En Sıcak Konular

Ahmet Taşgetiren


Ahmet Taşgetiren
0 0 0000

Yargıda kronik sancı



Sabah sabah Adana'dan bir bayan okuyucum arıyor:
-Herkes hapisten çıkıyor, iki yıl hapis cezası alan benim kocam neden çıkarılmıyor?
Bu, tutukluların tahliyesinin halka yansıyan yüzü.
Yani tam bir kafa karışıklığı.
.....
Evet, yargı sistemimizde uzun tutukluluklar fiili ceza haline gelmiş. Adam, sonunda beraat ediyor ama bilmem kaç yıl tutuklu kalmış.
Herkes böyle olur mu diye isyan ediyor.
AB kıstasları da, uzun tutukluluk süresini onaylamıyor.
Bu yüzden 2004'te yasa çıkarılmış, tutukluluk süresinin sınırlanması öngörülmüş... Ancak yargı yeterli hazırlığı yapabilsin diye yürürlük üç kere ertelenmiş...
Ve son tarih 31 Aralık 2010 olarak belirlenmiş...
İçeride davası henüz sonuçlanmamış pek çok insan var. Kimisi suçsuz yatıyor, kimi ağır suçlardan sanık olarak yatıyor. Bunların içinde uyuşturucudan tutuklu olan da var, vahşi cinayetlerle suçlanan Hizbullah mensubu da var, DHKP-C mensubu da var.
Ne yapılsaydı acaba?
Bir kere daha ertelense miydi, yani tutuklu olarak içeride yatanlar üç, beş, on yıl daha yatsalar mıydı? Kamuoyunun suçlu olarak gördükleri içeride kalsın diye, suçsuzlar da kaderlerine razı mı olsalardı?
Süre uzatılmadı ve tahliyeler başladı.
Bu defa bir başka isyan!
-Şu kadar cinayeti işleyenler dışarı çıkıyor!
Doğru, çıkıyorlar.
Bu noktada, "Henüz davalar bitmemiş durumda, dolayısıyla sonuçta hâlâ mahkûm olmaları ve yeniden cezaevine girmeleri söz konusu" gibi sözler söylemenin, vatandaş nezdinde çok inandırıcılığı olmuyor. Vatandaş "Bunlar artık yırttı" diye bakıyor hadiseye...
Gerçekte bunlar yırtmamış olabilir.
Ama ortada bir garabet bulunduğu da kesin.
Garabet nerede?
Hukuk sistemimizin tıkanmış olmasında.
Davaların neredeyse bin yıl sürecekmiş gibi uzuyor olması tam bir tıkanma niteliği taşıyor.
Yargıtay'da birikmiş dosyalar, adaletin dağıtılamadığının göstergesi. Bu dosyalara bakıldığında, yasanın yürürlüğü on kere daha uzatılsa, sanki davalar sonuçlanmayacakmış gibi gözüküyor.
Bazı sanıklar, örgütlü suçlardan yargılanmaları sebebiyle 10 yıl devam eden tutukluluk sürelerini bile tamamladıkları için tahliye ediliyorlar. Yani dava 10 yılda tamamlanmamış. Tutukluluğun böylesine uzamaması, "Ya suçsuzsa..." hassasiyetinden ve delillerin karartılması veya sanığın kaçması ihtimaline karşı bir tedbir olarak öngörülen tutukluluğun, ceza mantığıyla uygulanmasını önleme duyarlılığından kaynaklanıyor.
Yani mesaj şu:
-Yargıla ve hüküm ver. Suçsuzsa bırak, suçlu ise cezasını kes. Suçlu, yaptığının bedelini ödesin, mağdurun da "Adalet yerini buldu" diyerek içi rahatlasın. Suçu sabit görülmeyen de aklansın. Toplum düzeni böyle sağlıklı işler.
Yani, yargı sistemini "Geciken adalet" yapısından kurtarmak gibi hayati bir görev söz konusu.
....
Yaşanan olayda hükümetin kusuru var mı?
Tabii ki yok.
Yok ama bu işlerde sorumluluğun varıp hükümete dayanacağı da muhakkak.
Vatandaş erkler ayrılığı falan bilmez, icra organı olan hükümetin yasama, yargı dahil her şeyden sorumlu olduğunu düşünür.
Onun için, muhteşem Adalet Sarayları inşa etmekle haklı olarak övünen hükümetin, yargı sistemindeki tıkanmayı aşmak için de köklü reformlar yapma gibi bir sorumluluğu var.
Evet, Anayasa Mahkemesi, HSYK gibi kurumlarla ilgili anayasa değişiklikleri çok önemliydi.
Ama şu "Geciken adalet" olgusu, çok daha büyük bir problem halinde.
Hele işin içine, "Birileri içeride, birileri dışarıda" gibi fitne senaryoları da girdiğinde mesele haksız bir bedel ödemeye kadar vardırılabiliyor.
....
Yargıya neşter!
Şu yaşanan travmayı pozitife döndürmek için, Adalet Bakanlığı ve hükümet kolları sıvamalı, toplumun önüne köklü bir reform hamlesi ile çıkmalı. Anayasa değişikliği artı Yargı reformu... Seçimlerin lokomotif temalarından birisi bunlar olmalı.
Çünkü Türkiye'nin gerçekten kanayan bir yarasıdır yargıdaki kronikleşen sancı...

bugün



Bu yazı 1,075 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2012 Vesayet tortusunu silmek...
    • 20 Eylül 2012 Ana gündem: Terörü yok etmek
    • 12 Eylül 2012 Gültan Kışanak kaçırılsa...
    • 11 Eylül 2012 AK Parti formatının önemi
    • 9 Eylül 2012 Ne kadar çok ''keşke'' diyoruz
    • 7 Eylül 2012 ''Akil adam'' enstrümanı
    • 28 Ağustos 2012 MGK ne yapacak?
    • 26 Ağustos 2012 Düşme, düşersen üzerine çullanırlar
    • 19 Ağustos 2012 Bayram nostaljisi
    • 14 Ağustos 2012 Aygün ve bölgenin çıplak gerçeği
    • 12 Ağustos 2012 115 asker ölseydi...
    • 9 Ağustos 2012 ''Güvenlikçi politika''
    • 7 Ağustos 2012 Şemdinlili bir ananın Karayılan'a mektubu
    • 2 Ağustos 2012 ''Daha büyük harita''
    • 27 Temmuz 2012 Ortak mutluluğu planlamak
    • 26 Temmuz 2012 Ortadoğu'da ne oluyor?
    • 24 Temmuz 2012 Bölgesel Kürt yapılanması
    • 19 Temmuz 2012 Erdoğan'ın kurgusu ne?
    • 18 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu için son raunt
    • 27 Haziran 2012 Türkiye sınanıyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,806 µs