En Sıcak Konular

Taha Kıvanç


Taha Kıvanç
0 0 0000

İllâ öpmeniz gerekmiyor, ama...



Yazacaklarımdan kimsenin alınmasını istemem; sonuçta hayat serüvenim içerisinde karşılaştığım ve meslekî merakla okuduklarımdan edindiğim kanaatimi sizlerle paylaşacağım.


Kanaatim şudur: Politikacılar gazetecilerden hoşlanmaz. Muhalifine kızar ve nefret eder, her seferinde bir punduna getirip kendi çizgisinde bir şeyler yazanlara da saygı duymaz politikacı... En çok kızdıkları ise, kendisini hep öveceğini düşündüklerinden aldığı eleştiri veya yergilerdir...

Bu kanaate bugünlere bakarak vardığımı sanabilirsiniz, sanmayın; İttihat ve Terakki döneminde, Cumhuriyet'in tek partili yıllarında ve çok partiye geçildikten sonra da geçerliydi tespitim; bizzat gözlemlediğim Evren, Özal, Demirel, Yılmaz, Çiller dönemlerinde de...

Rahmetli Turgut Özal sözgelimi... Olağanüstü önemli bir konuda görüşlerini kamuoyuyla paylaşmaya hazırlanıyordu. İzmir Ticaret Odası'nın düzenlediği bir toplantıda konuşacaktı. Başbaşaydık ve birdenbire, "Sizleri de çağıracağım bu toplantıya" deyiverdi.

Aramızda şöyle bir mükâleme geçtiğini dün gibi hatırlıyorum: Ben: "Sizler ile kimleri kast ediyorsunuz, yine hep bildik isimleri mi?" TÖ: "Yok canım, geniş bir basın davetlisi olacak." Ben: O sırada da sıkı muhalefet yapan şimdi emekli bir başyazarın adını vererek, "Onu da çağıracak mısınız?" TÖ, büyük bir kızgınlıkla: "Ben ağzımla kuş tutsam onun tavrı değişmez; niye çağırayım?"

Toplantı için İzmir'e gittiğimde çağrılılar arasında Turgut Bey'in "Çağırmam" dediği meslektaşın da bulunduğunu görüp mutlu olmuştum.

Demirel ve Yılmaz uzun yıllar benim ismimin üzerine kalın çizgi çizmişti.

İttihat Terakki'den gelen alışkanlıklar devam ediyor. Şimdinin politikacıları da, kendinden öncekiler gibi, fazla sevecen olmayan bir biçimde davranıyorlar medya mensuplarına...

Yargının gözaltı kararlarına tepkiler bile hükümete yöneliyorsa, sebebi, tamamen budur...

Bazen "Bizde basın yasaları Batı ülkelerinden daha ileri" diyorlar ya, aslında bu doğru; AK Parti hükümetinin ilk yılında çıkan Basın Kanunu, ileri demokrasiler örnek alınarak, meslek kuruluşları ile medya mensuplarının geniş katılımıyla hazırlanmıştı ve gerçekten önceki yasalardan hayli ileridir. Bugün gazetecilere Adliye'yi ikinci adres haline getiren, Türk Ceza Kanunu'ndaki (TCK) yargılamaya dönük yayınlarla ilgili düzenlemelerdir.

TCK'daki iki madde yeniden kaleme alınsa, açılmış binlerce dava ve kesinleşmiş onlarca mahkumiyet ortadan kalkar.

Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 'yayın yoluyla propaganda' yasağını çok geniş tuttuğu için cezaevinde yatanlar da var; onlar için de bir formül bulunsa, Türkiye, bir çırpıda en geniş basın özgürlüğüne sahip ülke durumuna gelebilir.

Oysa bugün uluslararası kuruluşların listesinde basın özgürlüğü alanında 138. sırada bulunuyor ülkemiz; dışarıdan Türkiye'ye yönelik en ağır eleştiriler gazetecilere reva görülen muameleyle ilgili...

Daha kötüsü ise şu: Basın özgürlüğü konusunda böylesine bulanık bir hava ülkenin imajını zedelediği gibi, birileri de bu bulanık havayı 'gazetecilik' ile hiç ilgisi olmayan 'etki ajanlığı' amaçlı faaliyetleri için tepe tepe kullanıyor.

Bir tek 'gazeteci' mağdur edildiğinde, 'gazeteci kılığındaki' tiplere de 'mağdur gazeteci' gözüyle bakmaya başlıyor insanlar... Dışarısı da arada bir fark göremiyor.

Son dalgada gözaltına alınanlar arasında 'gazeteci' kimliği baskın olanlar var.

"Gazetecinin ayrıcalığı mı var?" diye soranlar çıkıyor. Bu sorunun cevabı, sevseniz de üzülseniz de, "Evet, öyle" olmak zorunda. 'Gazeteci' olmak mesleğini ciddiye alanlara bir tür 'dokunulmazlık' sağlıyor. Sağlıyor, çünkü meslek öyle bir ayrıcalığı gerektiriyor. Yazdıkları hakaret içermiyor, iftira etmiyorsa, gazeteci, doğru bildiklerini yazar. Bunu yapmayana 'gazeteci' denilmez zaten...

Yazılanların bazıları hükümetin aleyhine bazıları lehine ise, bunları yazan gazetecilerin 'doğru' saydıkları farklı olduğu içindir. Doğruları yanlış, yanlışları doğru göstermeye çalışanların hakkından gelecek başka gazeteciler her zaman bulunur.

Önceki günü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le Kahire'de her düzeyden Mısırlıların ülkemize duydukları ilgi ve hayranlığı dinleyerek geçirdim. "Biz de sizin gibi olmak istiyoruz" diyorlardı da başka bir şey demiyorlardı.

Ülkeye döndüğünde karşılaştığı 'basın özgürlüğü' eksenli tartışmalara bakıp, Cumhurbaşkanı Gül, "Bize imrenen Mısırlılar bu tartışmaları kimbilir nasıl dehşete kapılarak izliyordur" diye endişelenmiş ise, hiç şaşırmam.

Kimse gazetecileri sevmek zorunda değil; ancak "Gazeteciyse koy sepete" anlayışının yaygınlaşması asla kabul edilemez. 150 yıldır 'gazeteci' makûlesi yaşıyor ülkemizde ve 150 yıldır politikacılar bizlere ters bakıyor. AK Parti pek çok alanda gelenekleri sarsmıştı, bir bu alan eskisinden kötü...

Yazık ediyorlar. Bize de kendilerine de...

zaman



Bu yazı 1,510 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 17 Eylül 2012 Hem okudum, hem de yazdım
    • 4 Eylül 2012 CIA başkanı neden geldi?
    • 16 Temmuz 2012 Vicdanım buna da elvermiyor
    • 2 Temmuz 2012 Suriye nasıl bir ülke, Suriyeliler nasıl insanlar...
    • 21 Mayıs 2012 Bir geziden ilk notlar
    • 15 Mayıs 2012 ‘Yeni CHP’ nihayet sözcüsünü buldu
    • 16 Nisan 2012 Hangi patron, hangi yönetici, hangi yazar içeri alınır?
    • 23 Mart 2012 Ben demedim, o dedi
    • 13 Mart 2012 Köşemi bugün Cumhurbaşkanı Gül’e bırakıyorum
    • 9 Mart 2012 TR325 kodadlı becerikli uzman...
    • 20 Şubat 2012 ‘Operasyon’ diye ben buna derim
    • 30 Ocak 2012 Davos’ta Türkiye dersi
    • 27 Aralık 2011 Bu yılın Cumhurbaşkanlığı büyük ödülü...
    • 12 Aralık 2011 Ak Parti üzerine hesaplar
    • 9 Aralık 2011 Gül vetoya ne zaman karar verdi?
    • 14 Kasım 2011 Kriz çıkaranlar gidiyor, ama yerlerine gelenler de yabancımız değil
    • 24 Ekim 2011 Kaddafi’nin son demleri...
    • 3 Ekim 2011 Dr. Sallaso’nun kunduzunun izinde
    • 29 Ağustos 2011 Ben meraklı bir insanım, özür dilerim
    • 26 Ağustos 2011 Bütün kepazeliklerin anasını açıklıyorum

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,554 µs