Yıl 2011. Nasıl bir Türkiye ile karşı karşıyayız?
Son yayınlanan WikiLeaks belgeleri, 2010 yılında, Amerikan Büyükelçisi'nin Washington'a bir darbe ihtimali bulunduğunu bildirdiğini ortaya koyuyor.
Ergenekon davaları ise taa 2002'de başlayan darbe girişimlerini yargılıyor.
Şimdiye kadar epeyce darbe adı öğrendik.
Sarıkız, Eldiven'den başlayıp, Kafes'e, Balyoz'a kadar...
İşin içine kuvvet komutanları girdi, ordu komutanları girdi...
Kafes ve Balyoz'da başrolde Birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın bulunduğu iddia ediliyor.
En son olarak Gölcük'te, Donanma Komutanlığı'nda, karoların altına gizlenmiş darbe dokümanları bulundu.
Yer altına gömülmüş silahlar bulunuyor.
Emekli Albay Arif Doğan, JİTEM bünyesinde 10 bin sivilin silahlandırıldığından söz ediyor, "Bir köye girdik, 78 kelle aldık' diyor.
Başta Hrant Dink olmak üzere, Rahip Santoro vs. gibi gayrimüslim azınlıklara yönelik cinayetlerde, derin güçlerin varlığı tartışılmaz bir gerçek halinde.
Kafes ve Balyoz harekâtları hayata geçmiş olsaymış, tasfiye edilecek onlarca isim listelenmiş.
PKK ile Hizbullah ile var olan derin ilişkiler henüz çözümlenmiş değil.
Susurluk'taki derinlik çözümlenmiş değil.
Görünürde istikrar var. Seçimler oluyor, halk yüzde 47'lerle iktidarı belirliyor, Türkiye yeni bir seçime hazırlanıyor vs...
Ama hemen bunun paralelinde, yerin altında müthiş bir hareketlilik seyrediyor.
Başbakan olağanüstü korunuyor.
Demek Başbakan'ın hayatına bile kastedecek yapılanmaların istihbaratı ulaşıyor güvenlik birimlerine.
Mümkün değil ki, cumhurbaşkanı, başbakan veya diğer devlet zirvesi bu yer altı gerçeğinden rahatsız olmasın.
Şu darbe planlarına ya da emniyet birimlerinin karıştığı hadiselere baktığınızda, neredeyse, devletin güvenlik güçlerinden bir kısmına karşı bile gardınızı almak zorundasınız.
Bizler, yani dışarıdan bakanlar, sık sık iktidarı "8 yıldan bu yana şunlar neden yapılmadı" diye hesaba çekiyoruz. "Şunlar" diye saydığımız şeylerin içinde, kimi davaların sonuçlanmaması var, kimi fail-i meçhullerin ortaya çıkmaması var, TSK'nın demokratik bir ülkedeki statüsüne indirgenmemesi var, Kürt sorunu var, Alevi sorunu var, ülke çoğunluğunun inanç özgürlükleri sorunu var...
Ama Türkiye'de iktidar olmak demek, bir düğmeye bastığınızda her şeyin normal akışına girebilmesi anlamına gelmiyor.
Bunun önünde bir engel olacaksa, demokrasisi yerleşmiş bir ülkede, bunun demokratik yapılanmalar olması beklenir. İktidar olur, muhalefet olur, sivil toplum kuruluşları olur, vatandaş olur...
Demokrasisi oturmamış ülkelerde ise yoğun olarak, kayıt dışı yapılanmalar oluşuyor.
Türkiye de bu sancıyı yaşıyor.
Kayıt dışı ekonomi ne kadar gerçekse, kayıt dışı siyaset de o kadar gerçek.
Ordu da siyaset yapıyor yargı da dersem her şeyi anlatmış olurum.
Buna bir de, Osmanlı'nın yıkılış günlerinden bu yana uzanan yer altı yapılanmalarını eklediğinizde, buna bir de, gerçek toplum desteğine dayanmayan kurulu düzeni yaşatmak için, halkın dışında destek arayışlarını eklediğinizde, çarpık yapı bütün varlığı ile ortaya çıkıyor.
Benim gördüğüm şu ki, AK Parti, 8 yıldır iktidarda kalarak, aslında en önemli şeyi başardı.
Çünkü 6 kere gidip 7 kere gelme rekorunu elinde bulunduran 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dediği bir şey var:
-Türkiye'de iktidar olmak rodeoya benzer. Vahşi at üstünde durma sanatı.
Demirel'in dediği bir şey daha var:
-Türkiye'de 27 Mayıs sonrası bütün başbakanlar, Başbakanlık binalarında hep bir darağacı gölgesi görmüşlerdir.
Böyle bir Türkiye'de 8 yıldır iktidar olmak ve bir yeni dönem iktidar potansiyeli taşıma, başarı dediğim bu.
Belki de bazen, vahşi at üstünde durabilmek bile, bir lütuf olarak görülebilir. Ortada bir Menderes, Polatkan, Zorlu dramı var çünkü.
Belki şu söylenebilir:
Gül-Erdoğan ikilisi, çalışma arkadaşlarıyla birlikte, mayınlı araziyi temizleye temizleye ilerliyorlar.
Onlar da insan. Mutlaka cesaretleri gibi endişeleri de vardır. Yanlış da yaparlar.
Ama ben, yaşadıkları zorluğu dikkate alarak dışarıdan bakanların sabrı, uyarıyı ve desteği, onların ise dirayeti, dikkati ve metaneti kuşanmaları gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü Türkiye zor ülke...
bugün
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle