En Sıcak Konular

A. Edip Kayılı



A. Edip Kayılı
0 0 0000

Şehrin delisi



Şehir akıllılarıyla olduğu kadar delileriyle de şehirdir. Delisi olmayan şehir, kendini yenileyemez. Donuklaşır, daralır. Belki büyür; ama büyümesi fizikten öteye geçmez.

Şehri sadece akıllılar büyütmez. Belki onlardan daha çok, şehrin delileri şehri büyütür. Şehrin delileri şehri naif yaşanılır bir yurt, yuva haline getirir.

Fakat kimsecikler bunun farkında olmaz. Sanırlar ki, şehri şehir yapan şehrin akıllılarıdır. Oysa akıllı, şehri bir kumaş gibi biçip satarken, deli kumaşları toplamanın ve gerçek sahibine yeniden kavuşturmanın telaşı içindedir.

Akıllı müteahhittir, rantçıdır. Büyük büyük binalar yapar…. AVM’ler, korunaklı konaklar, siteler yapar. Bu haliyle görünürde şehri imar etmektedir; ancak şehir, kendine has özellikleri teker teker yitirmeye, öteki şehirlerden birisi haline gelmeye başlar. Oysa şehrin delisi, şehri tarihiyle, kültürel kodlarıyla korumanın yollarını arar. Belki o da bir inşaatçıdır; ama onun inşa ettiği şehir, tarihiyle barışıktır. Bunun için kısa vadeli rantlardan, ekonomik ve sosyal güçten mahrumdur.

Şehrin delisi, şehirden aldığını şehre verir.

Şehirden ne almıştır? Şehrin havasını teneffüs ederek büyümüştür, o havayı her daim korumak, temiz tutmak ister. Bunun için bazı sanayi kuruluşlarına itiraz eder, şehirden uzakta kurulsun bunlar der… Der, dediği için de rantçı akıllı tarafından deli ilan edilir. Hoş, umurunda mı? O, bildiği yolda ilerlemek ister.

Şehir, ona dostlar kazandırmıştır. Dost insanlar, dost mekanlar, dost caddeler, dost sokaklar… Şarkılarda, türkülerde, seste ve sözde hep o şehri aramanın peşindedir.

“Biz Çamlıca’nın üç gülüyüz

Aşk bahçesinin bülbülüyüz”

Çamlıca’nın üç gülünden biridir şehrin delisi… Bitmek tükenmek bilmeyen serzenişi, kavgası, isyanı ve özlemiyle aşk bahçesinde feryat ve figan eden bir bülbüldür o. O yüzden, “Vallahi cana can katarız” der.

Doğrudur, cana can katar şehrin delisi.

Gösterişten, marka takıntısından, tüketim köleliğinden, en önemlisi de kurgudan ibaret olan gündemden azadedir. Özgürdür… Deli, derler, dışlarlar. Bu dışlanmışlık, ona bitmek tükenmek bilmeyen bir hazinenin kapısını açar. Bu hazine sermayesi  yalnızlık olan huzur hazinesidir. O huzur hanesinde kaybolan şehrin derdiyle baş başadır. Bu halile kalkar bir güzellik yapar, cana can katar.

Şunu bilelim ki: Şehir akıllılarıyla olduğu kadar, delileriyle de şehirdir. Hem delisiz şehir olmaz…  Ve şehrin delilerini anlayamayanlar, velilerini de anlayamazlar.



Bu yazı 2,528 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Kasım 2011 Kurban yakınlaşmadır
    • 30 Ekim 2011 İyi ve güzel olanı görmek
    • 27 Ekim 2011 Sabır...Yine sabır
    • 28 Haziran 2011 Yükseliş Günü
    • 9 Mart 2011 Kar yağıyor sokaklarına şehrin
    • 21 Şubat 2011 Şehrin delisi
    • 29 Eylül 2010 Yeni müftümüz Prof. Dr. Işıklı
    • 4 Eylül 2010 Kadir kadrinizi yüceltsin
    • 26 Mayıs 2010 Kerbela’nın İzinde
    • 26 Nisan 2010 Hikmeti aramak
    • 11 Ocak 2010 Arşivlerimiz ve kaybolan heyecan
    • 17 Aralık 2009 Kuyular kazmak ve sevgiliyi anmak
    • 23 Kasım 2009 Kaybolan safiyet
    • 16 Ekim 2009 Sessiz gemi ve üç güzel yolcu
    • 26 Eylül 2009 İçimizdeki şiddet
    • 18 Eylül 2009 Güle güle Ramazan
    • 14 Eylül 2009 Sel felaketi ve kaybolan insanlık
    • 8 Eylül 2009 İsyancı ruhlara ihtiyaç var
    • 2 Eylül 2009 Neden kendimiz olamıyoruz?
    • 27 Ağustos 2009 Jose Mourinho müftü mü?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,302 µs