Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde yaptığı konuşma ve kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar -nedense- Avrupalılardan çok, bizim buralarda tepkiye yol açtı.
Dış politika yazarlığı ile polemikçilik karıştırılınca, yazarlar açısından ortaya çıkan tablo tam anlamıyla çorba oluyor... Neler yaşanılıyor, anlatmakta yarar var...
Tepki riyakarlığa...
Aslında, Başbakan’ın Strasbourg’da çizdiği tablonun bir tek anlamı var: Türkiye, bugüne kadar kapalı kapılar ardında, diplomatik nezaket içinde söylediği sözleri, ilk kez Avrupa’nın yüzüne karşı kamuya açık bir ortamda söylemiştir.
Kaynaklarımla konuştum... Başbakan’ın konuşması, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin zeminini oluşturan bir ana metin olarak yazılmış. Sorulara verdiği yanıtlarda ise, aynı fikirsel bütünlüğe biraz doğaçlama karışmış...
Avrupa’ya verilen ana mesaj şu: Riyakarlığından sıkıldım!..
Irkçılık ve demokrasi!..
Kabul edelim, Avrupa, tarihinin en berbat dönemlerinden birini yaşıyor. Bir yanda derinleşen ekonomik kriz, , diğer yanda siyaset sahnesinde yükselen ırkçılık, özellikle İslam düşmanlığı...
Günümüz Avrupası’nın siyasi kaderini -ne yazık ki- geleneksel demokrasi güçleri değil, aşırı sağda birikmeye başlayan ve ırkçılığı azdıran oylar belirliyor.
Sarkozy veya Merkel gibi sıradan politikacıların aşırı sağda doğan basınca giderek teslim olmaları, NATO’nun tek Müslüman nüfuslu ülkesi Türkiye’yi rahatsız ediyor.
Kriter icatları...
Türkiye, “demokratik zihniyetinde” artık “devrim” olarak nitelenebilecek bir dönemden geçiyor. Ama Avrupa’nın umurunda değil, çünkü onlar yeni kriterler yaratmanın telaşı içindeler. Kıbrıs Rum Yönetimini apar-topar üyeliğe alan, Varşova Paktı’nın eski üyeleriyle kısa sürede kucaklaşan Avrupa’nın, Soğuk Savaş yıllarının güçlü müttefiği Türkiye’yi dışlayan politikalar üretmesi ibretliktir. Başbakan Erdoğan’ın Strasbourg’da çizdiği porteyi bu noktadan değerlendirmek gerekiyor.
Davutoğlu’nun yanıtı...
Buyurun... Bu konuşmanın henüz değerlendirildiği sırada, Berlin’deki NATO-AB toplantısında yaşanılan tartışma... Türkiye -haklı olarak- kendisini AB’de bloke eden ve Kıbrıs Türk’ünün temsil hakkını gasp eden Kıbrıs Rum Yönetimi’ni hiçbir zeminde muhatap almıyor ve NATO bağlantılı toplantılarda yer almasını da veto ediyor. Berlin’deki toplantıda, Çek Dışişleri Bakanı Karel Scharzenberg’in, “Avrupa Birliği üyesi olmayan bir ülkenin (Türkiye) içişlerimize karışmasına izin veremeyiz” yönündeki sözlerine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun verdiği şu yanıt tarihi belge niteliğindedir:
“ Bakın biz burada bir aileyiz. Biz bu ailenin en eski üyelerindeniz. Siz burada yokken biz vardık. Tarihe girmek istemiyorum ama size bu hata dediğim şeyin nasıl olduğunu anlatayım. Aile içinde hatalar da konuşulur. Siz aday olduğunuzda, bir ülke (Yunanistan’ı kastediyor) ‘Güney Kıbrıs Rum yönetimi aday olmadan Doğu Avrupa ülkeleri de aday olamaz’ diye blokaj koydu. AB sizi üye yapabilmek için bu hatayı yaptı. Bu açıkça bir şantajdı. Aynı günlerde bize geldiler, ‘Bu ülkeleri NATO’da bloke edin ki sizi de AB’ye üye yapsınlar’ dediler. Ama Türkiye Doğu Avrupa ülkeleriyle tarihi bağları ve saygısı nedeniyle böyle bir şantajı yapmadı. Bu bizim devlet anlayışımızdır. O nedenle bu sözleri, seneler sonra Çek Dışişleri Bakanı’ndan duymak bana ıstırap verdi. Biz size şantaj yapmadığımız için hata yaptık. Bu masaya Kıbrıs Rum yönetimi oturmayacak, bunu aklınıza sokun. Niye, Hırvatistan ile Slovenya arasındaki ihtilafı çözmeye çalıştınız? Çünkü sınır ihtilafı olan bir ülke AB’ye üye olamaz. Peki, niye AB üyesi yaptınız Kıbrıs’ı? Çünkü ortada bir şantaj vardı. Bizde öyle bir kültür olmadığı için bu koltukta oturuyorsunuz. NATO-AB ilişkisi ne önem veriyorsanız, gelin hep beraber Kıbrıs sorununu çözelim. Kıbrıs Rum yönetimi beni AB’de bloke edecek, ben de onu burada karşımda eşit şartlarla oturtacağım öyle mi? Bunu asla zihninizden bile geçirmeyin.”
Strasbourg’daki konuşmanın arkasındaki ortak akıl budur.
star
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle