiyeceklerinden çok fazla buğday veriyor, “o zaman” demişler, “Biz yediğimizi yiyelim yemediğimizi saklayalım, sonra yeriz.”
İhtiyaç fazlasını saklayıp, ona sahiplik etmek gerektiğinde başlamış bu iktidar meselesi...
Alet edevat icadı, işbölümü, uzmanlaşma, silah, asker, kral, şah, padişah bundan sonra gelişmiş; savaş, işgal bundan sonra başlamış...
Binlerce yıldan, nice savaşlardan, vahşetlerden sonra gelmişiz demokrasiye, parlamentoya, uluslararası hukuka, uluslararası topluma...
Hepsi fazladan “bir tutam buğdaya” sahip olmakla başlamış!

milliyet



Bu yazı 1,200 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ankara’nın müzakere planı nedir?
    • 26 Eylül 2012 Özkök: Bektaşi fıkrasına döndü
    • 19 Eylül 2012 PKK, BDP’yi boşa çıkardı
    • 9 Eylül 2012 PKK’nın yerleştirmeye çalıştığı dil
    • 7 Eylül 2012 Bomba sayımı vardı
    • 5 Eylül 2012 PKK’nın ‘ele geçirme’ ısrarı
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek’in mutabakat çağrısının muhatabı
    • 28 Ağustos 2012 Çiçek’ten ulusal mutabakat çağrısı
    • 26 Ağustos 2012 Kuzey Irak-Kuzey Suriye çelişkisi
    • 25 Ağustos 2012 ''Çözüm'' denilince ne anlaşılıyor?
    • 23 Ağustos 2012 Sadece cenazede değil
    • 19 Ağustos 2012 PKK’nın ''kontrol bende'' mesajı
    • 15 Ağustos 2012 PKK ile ilgili yanılgılar
    • 8 Ağustos 2012 Şemdinli’de neler oluyor?
    • 6 Ağustos 2012 PKK saldırılarının şifreleri
    • 5 Ağustos 2012 Büyük tasfiye
    • 29 Temmuz 2012 Kuzey Irak’ta ağzı sütten yanan Türkiye
    • 27 Temmuz 2012 Ankara’nın Barzani tercihi
    • 26 Temmuz 2012 PKK ve Kürt sorunu boyut değiştiriyor
    • 22 Temmuz 2012 Esad’ın tutunması artık çok zor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,514 µs