Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 7 BDP'linin milletvekili adayı olamayacağını söyledi. Anayasanın 76. maddesi, seçilme yeterliliğini düzenliyor. Buna göre, bırakınız terör suçundan mahkûm olmayı, bir yıl veya daha fazla ağır hapis cezasından hüküm giyenler dahi, affa uğramış olsalar bile, milletvekili seçilemiyor. Parlamento üyeliği önünde engel teşkil eden suçlar anayasada şöyle sıralanıyor: Zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, dolandırıcılık, kaçakçılık, hırsızlık, ihaleye fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik... Dar bir yorumla, yıllar sonra herkesin önüne engel çıkarılabilir. Nitekim, YSK da böyle yaptı.
İlk akla gelen soru şu: Son anayasa değişikliği paketi içinde, neden bu maddeye ilişkin bir düzenleme yoktu? Bunda sadece hükümet değil, muhalefet partileri ve medya da kusurlu. Haftalarca, Hükümet, Yüksek Yargı'yı ele geçiriyor mu, geçirmiyor mu, hususunu tartıştık. Aslında yapay bir tartışma söz konusuydu. Bu yüzden de, değiştirilmesi gereken başka maddeleri gündeme getirmeye pek vakit kalmadı. Hatta bu konuları düşünmeye dahi zaman ayıramadık. Kutuplaşma, bizi, birkaç madde etrafında sert münakaşalar yapmaya sevk etti. Oysa, 76. madde mutlaka değiştirilmeli. Cezasını yıllarca önce çekmiş bir çok kişinin ömür boyu parlamento dışında kalması kabul edilebilir mi?
Yasalar böyle katı ve sınırlayıcı olunca, uygulamada da çelişkiler ortaya çıkıyor. Anayasada "Affa uğramış olsalar dahi milletvekili seçilemezler" denilmiş olmasına rağmen, memnu hakları iade edilmiş kişi, bu yasağı aşabiliyor. Nitekim, YSK, açıklamasında, kendilerine memnu hakların iadesine dair bir belge sunulmadığı için, bazı BDP adaylarını liste dışı bıraktığını belirtti.
Sırrı Sakık ve Ahmet Türk'e, "Memnu hakların iadesi için niçin mahkemeye başvurmadınız?" diye sorduğumda, şaşırtıcı bir cevap aldım: Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurmuşlar. Mahkeme, 2005 yılındaki değişiklikten sonra, -müracaata gerek kalmadan- cezanın üzerinden belirli bir süre geçince, otomatik olarak memnu hakların iade edildiğini söylemiş. Bu durumu da, Yüksek Seçim Kurulu'na intikal ettirmişler.
Madem YSK, bazı adayları "sakıncalı" görüyordu, niçin itirazını o sırada seslendirmedi; BDP'ye bir uyarıda bulunmadı? Anayasa değişikliğini önerenler de var.
Anayasa meselesi o kadar kolay değil. 330'u aşkın milletvekilini parlamentoda toplayabilmek bugünkü konjonktürde mümkün olabilir mi? Zaten gerekmiyor. Seçimler bir ay ertelenirse, adayların memnu haklarının iadesi yönünde mahkemeden belge almaları fırsatı doğacak ve sıkıntı aşılabilecektir.
Çelişkili kararlar
Gültan Kışanak, 4 senedir Meclis'te; Eşbaşkanlık gibi önemli bir görevde de bulunuyor. Yüksek Seçim Kurulu, kızlık soyadıyla aldığı bir mahkûmiyeti keşfetmiş! Kışanak, 1992'de -henüz kızlık soyadını taşırken- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu'nda belirtilen hükümet emrine karşı gelmekten 1 yıl 4 ay hapis cezası almış. 2007 genel seçimlerinde suçu siciline işlenmemiş. Bu defa, kızlık soyadıyla araştırıldığı için, ortaya çıkmış.
Ahmet Türk, gülerek diyor ki: "Kışanak'ın boyu kadar kızı var. Hâlâ kızlık soyadındaki suçu araştırılıyor!"
Bir başka husus: Selim Sadak'ın, aynı Leyla Zana ve Hatip Dicle gibi, terör suçundan mahkûmiyeti mevcut. Ama, onun, 2009'da, Siirt Belediye Başkanı olmasında YSK bir mahzur görmedi.
BDP'nin Hakkâri adayı Salih Yıldız ile Mersin adayı Ertuğrul Kürkçü'nün durumu da evlere şenlik!
Salih Yıldız, Temmuz 1981'de (30 yıl önce) Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesi'nde, 2 yıl hapis cezası almış.
Ertuğrul Kürkçü de, 1975'te, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 3 Nolu Askeri Mahkemesi'nde, "devlet kuvvetleri aleyhine cürüm işlemek" iddiasıyla, Türk Ceza Kanunu'nun 146/1'inci maddesinden yargılanmış ve 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 14 yıl hapis yattıktan sonra, 1986'da tahliye olmuş.
Aradan yıllar geçip, üstelik bu cezalar çekilmiş olsa dahi, Sıkıyönetim Mahkemesi'nin ya da bir başka mahkemenin verdiği kararlarla, insanların hayatı bir ömür boyu karartılacak mı?
Son dakika
Saat başı olayların akışı değişiyor. Bir önceki yorumlarınızın pabucu dama atılıyor. Yüksek Seçim Kurulu, "memnu hakların iadesi" belgesi geldiği takdirde, BDPlilerin seçime girebileceğini belirtti. Ama, BDPliler Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurduklarında, 2005 yılında çıkarılan yasa gereği, belirli bir süre geçtikten sonra, müracaata gerek kalmadan, "memnu haklar otomatik olarak iade ediliyor" cevabını almışlardı. Mesele sadece "memnu hak iadesi" idiyse, ülkeyi birbirine katan böyle bir karar almak sorumsuzluk değil miydi? Yoksa ülkede yükselen demokratik tepki mi yargıçlarımızı daha sağduyulu düşünmeye sevk etti?
sabah
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle