En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Özgürüm, özgürsün, özgür



Gazeteciler huzursuz. Dün huzursuzluklarını Taksim Meydanı'na kadar yürüyerek dışa vurdu bazı gazeteciler...

Katılımcılara biraz da benim gözümle baktıysanız, herhalde "Ne kadar da birbirlerine benziyorlar" hissine sizler de kapılmışsınızdır.

Sadece katılımcıların çalıştıkları gazeteler ve kanalların hep bildik medya kuruluşları olduğu gerçeğine dayanmıyor bu gözlemim; katılımcılar, erkekleri ve kadınlarıyla, görüntü olarak da fena halde birbirlerine benziyordu.

Ülkemizde var olan renklilik, nedense, "Batı'daki kadar özgürlük istiyoruz" mesajını vermek üzere protesto gösterisine başvuran medya mensupları arasında yok. Gözüm yanılıyor olabilir, ama benim gözlemim bu.

Türkiye'de medyanın bir 'özgürlük' sorunu varsa bu durumun beni de rahatsız etmesi gerekir. Nitekim basın özgürlüğünün tehdit altına düştüğü her dönemde, benim de içinde yer aldığım gazeteciler, rahatsızlıklarını birlikte ifade etmenin yollarını buluyordu. Şimdi ise ihmal edilebilecek kadar az sayıda bir grup hareketli; çoğunluk olan biteni seyretmekle meşgul.

Bu, ülkemizde olması gereken genişlikte bir basın özgürlüğü bulunduğu anlamına gelmiyor elbette. İlgili kuruluşların verdiği rakamlara göre 68'i tutuklu ve hükümlü olmak üzere epey basın mensubu cezaevlerinde; yargının elinde basınla ilgili dörtbinin üzerinde dosya olduğu da biliniyor.

Hükümet de durumun vahametinin farkında; önümüzdeki hafta Meclis'e sevk edilmesi beklenen bir kanun tasarısıyla gazetecilerin üzerine kâbus gibi çöken dâvâların büyük bir çoğunluğunun düşmesi sağlanmaya çalışılacak...

Sokaklara dökülen gazeteciler için bu gelişme fazla önemli değil, belki de hiç önemli değil. Kâbus gibi çöken dâvâ yoğunluğundan etkilenen gazetecilerin çok büyük bir bölümü protesto yürüyüşüne katılmadılar zaten. Protestocular, geçen hafta tutuklanan iki gazeteciden hareketle 'basına özgürlük' talep ediyorlar.

Bir tek insanın bile hak etmediği bir sebeple bir saatliğine dahi olsa özgürlüğünden mahrum hale düşürülmesi kabul edilemez. O iki gazeteciye gösterilen bu yakın ilgi umarım sonuç verir de tutukluluk halleri erkenden sona erer.

Peki öyle bir gelişme yaşanırsa basının özgürlük sorunu ortadan kalkmış olur mu?

'Gazetecilik' mesleği bugün ciddi yaralar alıyor; ancak 'dışarıdan' değil 'içeriden' bu yaralanmalar... 'Gazeteci' kılığına büründürülmüş bir kadının siyasi hayatta meydana getirdiği sarsıntılar neredeyse Japonya'da yaşanan depreme eş değer... Onunla eş zamanlı başlayan tepeden gelen emir ve talimatlatla manşetlere müdahale edildiği tartışması da en az o kadar yaralayıcı.

Medya bugün 27 Mayıs'la (1960) açılmış demokrasiye müdahale yolunun kolaylaştırıcısı olarak töhmet altında; o töhmeti zihinlere yerleştiren isimler bugün de hayli etkili yerlerindeler medya düzeninin... Yalan haberlerle milletin iradesine ipotek koyma ve insanları yıpratma sabıkası toplumda kimlere karşı işlenmedi ki? Uzun yıllardır izlenen tek sesli bir medya oluşturma gayretinin sonucunu protesto eylemine katılanların tek tip görüntüsünden çıkarabiliyor bizim insanımız...

Yazdıklarıma bakıp sakın yanlış anlamayın: Elbette ben de en geniş biçimiyle basına özgürlük istiyorum; ama bunun ancak özgürlüğü her bakımdan hak eden bir medya yapısıyla mümkün olabileceğinin de farkındayım.

zaman



Bu yazı 1,375 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,117 µs