En Sıcak Konular

Nuh Gönültaş


Nuh Gönültaş
0 0 0000

Köşe yazarları da olmasa medyada her şey aynı...



Dünyada, çevrenizde, ülkenizde olup bitenleri gazetelerden, televizyonlardan...
Dünyada, çevrenizde, ülkenizde olup bitenleri gazetelerden, televizyonlardan ya da genel adıyla medyadan öğrenen biriyseniz çoğunlukla manipüle edilmiş, aldatılmış, yanıltılmış fakat hadiselerin gerçek boyutlarını biliyor olmanın verdiği rahatlık içinde olmalısınız.
Zaten sizden istenen de "her şeyi biliyor olduğunuzu" düşünmenizdir.
Bütün dünyada medyanın maalesef böylesi bir işlevi var ve bunun adına "kamu görevi" deniliyor, yani kamuyu aydınlatmak.
Harry Truman "Dünyada olup bitenlerden gazete okuyarak haberdar oldukları inancıyla yaşayan ve ölen vatandaş çoğunluğuna acıyarak bakıyorum" diyor.
Gazete ya da televizyon veya bugünkü her türlü iletişim ortamı...
Gerçekten de enformasyonsuz ya da dezenforme olmaktan daha acınacak bir durum düşünülemez.
Bilgi güçse, bilgisizlik nedir ki?
Aynı şey Türkiye'de hepsi birkaç grubun elinde olan ve buna rağmen birbirinden çok da farklı olmayan medya organları için de geçerli.
Ülkemizde yayınlanan otuz bilmem kaç tane gazeteyi yan yana, alt alta, üst üste, nasıl dilerseniz koyun ve hepsi görüş alanınıza girene kadar geriye çekilin.
Göreceğiniz şey hepsinin üç aşağı beş yukarı birbirinin aynı olduğudur.
Sadece birinci sayfalar değil, sayfaları çevirdiğinizde iç sayfaların da birbirine çok benzer olduğunu görürsünüz.
Sanki bütün yayınların yazı işleri masaları aynı kişilerden oluşuyormuş gibi.
Haber konuları, habere konu olan kişiler yüzde 99 birbirinin aynı.
Adeta bütün gazetelerin, televizyonların haber merkezleri yayın yönetimleri tutsak edilmiş ve hemen hepsi aynı gazeteyi, aynı haberi vermezlerse öleceklermiş gibi bir durum söz konusu!
Neden böyle?
Çünkü Evrensel Enformasyon İletişim Düzeni böyle dayatıyor.
Mantığı çok basit:
Haberleşme araçlarını ve bu araçlarla verilecek haberleri üretenlerin oluşturduğu tekel yayıncılığın sınırlarını da belirliyor.
Birkaç dev şirketin hakimiyetine giren haberleşme endüstrisi ulaşabildiği bütün dağıtım noktalarına benzer haberleri geçiyor.
"Kaynak çeşitliliği azalınca, tercih, derinlik ve çeşitlilik gibi kavramlar da daha yanıltıcı oluyor. Haberin sunabildiği tek şey toplumun çarpık ve sathi bir imajı. Her gün meydana gelen yığınlarca olay arasından, tipik bir haber bülteni ancak çok az bir kısmını çok az sayıda kaynağın bakış açısından sunabiliyor. Tabii ki derinlik yerine çarpıcılığa, sosyal önem yerine çekiciliğe ve keskin analiz yerine formalite muhabirliğe vurgu yaparak."
Haber için olmayan çeşitlilik haberin aktörleri için de söz konusu.
Muhabir-yazar, politikacı...
Politikacı konuşacak ki, muhabir yazsın, köşe yazarı köşesini doldurabilsin!
Muhabirlik yaparken en gücüme giden nokta buydu:
Haberi yazabilmek için politikacının ağzından çıkacak birkaç kelimeye bakmak...
Dünyada olduğu gibi bizim medyamızda da medya araçlarının haber konusundaki zaafları biraz da politik yapımızdan kaynaklanıyor.
"Beyaz Saray'da, Hill'de, Dışişleri Bakanlığı'nda ve Pentagon'da basın dikkate alınmaksızın varılmış önemli ve bazen küçük tek bir karar dahi yoktur.
Alınan kararların halka nasıl satılacağı, basının ilk önce haberi nasıl anlayacağı, daha sonra nasıl kabul edeceği ve son olarak da halka belli bir vizyonun propagandasını nasıl yapacağı bellidir."
Her şeye, her türlü kuşatılmışlığa rağmen, medyada diğerleriyle fark oluşturanlar yine de yorum yapan köşe yazarlarıdır.
Allah onları başımızdan eksik etmesin!

bugün



Bu yazı 1,091 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 8 Temmuz 2012 Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
    • 5 Temmuz 2012 İki arada bir derede ölüm!
    • 28 Haziran 2012 Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
    • 26 Haziran 2012 Kılavuzu NATO olanın...
    • 17 Haziran 2012 Davet ile davete icabet...
    • 5 Haziran 2012 AK Parti celladına gülümserken...
    • 31 Mayıs 2012 Kürtaj emanete ihanettir!
    • 13 Mayıs 2012 28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
    • 26 Nisan 2012 CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
    • 24 Nisan 2012 Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
    • 19 Nisan 2012 Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
    • 17 Nisan 2012 Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
    • 14 Nisan 2012 Adaletin rövanşı...
    • 8 Nisan 2012 İçimizdeki darbeciler yüzünden...
    • 29 Mart 2012 Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
    • 22 Mart 2012 Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
    • 13 Mart 2012 Liderlik cesareti...
    • 8 Mart 2012 Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
    • 1 Mart 2012 Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
    • 26 Şubat 2012 15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,729 µs