Horozun çok olduğu yerde sabah geç olurmuş.
Acaba CHP'de sabah olacak mı?
Eski CHP'li Tarhan Erdem "CHP yönetilmiyor" demiş. Horozun çok olduğu yeri yönetmek de kolay değil.
Bursa Nutku'ndan yola çıkıp, halkı, eline taş, sopa, silah ne geçerse, jandarma, polis hatta ordu var demeden direnişe çağıran bir İsa Gök. Genel Başkan Yardımcısı.
"Koca bir askeri yıktılar, meğer kağıttan kaplanmış, biz bunu asker zannedermişiz, meğer ABD içini boşaltmış, o koca ağacı hop diye yıktılar ancak CHP'yi yıkamadılar" diyen, CHP'den aday göstererek "Ergenekon davasından sanık kaçırma" arzusunda suçüstü yakalanan bir Süheyl Batum. Genel Başkan Yardımcısı.
Adeta bütün mesaisini sözlüklerde hakaret ifade edecek kelime bulmak için sarf eden Muharrem İnce. Grup Başkanvekili.
AK Parti içine ajan yolladığını söyleyen Hurşit Güneş. Parti Meclisi üyesi.
Ve Salı grup konuşmalarının bir bölümünü, CHP'li aktörlerin sözlerini yorumlamaya, tekzibe veya izaha tahsis eden Kılıçdaroğlu. Genel Başkan!!!
Bir gece ansızın genel başkan oluveren bir kişiden lider yontmaya çalışıyor cumhuriyetin bu en kadim partisi...
Ama olmuyor.
Asla hakaret kastım yok. İncitmek istemem ama bu yapılan genel başkanlık değil. Kılıçdaroğlu partiyi kapsamıyor. En yakınındakileri kapsamıyor. Bir liderlik yok ortada.
İsa Gök'ün, Süheyl Batum'un, Muharrem İnce'nin, Hurşit Güneş'in rol çalma girişimi bile denmez buna, doldurulamayan alanın "Hayat boşluk kabul etmez" özlü sözü gereğince doldurulması demek bu.
Bunun adı "Bizde özgürlük var, arkadaşlar özgürce konuşuyor" oluyor ama olmuyor.
Batum'un en azından yargıya müdahale aşkıyla, "Ordu neden bir şey yapmıyor" üslubunda, bütün cesametiyle sahneyi doldurduğu gün, Kılıçdaroğlu'nun "Liberaller CHP'ye gelmeli" türünden bir çağrı yapması bile seyrettiğimiz orta oyununu komediden drama dönüştürmeye yetiyor.
Şöyle düşünün:
Olmaz ya, farz edelim oldu da CHP bu haliyle iktidar oldu!
Nasıl bir iktidar görünümü ortaya çıkardı?
Çarkları birbirini yiyen bir makine görüntüsü bu.
Türkiye, CHP'yi konuşuyor ama bir ana muhalefetten beklenen çerçevede, alternatif çözümler alanında değil, hep bir klinik vaka olarak konuşuyor.
Evet, "Elde var kaos"u konuşuyoruz hep birlikte.
Nerede duracağını kestiremeyen insanlara genel başkan yardımcılığı vermiş bir genel başkanın dramı, CHP bu demek.
CHP yandaşı medya dahil, Kılıçdaroğlu'na çok büyük ümitler yükleyen köşeler dahil, şu günlerde CHP'nin olumlu hamlesine dair bir haber, bir yorum gösterebilene aşk olsun!
Gandi ancak karikatür malzemesi oldu.
Batum olayı, daha çok CHP-Ordu ilişkileri çerçevesinde değerlendiriliyor.
Ama bence, hadisenin asıl anlamı, bir ana muhalefet partisinin böylesine bir savrulma süreci içinde ilerliyor olmasında odaklaşıyor.
Vaktiyle "Erken kalkan partiye hakim olmak istiyor" gibi sızlanışlar olurdu CHP'de.
Şimdilerde erken kalkan konuşuyor türü bir durum var.
4 ay sonra seçim var.
Vatandaş "Hangi CHP"ye oy vermeye çağrılacak?
Görünen CHP'den nasıl bir köy ve kasaba oluşur?
Yılmaz Büyükerşen CHP'yi tercih etti.
Acaba neden? Hangi özgün politikasına vuruldu CHP'nin? Kılıçdaroğlu'nu mu sevdi, Batum'u mu, İnce'yi mi, Gök'ü mü yoksa genel başkanlıktaki boşluğu gördü de, müstakbel genel başkanlığına mı vuruldu? Batum DP'ye niyet etmişti, CHP'li oldu. Büyükerşen de benzeri bir yolculuğa çıktı. Ne ilginç değil mi?
Bizim, Ünal Tanık, bir TV programında "İddialı bir şey söylüyorum ama yabana atmayın demişti, 6 ay sonra Kılıçdaroğlu diye bir isim siyasette olmayabilir!" Gerçekten böylesine bir boşlukla lidercilik oynanabilir mi? (Ünal Tanık'ın Derin Siyaset isimli kitabı böyle ilginç tespitlerle dolu, kutluyorum.)
Baykal ile Kılıçdaroğlu kıyaslamaları yapıyor insanlar ister istemez. Baykal'ın ideolojik çizgisine yönelik rezervler ayrı ama temsiliyet ve liderlik itibariyle Baykal'ın Kılıçdaroğlu'na fark atacağı muhakkak.
Maalesef Kılıçdaroğlu, gerçek niteliği yakalanamayan bir figür. Ne diyor Tarhan Erdem, bakınız:
"Bugün söylediklerini yarın değiştirebilir, daha ilginç geldiği takdirde tam tersini söyleyebilir. Halk partisi günlük yaşıyor, günlük konuşuyor. Halk partisinin hiçbir politikası yok. Hakikaten yok!" (Taraf, Neşe Düzel ile mülakat, 7 Şubat 2011)
Olmayan bir şeyi tanımlamak mümkün mü?
Kılıçdaroğlu tabii ki konuşmuyor değil. Konuşuyor ama içinde ne var, önemli olan o. Onu yakalayamıyorsunuz. Bence liderlik onu eziyor ve ona haksızlık oluyor. Şu anda Kılıçdaroğlu da CHP de, kurtarılmayı bekleyen olgular olarak duruyor Türkiye'nin gündeminde.
Son bir cümle:
Hurşit Güneş'in Nur Suresi'nden yola çıkıp, iftiracılık karşısında uyarıda bulunmasını önemsedim ama o sureyi mesela Başbakan'a yönelik "kalpazan" suçlamasını diline pelesenk eden genel başkanına da hatırlatsa fena olmaz derim.
bugün
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle