En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Diyarbakır Beyliği



Duydunuz değil mi; Diyarbakır'daki Kürt beyler Ankara'ya isyan edip Diyarbakır Beyliği'ni kurmaya karar vermişler.
Ulu Bey'leri şimdilik hapiste olduğuna göre, Osman Baydemir işi vekaleten yürütür herhalde. Gerçi uygulamayı fiilen başlatmışlar ama beyliğin resmi kuruluşunu 15 Haziran'da ilan edeceklermiş. Bakalım sikkelerini ne zaman basacaklar! (Beylik benzetmesi için Tarhan Erdem'e teşekkürler.)
Tehdit zaten epeydir gündemdeydi. Konu geçtiğimiz hafta kimi Kürt grupların İstanbul'da gazetecilerle yaptıkları toplantılarda yeniden ısıtıldı; ardından da Diyarbakır'da BDP'li belediye başkanları, il genel meclis üyeleri ve belediye meclisi üyeleri yaptıkları ortak açıklamada seçimden sonra istedikleri yapılmazsa tek taraflı özerklik ilan edeceklerini belirttiler.
Şu anda, sözünü ettikleri özerkliğin ne menem bir şey olduğunu konuşmanın, eleştirmenin anlamı yok. Onlar da zaten bizden bunu istemiyorlar. Tam tersine bu açıklamayla, tartışmaları kesmek ve fiili duruma geçmek kararında olduklarını bildiriyorlar.
Şu anda sorulacak asıl soru şu:
BDP, bütün Kürtler'i ve bütün Türkler'i ilgilendiren böyle bir kararı "hayata geçirmeye" başlarken, kimden yetki belgesi alıyor? Kuracağı özerkliğin içeriğini, kapsamını kiminle tartışıp da karar veriyor? Böyle bir idari yapı değişikliğini Kürtler'in yüzde kaçının istediğini, yüzde kaçının karşı olduğunu biliyor mu? Hangi yetkiyle bütün Kürt nüfusu bağlayacak böyle bir karar alıyor?
Üstelik bunu ne zaman yapıyor? Toplumda özerklik tartışmasının hızlandığı, eskiden özerklik lafı edilir edilmez başlayan "hain" suçlamalarının epey azaldığı; buna karşılık "İçeriğini tartışalım", "Belki o kadar da kötü bir fikir değildir" diyenlerin çoğaldığı bir dönemde... Bugünkü merkezi devlet yapısıyla artık bu büyüklükte bir ülkeyi tek elden yönetmenin imkânsız hale geldiğinin geniş bir kesim tarafından kabul edildiği ve bu yapısal değişikliğin seçimden sonra gündeme gelecek yeni anayasanın baş konusu olacağı bilinirken...
Apaçık görülüyor ki, BDP-PKK çizgisinin en büyük kâbusu Kürt meselesinin silaha gerek kalmadan çözüm yoluna girmesidir.
Seçim sonrası doğabilecek çözüm ihtimallerinden korkuyorlar. Yeni anayasayla yeni bir vatandaşlık tanımı yapılmasından; Kürtçe'nin seçmeli ders olarak okutulmasından, yerel yönetim reformuyla mahalli idarelerin yetkilerinin artırılmasından korkuyorlar. Çünkü bütün bunlar onlar için çözülmesi istenen sorunlar değil; devletle pazarlık için elde tutulması gereken kozlar! Kozlarını kaybetme korkusu içinde tek çareyi iç savaş ortamı yaratmakta görüyorlar.
Tek taraflı özerklik tehditlerinin ilk uç verdiği günlerde de yazdım:
Siz, o bölgede halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarının hep birlikte, mevcut yerel yönetimler yasasını tanımadığını ilan ederek kendi kafalarından kendilerine tanıdıkları yetkileri fiilen kullanmaya giriştikleri bir tabloyu düşünebiliyor musunuz? Böyle bir durum doğduğunda bir hukuk devletinde yapılabilecek tek şey vardır: Bütün o belediye başkanlarını görevden almak ve soruşturma açmak... Peki ondan sonra ne olması beklenir? Bölge halkının "kendi seçtiklerine" sahip çıkmak için sokaklara dökülmeye çağırılması... Güvenlik kuvvetlerinin bu gösterilere müdahale etmesi... Ortalığın kan gölüne dönmesi...
Plan bu... Hayal bu... Bu planda başarılı olma-sonuç alma-güçlü çıkma diye bir perspektif yok; sadece Güneydoğu halkıyla hükümeti karşı karşıya getirme, halkı kırdırma, Kürt sorununu derinleştirme hedefi var.
PKK'nın derin devletle nasıl bir kader birliği içinde olduğunu, yürürlüğe konmaya çalışılan bu felaket planından daha iyi gösteren bir şey bulunabilir mi?

bugün



Bu yazı 1,346 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,961 µs